Hasta adam ABD

02 Haziran 2024 Pazar

“ABD demokrasisi hasta” diyor Harvard Üniversitesi siyaset bilimcilerinden Steven Levitsky, “Amerikalıların demokrasiye bağlılıklarının, düşünüldüğü kertede derin olmadığını” açıklıyor ve ülkedeki mevcut kutuplaşma ortamının Avrupa’nın en kanlı iç savaşını yaşayan 1930’lar İspanya’sını çağrıştırdığını söylüyor. 

Demokrasiler nasıl ölür? kitabıyla ünlü Levitsky yalnız değil. 

Bu çarpıcı saptamaları paylaşan pek çok sayıda yazar, çizer, entellektüel var.

New Yorker’ın deneyimli siyasi analistlerinden Adam Gopnik de -misal- kasımdaki başkanlık seçimleri için “Parti programdır, şudur, budur... Bu incelikleri geçtik” diyor; “ABD demokrasisi yaşayabilecek mi? Yaşayamayacak mı? Konumuz bu: Trump antidemokratik ve dediğim dedik bir despot. Tek tasası iktidarını sürdürmek.”

“Sağlıklı bir sistemde cezai suçla anılan birinin Başkanlık seçimlerinden menedilmesi gerekir. Halbuki durum böyle değil. Trump (‘Sus payı’ davasında suçlu bulunmasına rağmen) hâlâ aday olabiliyor, seçimi alırsa Beyaz Saray’a girebiliyor ve başkan sıfatıyla kendisine af çıkarabiliyor!”

Porno yıldızı Stormy Daniels’la yaşadığı ilişki nedeniyle hakkında New York’ta açılan “sus payı” davasında geçen perşembe, 34 ayrı kalemde suçlu bulunan Trump; ABD’yi bugüne değin bölmediği kadar böldü...

Demokratlar -henüz ne tür bir cezayla sonuçlanacağı belli olmayan kararı- bayram coşkusu ile kutlarken, Cumhuriyetçiler “weaponization of justice/adaletin silaha dönüştürülmesinden” dem vurarak Trump’ın arkasında kenetlendiler. 

Jürinin kararını açıkladığı saatlerde New York mahkemesi önünde kameralara konuşan bir Trumpçı taraftarın tepkisi, bu bağlamda çok açıklayıcıydı: 

“Trump’ın masum olduğunu biz de elbette düşünmüyoruz” dedi adam sakin sakin ve ekledi: “Ama masum olup olmaması bizim için hiç önemli değil ki... Vız gelir tırıs gider!”

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ YER

Zurnanın zırt dediği yer burası. Artık doğru ya da yanlışın, etik değerlerin, hukukun üstünlüğü gibi kavramların, adalete inancın hiçbir önemi yok.

Önemli olan “güç”. Ve takım tutar gibi ya bu mahalleden, ya da karşı -düşman!- mahalleden olmak. 

Kendi mahallenizden olana herşey mubah, “düşman” safa her şey yasak.

Trump’ın masum olup olmamasıyla zinhar ilgilenmediğini söyleyen “taraftar”, New York mahkemesinden çıkan kararı ayrıca anlamadığını da belirtti. 

“Ne yani?” dedi; “Ne var Daniels’la bir ilişkisi olmuşsa? Aşk suç mu?”

“Sus payı” davasının oysa aşkla, meşkle, ilişkiyle, herhangi bir ahlaki değerlendirmeyle en ufak ilgisi yok.

Dava, 2016 kampanyasında Trump’la yaşadıklarını basına satmaya kalkışan Daniels’ın 130 bin dolarlık “sus payı” ile susturulmasıyla ilgili. 

ABD yasalarına göre “sus payı” da aslında suç değil.

Suç teşkil eden fiil, Trump’ın “sus payı” “şirket masrafı” gösterip, bilançolarında tahrifat yapmasından kaynaklanıyor.

ABD yargısı, özel hayatı ilgilendiren kişisel ilişkiler nedeniyle değil, şirket kayıtlarında sahtecilik nedeniyle Trump’ın yakasına yapışıyor.

Gelin görün ki “alternatif gerçekler” ortamında bir Trumpçının bu incelikleri araştırması beklenmiyor...

BASKIN BASANIN

Uzun yıllar Financial Times’da yazan Alan Friedman bu saptamaya özenle dikkat çekiyor:    

“Ortalama bir Amerikalı için söz konusu kararı kavramak kolay değil” diyor Friedman: “(Trumpçı yargıçlar eliyle seçim sonrasına ertelenen) ‘6 Ocak Kongre Baskını’ ile ilgili dava mesela çok daha önemliydi. (Başkanlık seçimleri öncesinde görülmesi halinde) çok daha büyük ses getirecekti. Trump’ı bugün neofaşist ve kanun tanımaz bir eşkıya gibi gören her Amerikalıya karşın hüküm giyip giymemesi ile zerre ilgili olamayan ‘fan’ları var. Onurunu koruyan, yasalara saygılı bir ülkede oysa, eski başkanın bir ceza davasında hüküm giymesi, şok ve travma etkisi yaratırdı. Ne var ki öfke, korku ve radikalleşmenin normalleştiği günümüz Amerika’sının bölünmüşlüğünde, insanlar gerçekte neyin olup bittiği ile hiç ilgili değil. Tik tok toplumunda gerçeklerin önemi kalmadı. Trump’ın kazanması için uluslararası camiada da alkış tutan Putin’ler, Orban’lar, Netanyahu’lar nezdinde keza gene eski başkanının suçlu olup, olmamasının kıymetiharbiyesi yok. Onlar da sadece bir Trump zaferiyle elde edecekleri faydaya bakıyorlar. Gidişat NATO ve Brüksel çevrelerinde kaygıyla karşılanıyor...”

Yazıya “ABD demokrasisi hasta” diye başladık...

Özellikle Watergate’i yaşayan gözlemciler, o yıllarda insan içine çıkamaz hale gelen Nixon ile Trump karşılaştırması yaptıklarında, geri salınımın çapını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyorlar.

70’li yılların soğuk savaş ortamında hukukun üstünlüğü ve yargıya teslim olmakta gecikmeyen Nixon örneğine karşın Trump, Amerikan yargısına bugün açıkça meydan okuyor.

“Sus payı” kararını alan New York mahkemesi ve yargıçlarına saydırıyor, “Baskın basanındır” yaklaşımıyla seçim kampanyasını başlatıyor. Ve “mağduriyet”i, seçim stratejisinin ana eksenine dönüştürüyor.

Elli yılda nereden nereye?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biden vakası (2) 21 Temmuz 2024
Biden vakası 14 Temmuz 2024

Günün Köşe Yazıları