Atanma, Seçilme, Seçme - Prof. Dr. Üstün DÖKMEN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Atanma, Seçilme, Seçme - Prof. Dr. Üstün DÖKMEN

16.05.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Yakın zamanda Haber Türk’te yayımlanan bir açıkoturum üzerine bu yazıyı yazmak istedim. Yazıda Atanmış-seçilmiş” tartışmasını gerek üniversitelerde gerekse aileden doğaya yaşamın çeşitli alanlarında ele alarak incelemek istiyorum.

MONTRÖ VE ATANMIŞLIK

Hukukçu değilim, Montrö de benim uzmanlık alanım değil. Söz konusu açık oturumu sadece, mesleğim açısından yani kişilerarası iletişim açısından irdeleyeceğim. Açıkoturumda, Kanal İstanbul’un yapılması halinde, bu durumun Montrö Sözleşmesi’ni hukuki açıdan zedeleyip zedelemeyeceği konusu tartışılıyordu. Bir hukuk doçenti ile sanırım onun hocası olan bir hukuk profesörü arasındaki diyalog, kişilerarası iletişim açısından ilginçti.

Hukuk doçentinin yüz ifadesi ve konuşma tarzı, önceden verdiği bir kararı izleyicilere kabul ettirme telaşı sergilemiyordu, bir peşin hüküm havası taşımıyordu. Tam tersine, açılacak bir kanalın Montrö’ye ve ülkeye bir zarar verip vermeyeceğini, adeta sesli düşünerek, sık sık acaba” diyerek irdelemeye çalışıyordu. Yüz de yüz emin değildi, sakin bir şekilde beyin jimnastiği yapıyor, açılacak bir kanalın Montrö’yü delebileceği konusundaki kaygılarını dile getiriyordu.

Hukuk profesöise Kanal İstanbul’un Montrö’yle, uzaktan yakından ilişkisi olmadığını yüzde yüz emin bir şekilde iddia ediyordu. Bir din görevlisi veya siyasetçi görüşlerinden emin olabilir, olmalıdır. Ancak bir bilim insanı, fikirlerini dile getirirken yüzde yüz emin olmamalı, her zaman araştırmaya, bulgularını gözden geçirmeye hazır olmalıdır. Çünkü bilim sürekli gelişen bir ağaç gibidir, istatistikte bile bir hata payı bırakılır. Olaya bu bilgiler ışığında baktığımızda, doçentin bir bilim insanı tavrı sergilediğini, profesörün ise kararını önceden vermiş, gergin ve telaşlı bir insan havası içinde olduğunu -yüzde yüz emin olmamakla birlikte- söyleyebiliriz.

Konuşmaları izlerken bir ara, profesön unvanına dikkat ettim, hoca Boğaziçi Üniversitesi’nde yeni açılan ve henüz öğrencisi bulunmayan hukuk fakültesinin dekanıydı. Yani atanmış bir dekandı. Şüphesiz ki atanmış olmak, ille de belli görüşleri savunmayı zorunlu kılmaz; ancak Acaba savunduğu görüşle konumu arasında bir ilişki var mı?” sorusunu akla getirebilir. Çünkü dünyanın her yerinde, atanmışlığın giderek adanmışlığa dönüşme tehlikesi vardır.

AİLEDE KARŞILIKLI SEÇME

Eskiden oğlan anneleri, ünlü hamam araştırmaları veya mahalle istihbaratlarıyla oğullarına uygun kız bulurlardı. Bence burada bir atanma durumu söz konusuydu. Gelin kızları kayınvalideler atardı. Evlenme gerçekleşir, bazen dayaklar yenir, kollar kırılır ama her şey yen içinde, evde kalırdı. Beğenelim veya beğenmeyelim, bu bir zamanların geleneğiydi.

Zamanla kadınlar ev dışında da çalışmaya başladılar, insanlar bilinçlendiler, birbirleriyle anlaşarak evlenmeye yöneldiler. Böylece aileler karşılıklı seçme seçilme yoluyla kurulmaya başladı. Bu tür evliliklerde, boşanmalar artmış olabilir; ancak bu durum karşılıklı seçmeye dayanan evliliklerin kötü olduğu anlamına gelmez. Eskinin atamalı evliliklerinde, sosyal güvenceleri, paraları ve söz hakları olmayan, evdeki sıkıntılarını hiçbir mecrada dile getiremeyen kadınların hanım hanımcık evde oturmaları atamalı sistemin iyi olduğunu göstermez.

Geçmişte demokratik anlayışın bulunmadığı otokrat rejimlerde, doğuştan atanmış krallar ve padişahlar bulunurdu. Seçme ve eleştirme hakkı olmayan büyük halk kitleleri ise kimseye hesap verme zorunlulukları olmayan yöneticilerin baskıları altında Buna da şükür” derlerdi. Başlarına gelen her şeye şükretmeleri hayatta kalma ihtimalini artırırdı. Günümüzde seçilmiş bir apartman yöneticisinin faaliyetleri bile yönetimi devrederken ibra edilir. Şahlar veya padişahlar için ibra gerekli değildi, devir teslim işlemi sadece bir cülus töreninden ibaretti. Atanmış bir haneden üyesi olmak bu açıdan çok iyi bir şeydi, ayrıca cülus bahşişi alan yeniçeriler de durumdan nemalanırlardı. İnsan söz konusu olduğunda, seçimler büyük ölçüde liyakate, atamalar ise genelde sadakate dayanır. (Avrupa krallıklarında en büyük suç krala ihanetti; bu, Sadık ol yeter” mantığıdır.)

AĞAÇLARIN ATANMASI

Bitkiler ve hayvanlar dünyasında bile atama-seçme karşıtlığı vardır. Bazen yetkililer kestikleri ağaçların başka bir bölgeye atandığından söz ederler. Bu bir kandırmacadır. Atanan ağaçları genellikle yeni toprak içine sindirmez, kurutur. Hadi diyelim ki ağaçları atadınız, sincapları, kirpileri, kaplumbağaları, kuşları da mı atayacaksınız? Artık biliyoruz ki yaşlı ağaçların kökleri, fiber sistem gibi bilgi ileten birer arşivdir; ağaçlar atandıkları yerlerde köksüz kalırlar. Hele endemik bitkileri hiç mi hiç atayamazsınız.

Tarihte, sosyal yaşamın birçok alanında atamalar yapılmış olabilir; ancak artık yarınlara ulaşabilmek için tarihten kurtulmak ve liyakate layık olduğu değeri vermek gereklidir.

PROF. DR. ÜSTÜN DÖKMEN

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025