Baba Baba, Zeytinlerim...
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Baba Baba, Zeytinlerim...

14.11.2014 08:36
Güncellenme:
Takip Et:

Hukuk devletlerinde “yapanın yanına kâr kalması” gibi bir kural olmamalıdır. Buna ilişkin Türkiye’de hukukçular, baro, siyasi partiler, dernekler, kurum ve kuruluşlar bugüne kadar yaptıklarından daha fazla konunun üzerine gitmeli ve hukukun gereğini etkin biçimde yapmalıdırlar. Bu talebimiz adaletin simgesi zeytin ağacı adınadır.

Sosyolojinin kurucusu İbn-i Haldun, insanlar ve toplumlar yaşadıkları coğrafyaya benzerler diyor. Anadolu toprakları insanlığın en eski kadim uygarlıklarının kurulduğu, Doğu ile Batı arasında geçiş ve sentezlerin ortaya çıktığı topraklar. Dünya tarihi, uygarlığı bu topraklarda belirlenmiş ya da derin etkileri yaşanmış…
İşte bütün bu sürecin yol arkadaşı “zeytin ağacı” ve onun ortaya çıkardığı kültür ve yaşam biçimi, yukarı Mezopotamya, bugünkü Güney Anadolu’dan başladığı yolculuğu bütün Akdeniz çanağında kendisine yer edinmiş.

Uygarlığın ölçütü
İspanya’dan Yunanistan’a, Tunus’tan İtalya’ya kadar bütün zeytinci ülkelerin kültürel benzerliklerinin dün olduğu gibi bugün de dünya barışı ve halkların kardeşliğinin ortak paydası zeytin ağacıdır.
Zeytin, dün olduğu gibi bugün de uygarlığın ölçütlerinden birisi.
Ancak gelin görün ki 2002 yılından bu yana ortalama iki yılda bir zeytine savaş açan maden ve enerji lobileri ile onların bir dediğini iki etmeyen AKP hükümeti zeytin yasasını “altıncı” defadır değiştirmeye çalışıyor. Her seferinde milyonlarca zeytincinin haklı direnci ile zeytin yasası değişiklik girişimi TBMM tarafından oybirliğiyle reddedildi. Hizmette kusur etmeyen yürütme, zeytin yasasına aykırı olarak zeytin yönetmeliğini değiştirdi. Yasa değişiklik tekliflerinde yazdıklarını bu sefer TBMM’yi By-pass ederek yönetmelik değişikliğiyle yaptılar. Biz zeytinciler, değiştirilen zeytin yasası yönetmeliğinin iptali ve yürütmenin durdurulması için Danıştay’a açtığımız davaları kazandık. Yüksek mahkeme kararında “yasaya karşı, yasayı yok hükmünde sayacak yönetmelik yapılamaz” kararı verdi ve zeytin yasasına uygun önceki yönetmelik bugün yürürlüktedir. Bu kararla aslında TBMM’nin beş kez oybirliğiyle verdiği kararı ilga etmeye kalkmış, Tarım Bakanlığı kötü niyetli bir uygulama yapmakla da gerçekte suç işlemiş oluyordu.
İptal edilen yönetmeliğe dayalı olarak ve öncesinde verilmiş sayısız işletme izni var. Yırca’da yasadışı yönetmelikle aldığı izinlere dayanarak işlemleri yaptığını söyleyen, 6000 zeytin ağacının katili şirkete bu fırsatı veren, yürütmenin uygulamalarıdır. “Yönetmeliğin değişikliğinden Danıştay’ın iptaline kadar olan dönemde idarenin iptal edilen yönetmeliğe dayanarak verdiği bütün izin ve ruhsatlar da iptal edilmek zorundadır.”
Hukuk devletlerinde “yapanın yanına kâr kalması” gibi bir kural olmamalıdır. Buna ilişkin Türkiye’de hukukçular, baro, siyasi partiler, dernekler, kurum ve kuruluşlar bugüne kadar yaptıklarından daha fazla konunun üzerine gitmeli ve hukukun gereğini etkin biçimde yapmalıdırlar. Bu talebimiz adaletin simgesi zeytin ağacı adınadır.

Çifte standart
Tarım Bakanlığı kamu spotları ve uygulamada yaptıkları ile çifte standardın ötesine geçmiş durumda. Artık “vaziyeti idare edemez” haldedir. Yırca kararında, Tarım Bakanı Mehdi Eker “Danıştay’a zeytin yasası gereği korunması yönünde görüş bildirdik” derken sanki zeytin yasasını koruyor görünmesi rolü çok sırıtıyor. Öte yanda TBMM Tarım Komisyonu’nda aynı Tarım Bakanlığı zeytin yasasının enerji ve maden lobilerinin isteğine uygun olarak değiştirilmesi yönünde görüş bildiriyorlar. (İsteyen 08.07.2014 tarihli TBMM Tarım Komisyonu toplantı tutanaklarını inceleyebilir.) Tarımı koruması ve geliştirmesi gereken bir Tarım Bakanlığı ve bakanını bu ülke daha fazla taşımak zorunda değil. Tek başarısı seçim yıllarında seçimin hemen öncesinde milyarlarca lira tarım destek bütçesini köylülere dağıtarak seçimlerde oya tahvil etmekten başka bir şey olmamıştır. 2015 seçim yılı ve tarihin en yüksek tarım destek bütçesi ile köylülerin oyları bir kez daha avlanmak istendiği de dikkatlerden kaçmıyor olsa gerek…
3573 sayılı yasa Atatürk’ün emri ve iradesiyle ölümünden yıllar önce başlanılan çalışmaların sonucu olarak 1939 yılında çıkarılmıştır. 1995 yılında ise değişiklik yapılarak zeytinlik alanların korunmasını öngören o ünlü 20. maddesi eklenmiştir. Yapılan değişiklik 4086 sayılı yasa ile olmuştur. Değişikliğin yapılmasına öncülük eden dönemin DYP milletvekili, zeytincilerin istisnasız tamamının saygı ile andıkları merhum Melih Pabuçcuoğlu’dur. Edremit Körfezi’nde yer alan Havran ilçesi Büyükdereköy adlı köyde zeytinlikler içinde işletilecek altın madeninin etkilerinin görülmesi ile bu değişiklik yapılmış ve o dönemde işin içinde ve milletvekili olan bazı isimler şimdi AKP milletvekilidir. İşte, zeytine karşı kan davası o gün bugündür çeşitli kılıklarda sürdürülüyor…

Ant hesapları
Bülent Arınç “yasa çok eski”, “dağ taş zeytin” derken aklının arka planındakini söylediğini gizleyemiyor. Sanki çok haklıymış gibi “Gemlik deprem bölgesi, kenti depreme dayanıklı hale zeytin yasası engel olduğu için getiremiyoruz” diyor. Söylenecek söz yok size. İnsaf demek insaf sahiplerine ancak söylenebilir. Bu ülkede deprem konusunda dünyada sayılı bilim adamları, mühendisler var. Yeter ki rant hesapları her şeyin önüne geçmesin, gerisi kolay. Bugüne kadar defalarca madenciler, zeytin yasası bu ülkenin kalkınmasının önünde engel dediler. Şimdi enerji lobileri aynı sözlerle zeytine saldırıyor. Şimdi de depremin nedeni zeytin dediniz ya pes artık! 3000 yaşındaki bilge zeytin ağacı ne diyor biliyor musunuz: “Siz gelmeden önce de ben buradaydım siz gidiyorsunuz ben yine buradayım.”
Yırca’da insanların ekmeğini elinden aldınız. Taraf değiliz diyorsunuz. Yürütmenin görevi yasaları uygulamaktır ve yasaların tarafı olmaktır. Yasaları ilga etmek değildir…
Siz asıl ağzınızdaki baklayı çıkarın, eveleyip gevelemeyin. Oturup iki gözü iki çeşme ağlanması gereken 6000 zeytin ağacının katlidir. Neden biliyor musunuz? Orada anaları ağlattığınız için. Milletin anasına küfredenlerin kasalarını doldurmaları için elinizden gelen her şeyi yaptığınız için pişmanlık getirin de oturun ağlayın. Var olduğunu söylüyorsanız vicdanlarınıza karşı nedamet getirip “o ışık ki benim suretimdir”, “zeytine ant olsun” diyen tanrı buyruğuna içinizden inanarak oturun ağlayın. Bırakın daha fazla dağda taşta Tanrı’nın suretleri olsun.
Nedamet getirin, görevinizin gereğini yapın ve “zeytin yasasının emrine uygun olarak tahrip edilen zeytinlikleri geliştirmek ve korumak” üzere Manisa Tarım İl Müdürlüğü’nü derhal görevlendirin. O barbarların söktüğü zeytin ağaçlarını bedelsiz olarak, her türlü masrafını da karşılayarak derhal gidip devlet dikmeli ve tahrip edilen zeytinlikleri yeniden ihya etmelidir. Bu halkın parası ile dikilecek zeytin ağaçları da Yırca köylülerine analarının ak sütü gibi helaldir. Çünkü yasal olarak da haklarıdır.
Kudüs için yüksek perdeden demeçlere karnımız tok. Eğer Yırca da o zeytinleri dikmezseniz bu www.youtube.com/watch?v=iGaLEHrqebo görüntülerdekinden benim için hiçbir farkınız yok demektir.
Bundan sonra ülkemizde yalnızca Anzaklar şafak ayini yapmayacaklar. Bu ülkenin ve dünyanın zeytincileri ve zeytine duyarlı yurttaşları her yıl 7 Kasım şafağında “6000 zeytin şehidimizi anmak” üzere Yırca köyünde olacağız. Unutmayacağız, bin yıl sonrasının söylenceleri olacak her 7 Kasım şafağı. Çünkü zeytin ağacı torunlar için dikilir, yağmacılara inat!
Eğer, zeytin yasasını hükümet parlamento çoğunluğuna dayanarak değiştirmeye yüreği yeterse, bilinmelidir ki Anayasa Mahkemesi bu değişikliği iptal edecektir. Ve eminim ki iptal gerekçesine anayasa bu ülkenin hukuk devleti olduğunu, yasama, yürütme ve yargıdan oluşan kuvvetler ayrılığı ilkesinin esas olduğu, bir konu üzerinde oybirliği ile karar vermişken üç gün sonra bu kararını değiştiremezsin diyecektir... Yasama organı oyuncak değildir diyeceğini bilmek için kehanete gerek yok.
Biz zeytinciler yıllardan bu yana zeytin yasasına ilişkin barbarca saldırılarla uğraşmaktan artık utanıyoruz. (Prof. Dr. Canan Karatay zeytini sökenler IŞİD’den farksızdır derken haksız mı?) Bu ülkenin enerjisini çalıyorlar ve meşgul ediyorlar. Enerjimizi çaldırmadığımız çağdaş ve uygar bir ülke projesi önerisi ise bir başka yazının konusu.

Murat Narin Ulusal Zeytin-Zeytinyağı Konseyi Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi

 

Yazarın Son Yazıları

Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025