24 Ekim 2025 tarihli haberlerde yer alan bilgilere göre; Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından derlenen veriler doğrultusunda, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2025 yılı bitkisel üretim ikinci tahminini yayımladı. Buna göre 2025 yılında tarla ürünleri, sebzeler ve meyvelerde genel bir düşüş görülüyor. Yem bitkileri hariç, tarla ürünleri üretimi bir önceki yıla göre yüzde 10.4 azalarak yaklaşık 67.1 milyon ton seviyesinde gerçekleşecek. Buğday üretiminin yüzde 13.9 düşüşle 17.9 milyon tona, arpa üretiminin yüzde 25.9 azalışla 6 milyon tona gerilemesi bekleniyor. Çavdar ve yulaf üretiminde de sırasıyla yüzde 20.9 ve yüzde 22.3 oranlarında düşüş öngörülürken, özellikle akdeniz tipi beslenmede önemli rol oynayan temel fil kaynağı elmada üretim yüzde 48.3 ve zeytin yağının kaynağı zeytin üretiminde yüzde 34.7 düşüş yaşanacak.
TARIMSAL ARAZİLER YOK OLUYOR
Vegan ve vejetaryen beslenmenin temel protein kaynağı olan kuru baklagiller grubu da üretimde düşüşten payını alıyor. 2025 yılında nohut üretiminin 575 bin tondan 406 bin tona, fasulyenin 279 bin tondan 247 bin tona, mercimeğin 405 bin tondan 230 bin tona gerilemesi öngörülüyor.
Bitkisel üretimde bu düşüşün temel nedeni hep üzerinde durduğumuz konu aşırı sıcaklar, aşırı yağışlar ve don gibi küresel iklim değişikliği ve su kaynaklarındaki azalmadır. Ülkemize özgü bir diğer etken de çiftçiyi tarım ve hayvancılıktan uzaklaştırıp, kısa yoldan para kazanmayı sağlayan tarımsal arazilerin yapılaşmaya ve betonlaşmaya açılmasına yol açan düşük gelire karşılık yüksek girdi maliyetleridir.
YOKSULLUK VE SAĞLIKSIZ BESLENME
Öte yandan çağımızın pandemisi olarak adlandırılan obezite konusunda ülkemiz Avrupa sıralamasında birinci olup Sağlık Bakanlığı tarafından bir kaç ay önce yapılan 10 milyondan fazla kişinin boy ve kilo ölçümlerine göre her dört kişiden üçü obez veya aşırı kilolu çıkmıştır. Ne yazık ki çocuk yoksulluğuna bağlı sağlıksız beslenmenin temel rol oynadığı çocukluk çağı obezitesi de geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlığı için önemli bir risk faktörüdür.
Obezitenin önemli bir sağlık sorunu olmasının nedeni; kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı ve yağlı karaciğer hastalığını içeren metabolik sendromun temel etkeni olmasıdır. Obeziteyi önlemek her zaman kendisini ve sonuçlarını tedavi etmekten çok daha ucuz ve kolaydır. Sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam obeziteyi önlemenin iki temel kuralıdır. Sağlık beslenmeden kasıt; sebze, meyve ve zeytin yağının ön planda kullanıldığı ve bütün dünyaca öngörülen Akdeniz tipi beslenmedir. Esasında bu beslenme tipi kadim Anadolu kültüründeki temel beslenme şeklidir. Anadolu kültüründe obezite ve ilgili hastalıklara yol açan fast-food, gazlı içecek, fruktoz temelli içecekler, cipsler, paketlenmiş hazır gıdalar yoktur.
Anadolu’nun esas yiyeceği kendi beslediği hayvanların sütü, eti yumurtası ve kendi yetiştirdiği tahıl, sebze meyve; içeceği de ayran, su ve çaydır. Bunun yanına bir de tarım ve hayvancılıkla uğraşmanın getirdiği hareketli yaşam katıldığında obeziteyi önlemek için özel bir uğraşa gerek kalmazdı. Okuyucular bu satırları okuduğunda şu itirazı yapabilirler, “Herkes kırsalda mı yaşıyor ya da tarım ve hayvancılıkla mı uğraşıyor?” Kuşkusuz değil, hele ki günümüzde yurttaşların tarım ve hayvancılıktan kopartılarak şehirlere akın ettiği düşünüldüğünde...
TOPRAĞA SAHİP ÇIKMAK
Burada anlatmak istediğimiz, sağlıklı beslenme ve hareketli yaşamın özünün bizim topraklarımızda olduğudur. Dışarıdan bir yaşam tarzı ithal etmeye gereksinimimiz yoktur. Küresel ısınmanın yükseldiği, su kaynaklarının hızla tükendiği, dünya nüfusunun arttığı günümüzde ve gelecekte ayakta kalan toplumlar, besin kaynağını kendisi üreten ve suyuna sahip çıkan toplumlar olacaktır.
Bugünlerin çok önemli bir diğer konusu da Akdeniz tipi beslenmenin temelini oluşturan zeytinyağının kaynağı olan zeytin ağaçlarının kıyımıdır. Gün geçmiyor ki bir madencilik şirketi tarafından maden aramak ve zengin olmak için asırlık zeytin ağaçları kesilmesi ve buna karşı duran köylülerimizin ve çevre gönüllerinin karşı duruşları haberlerde yer almasın.
Maden belli bir sürede çıkarılıp bitirildiğinde toprak çoraklaşır ve artık üzerinde hiçbir şey yetişmez olur. Halbuki zeytin ağacı asırlar boyunca, nesiller boyunca yaşar ve zeytin verir. Tabiri caiz ise zeytinin hem etinden (sofralık olarak) hem de sütünden (zeytinyağı olarak) faydalanılır. Bu kadar bereketli ve sağlıklı bir tarımsal ürünü sağlayan zeytin ağaçlarını korumak esasında bir devlet politikası olmalıdır. Obeziteyi önlemek için gereken sağlıklı beslenmenin ana kaynağı olan tarımsal ürünlerin önemini vurgulamaya çalıştığımız bu yazımızda son sözümüz şu olsun: “Zeytinlere kıymayın efendiler”.
PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ