Mustafa Kemal’in önderliğinde emperyalist güçlere karşı verilen tam bağımsızlık mücadelesinin zaferle sonuçlanmasının ardından, 102 yıl önce 29 Ekim’de kurulan Cumhuriyetimizin temeli ulusal egemenliğe dayandırılmış ve yapılan devrimlerle ümmetten ulusa, kuldan yurttaşa kararlı bir dönüşüm sağlanmıştır.
Toplumun her alanda çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması ve devletin laik hukuk temelinde yapılandırılması hedeflenmiş, devrim yasalarıyla eğitim birliğinin, hukuk birliğinin, ekonomik kalkınmanın, çağdaş dünyaya uyum sağlamanın temelleri atılmış, kadın erkek eşitliği temel ilke olarak benimsenmiştir. 1924 tarihli anayasada yer verilen “Türkiye Devleti’nin dini, dini İslamdır” maddesi 10 Nisan 1928 tarihinde kaldırılmış, 5 Şubat 1937’de anayasada laiklik ilkesine yer verilerek devrim halkalarının kilit noktası konulmuştur.
Atatürk devrimlerinin yaşama geçirilmesinin her aşamasında kadınların katılımına özen gösterilmiştir. Demokrasinin temel kriteri olan kadın erkek eşitliği, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi olmuştur.
KARARLI ADIMLAR
Cumhuriyet aynı zamanda bir kadın devrimidir. Henüz “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948)”; “BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi (1979)” gibi uluslararası sözleşmelerin dünya gündeminde bile olmadığı bir dönemde, Türkiye’de kadınlara siyasi haklar tanınmıştı. Atatürk’ün önderliğinde demokratikleşme yolunda kararlı adımlar atılmaya başlanmıştır. Kadınlar, 1930’da belediyelere; 1933’de muhtarlıklara seçilme, seçme hakkına sahip olmuşlardır. 1924 Anayasası’nda sadece erkeklere tanınan milletvekili seçme, seçilme hakkına, 5 Aralık 1934 tarihinde yapılan düzenlemeyle kadınlar da sahip olmuşlardır. anayasa değişikliğine uygun olarak İntihab-ı Mebusan Kanunu’nda aynı gün değişiklik yapılmış ve anayasada yer alan eşit haklara seçim kanununda da yer verilmiştir. Hem Anayasa değişikliği hem seçim kanunundaki değişikliğin ilan edildiği 11 Aralık 1934 tarihli Resmi Gazete, kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesindeki kararlılığı göstermektedir.
1924 Anayasa’mızın 87. maddesinde (kız ve erkek çocuklar) bütün Türkler için temel eğitimin zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu kabul edilmiştir.
MÜCADELEYE DEVAM
17 Şubat 1926’da kabul edilen laik hukukun simgesi Medeni Kanun’la kadınlar evlenme, boşanma, miras, mal varlığı edinme gibi özel yaşamlarında eşit haklara sahip olmuşlardır.
Laiklik ilkesi demokrasinin ve kadın haklarının güvencesidir. Günümüzde ise eğitimde, yönetimde, ailede, siyasette devletin temelini oluşturan laiklik, demokrasi, hukuk devleti ilkelerinin, yargı bağımsızlığının, kadın erkek eşitliğinin çok yönlü göz ardı edildiğine, laik bilimsel kesintisiz karma eğitimden vazgeçildiğine tanık oluyoruz. Özellikle partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde kadını birey olarak görmeyen iktidarın uygulamaları karşısında Cumhuriyetimizin aydınlığını yeniden yaşatmak için mücadeleye devam.