Emperyalizmin kuklası Cumhuriyet düşmanları
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Emperyalizmin kuklası Cumhuriyet düşmanları

22.08.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Aklımıza ilk gelen isim Atatürk ve Mil­li Mücadele’ye katılanlar için idam fet­vası veren Osmanlı Şeyhülislamı Dürriza­de Abdullah Efendi’dir. Dürrizade Abdul­lah Efendi’yi şeyhülislamlık görevine geti­ren Damad Ferid Paşa’dır. Bu sırada İstan­bul işgal altındadır. Damad Ferid Paşa kabi­nesi Anadolu’da başlayan Kurtuluş hareke­tine karşı sert bir tavır takınmıştır. Damad Ferit hükümetinin Kuvayı Milliye kuvvetleri aleyhine çok sert fetvalar çıkarmış ve dev­rin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah Efendi, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını vatan hai­ni ilan ederek onlar için idam fermanı çıkar­mıştır. Milli Mücadele’nin kazanılmasından sonra önce Rodos’a, oradan İtalya’ya kaç­mıştır. 1923’te Mekke’de ölmüştür.
İkinci isim İngiliz Muhipleri Cemiyeti üye­si, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına eşkı­ya, Kuvayı Milliye maskaraları diye haka­ret eden İskilipli Atıf Hoca’dır. “Kuvayı Mil­liye dedikleri çapulcular Yunan askerleri­nin önünden kaçıyor diyordu. Halkımız Ta­lat, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakârlığı yapmıyor. İngiliz­leri kızdırdığımız için üzerimize Yunanlıları musallat ettiler” diyen İskilipli Atıf Hoca, İs­lam Teali Cemiyeti Başkanı olarak yayımla­dığı fetvalarında, “Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farz­dır. Din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmele­rine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler var. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız? Elinize aldığınız bu fetva Allah’ın emridir, padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamak­la mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücutla­rını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur” sözleriyle Kuvayı Milliye düşmanlığını gözler önüne seriyordu. İskilip­li Atıf Hoca, Kurtuluş Savaşı süresince bu­nun gibi birçok fetva yayımladı ve hatta bu fetvaları Yunan uçakları Anadolu’da köylere kasabalara dağıttı.

Daha büyük suç var mı?
İskilipli Atıf Hoca vatana ihanet suçun­dan yargılanmış ve idam edilmiştir. Yer­li gericiler İskilipli Atıf Hoca’nın İngilizler ve Yunanlarla işbirliği yaptığını, Mustafa Ke­mal ve arkadaşlarını, milli kuvvetleri va­tan hainliğiyle suçladığını gizlerler ve Atıf Hoca’nın şapka giymeyi reddettiği için asıl­dığını yazarlar. Vatana ihanetten daha bü­yük bir suç olabilir mi?
Üçüncü isim Şeyh Said’dir. Şeyh Said is­yanı 13 Şubat 1925 tarihinde başlamıştır. İsyanın arkasında İngilizler vardır. Genç Tür­kiye Cumhuriyeti’nin Kerkük ve Musul so­runlarıyla uğraştığı bir dönemde bu isyanın patlak vermesi, olayda İngilizlerin parmağı olduğu şüphesini artırmaktadır. Kerkük ve Musul petrollerini İngiliz petrol şirketleri çı­karmaktadır. Şeyh Said merkezi hükümetin ve Mustafa Kemal’in uygulamalarının İslama aykırı olduğunu, Müslümanlığın hilafetsiz olamayacağı ifade ederek isyanın gerekçe­sini açıklıyordu. İsyan kısa zamanda Güney­doğu Anadolu’da yayıldı. Palu’da başlayan isyan hareketi bir koldan Diyarbakır’a doğru yürürken bir koldan da Varto’yu ele geçirip Muş’a doğru hareket etti.
Hükümet, 21 Şubat’ta Diyarbakır, Elazığ, Genç, Siverek, Mardin, Urfa, Siirt, Bitlis, Van, Hakkâri bölgeleriyle Erzurum’un bir kısmında sıkıyönetim ilan etti.
Başbakan Fethi Okyar, meseleyi dini kis­veli bir isyan olarak niteledi. Ancak isyan yayılmaya devam edince Fethi Okyar başba­kanlıktan istifa etti. Atatürk 3 Mart 1925’te İsmet İnönü’yü başbakanlığa getirdi. Mart ayı sonunda ve nisanın ilk haftalarında or­du birliklerinin gerçekleştirdiği harekâtla is­yancıların büyük bölümü yenilgiye uğratıl­dı. Şeyh Said geri çekildi. 15 Nisan’da Muş ile Varto arasında bir köyde yakalandı. Şeyh Sait ve arkadaşları İstiklal Mahkemeleri ta­rafından Diyarbakır’da yargılanmaya başlan­dı. Şeyh Said ifadesinde, isyanın önce ta­sarlanmış bir hareket olmadığını, kendiliğin­den geliştiğini, amacının Diyarbakır’a kadar gidip orada ulema ile birlikte şer’i kanunla­rın uygulanmasının gerekliliğini Ankara’ya bildirmek olduğunu söyledi. 28 Haziran’da mahkeme kendisiyle birlikte kırk altı kişinin idamına karar verdi ve karar ertesi gün he­men infaz edildi.
Son hain ise Fethullah Gülen’dir. Şeyh Sa­id Nakşibendi tarikatına mensuptu. Fethul­lah Gülen ise Nurcudur. Emperyalist güç­ler kendi emellerini gerçekleştirmek için din adamlarını kullanmayı sürdürüyorlar. Örnek mi? Çevrenize bakın, yüzlercesinin sırada beklediğini göreceksiniz.

EROL TÜRK / Avukat

Yazarın Son Yazıları

Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025