Felsefenin yalnızlığı...
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Felsefenin yalnızlığı...

22.11.2018 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Felsefe adamlarının yüzyıllardır evrensel bir araştırma geleneği oluşturan açık ve seçik felsefe anlayışına dönmesini bekliyoruz. Bu da gündelik hesapların dışında insanlığın sorunlarına kendini adamış felsefe adamlarının varlığını gerektiriyor.

Dünyanın tek bilinçli varlığı olan insan bilincini yeterince kullanabiliyor mu? Onun bu yolda gerçek anlamda istekli olduğunu söyleyebiliyor muyuz? Bugün dünyanın her yerinde insanoğlu gündelik bilinçle yaşamayı ve onun ötesine geçmemeyi bir yaşam biçimi olarak seçmiş görünüyor. Roma’nın son dönemleriyle ilgili olarak tarihçiler şöyle bir belirlemede bulunurlar: herkes iyi yaşamak istiyor ama kimse çalışmak istemiyordu. Günü kurtarmanın gerçekte ya da uzun erimde hiçbir şeyi kurtarmak olmadığını, özellikle geleceği gözden çıkarırken onunla birlikte şimdiyi de gözden çıkarmak olduğunu düşünmüyor insanoğlu. Birçok sıkıntının temelinde tembellikle gelen bilinç yetmezliğinin yattığını görmek istemiyor. Buna göre belli bir ağırlığı olması gereken düşünce dünyası da ister istemez gündeliğe yani basite göre düzenleniyor. Kalem sahipleri bile basite yöneliyorlar, örneğin bir meczup çıksa ve bir şeyler saçmalasa da adamı üç beş gün dilimize dolasak gibilerden boş heyecanlara kapılıyorlar.

Düşünme yükümlülüğü
Her şey basite göre düzenlenince üst düzeyde düşünme yükümlülüğü belli birtakım kişilere bırakılmış oluyor. Bu işin baş sorumluları her zaman ve her yerde doğal olarak felsefe adamlarıdır. Onlar gündelik bilinçle yetinen ve geleceği umursamayan insanlar adına çaba göstermek, bunun için yarınlara bağlanacak düşünce kanallarını açmak, yeni düşünce ve yaşam biçimlerinin kurulmasına katkıda bulunmak gibi zor bir işin sorumluları durumundalar. Onlar bu sorumluluklarını her zaman gerçek anlamda yerine getirebiliyorlar mı? Geçmişte onların bu ağır sorumluluğu yerine getirebilmek için kendilerinden neler verdiklerini düşünce tarihi kitapları bize uzun uzun anlatır. Sokrates’lerden, Descartes’lardan, Spinoza’lardan, Rousseau’lardan bugünlere uzanan çizgide gözyaşları olmasa da görünür görünmez derin acılar vardır. İnsanlar genel olarak yalnızca kendi acılarını çekerken filozoflar bütün bir insanlığın acılarını çektiler. Felsefenin göze batan yanı elbette onun bilinçleri dönüştürücü yapısıyla ilgilidir. Felsefe tarih boyunca bir gün bile kurulu düzenlerin savunuculuğunu ve bekçiliğini yapmadı. Yeniyi ya da daha iyiyi arayan düşüncenin kurulu düzenlerle sarmaş dolaş olması beklenemezdi. Bu yüzden felsefe her zaman bir bozguncu olarak değerlendirildi.
Felsefeler kurulu düzenler için tehlikeli olmaya Yeniçağ’ın başlarında başlamıştı. Görmekle ve saptamakla sınırlanan eski düşüncenin yerini bundan böyle arayan düşünce, yalnız görüneni değil görünmeyeni de görmeye çalışan düşünce alıyordu. Bu da düpedüz olan’ı olası’ya doğru aşma çabasını ortaya koyar. Bu arayış daha çok Descartes’la başlamıştır. Kurulu düzenler felsefenin bu dönüştürücü tutumuna elbette sonuna kadar dayanamazlardı. Şu yaşadığımız dönem felsefenin yıldırıldığı, evcilleştirildiği, dişlerinin söküldüğü bir dönemdir. Felsefe böylece özgür düşünce alanından üniversitelerin loş koridorlarına sürüldü. Böyle olunca yaratıcı gücünü yitirdi. Felsefe adamları kurulu düzenlerle el sıkıştılar. Filozoflar korkulan, kovuşturulan, soruşturulan adamlar olmaktan çıktılar. Bundan böyle ayağı yere değmeyen düşüncelerin öne geçmesi ve tumturaklı sözlerle sunulması doğaldı. Gerçekten örneğin bir Husserl’de ya da Heidegger’de gördüğümüz o göz kamaştıran karmaşık yapı eskinin filozoflarında yoktur.

Felsefe geleneği
Felsefenin böylece akademik ortamların dar alanlarına kapatılması ve anlaşılmazlıklar üretmek gibi bir işlevi yüklenmesi bütün ülkelerde ama daha çok felsefe geleneği olmayan ülkelerde aydınlanmanın önünü kesti. Kitleler belki daha önce de felsefenin aydınlığından çokça yararlanmıyorlardı ama gene de yukarıdan aşağıya vuran birtakım ışıklar vardı. Bilimin teknolojiye bağımlı duruma gelmesi, bilimle felsefe arasındaki bağın kopması, felsefenin temel insan sorunlarından uzaklaşarak yan sorunlarla uğraşır olması, geleceği tasarlamakta eksik kalan insanları tümüyle şimdi’nin içine hapsetti.

Arayan, tartışan, karşı çıkan
Bu durumda gerçek felsefe adamlarının yüzyıllardır evrensel bir araştırma geleneği oluşturan açık ve seçik felsefe anlayışına dönmesini bekliyoruz. Bu da gündelik hesapların dışında insanlığın sorunlarına kendini adamış felsefe adamlarının varlığını gerektiriyor. İnsanlığa adanmış felsefe adamı tipinden kurulu düzenlere bağlanmış felsefe adamı tipine geçişle birlikte yitirdiklerimizi yeniden kazanmak zorundayız. Arayan, tartışan, karşılaştıran, karşı çıkan ve böylece bugünün değerlerini geleceğin değerlerine dönüştürme çabası içinde olan gerçek filozoflar gelene kadar sabırla beklemeli miyiz? Başka ne yapabiliriz ki? Öbür türlüsü felsefe olmayan bir felsefeyi gerçek felsefe gibi benimseyip kendimizi kandırmak ve korunmalı ortamlarda keyif çatmak olmaz mı?
Bilinci gündelik yaşamın dar alanlarından kurtarıp geçmişe ve geleceğe yaymak ve böylece evrensele yönelmek sorunu ayrıca tartışılabilir.  

AFŞAR TİMUÇİN

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025