Öner Yağcı

Dil, geleceğimizdir

30 Nisan 2022 Cumartesi

Kültürümüzün temeli olan dilimiz, düzenin yozlaştırmak istediği değerlerimizin başındadır.

Medyanın ve aydın bellediklerinin yanlış yönlendirmesiyle tutsak edilen insanlar, yukardan aşağıya pompalanan “yeni dünya düzeni”nin “yükselen değerleri”yle ya da yaşamın her alanında diriltilmeye çalışılan Osmanlıcayla kucaklaştırılıyor.

Türkçenin küçümsenerek yetersiz bir dil olduğu, bilim ve teknik dili olamayacağı düşüncesinin yerleştirilme çabası, dille yaratılan her şey tutsak edilebilsin diyedir.

Ne yazık ki bu erdemsizleştirmeyi büyük ölçüde başardılar.

Oysa Türkçemizin bilinç ustası Emin Özdemir’in TRT’nin ilk yıllarında (1968-69) yaptığı dil programının adı, Kaşgarlı Mahmut’un 11. yüzyılda yazdığı Divanü Lûgati’t-Türk’te geçen atasözlerinden biri olan “Erdemin Başı Dil”di (Bkz. Erdemin Başı Dil, Bilgi Yayınevi).

İNSANI KİMLİKSİZLEŞTİRMEK

İnsanın özne olmaktan çıkarıldığı, nesneleştirildiği, kimliksizleştirildiği bir yaşama biçimi, insanlığın 21. yüzyılının değerler sistemi oldu. Yine insanın yarattığı kimi araçlarla ekonomik, toplumsal sistemini kökleştiren bir egemenliğin yaşama biçimidir bu. “Tüketim”i yaşamın asıl amacı kılan kapitalizmin emperyalizm aşamasının dünyaya egemenliğidir.

Yeniden yeniden üretilerek zenginleştirilip güzelleştirilen yaşamın düşmanıdır tüketmek. İnsana aykırıdır.

İNSAN HİÇE İNDİRGENİYOR

Cumhuriyetin temel ilkelerine el ve dil uzatan siyasal anlayışların iktidarları, ekonomik, toplumsal, kültürel boyutlarıyla yükselen değerleri yerleştirmeyi olanca hızıyla sürdürüyor.

Kirlilik ve yozluk salan, tüketen bir bombardıman insanların her şeylerini, doğal olarak düşünüşlerini, duyuşlarını, tepkilerini de almaktadır ellerinden.

Böyle bir yaşamda insanın kirletildiğini saptamak ve insanı kuşatan bu çok yönlü -dahası her yönlü- kirletilmenin kesin bir yozlaşma olduğunu da eklemek gerekiyor.

Bu yozlaşmaya uygun bir yapılaşmanın yaşamımıza getirdiklerini açıkça görüyoruz.

ASIL NEDEN

İçinde bulunduğumuz bu sarsıcı durum, on yıllardır ekilen tohumların hasadıdır. Adım adım getirildiğimiz bu noktada, insanlar sürüleştirilerek, toplumsal kimliğinden uzaklaştırılarak “yükselen değerler” aldatmacasının tutsağı ediliyor.

Yükselen dinsel bağnazlığa eş olarak “dinin dili” olan Arapçanın özendirildiği ve eğitimin önemli bir bölümüne devlet eliyle girdiği gibi bir gerçeklikte dil kirlenmesini önlemenin yolu, kültürümüzün tutsaklıktan kurtarılması savaşımından geçer.

Bulunduğumuz noktada, kültür işgali altında olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır.

Aziz Nesin’in saptaması, günümüzdeki toplumsal yozlaşmanın asıl nedenini gösteriyor:

“Bu gizli işgalin, çizmeli düşman işgalinden çok daha ağır olmasının nedeni, işgale uğrayan ülke insanlarının işgal altında olduklarının ayırdında olmamalarıdır. Ayırdında olmadıktan başka, insanlar kendiliklerinden işgale uğramak için can atarlar. İşgale istekli ve gönüllüdürler...”

Halkın umudunu çoğaltması, gençliğe aydınlık yollar göstermesi gereken aydınlar, bu görevlerini unutmuşlarsa, üstelik tutsak edilişin katmerleşmesine, kirlenmenin yoğunlaştırılmasına hizmet ediyorlarsa görev çok daha zorlu demektir.

Son zamanlarda, Arapça sözcüklerle yazmayı marifet bilen kimi “aydın”lardan söz ediyorum. 

ZORLU GÖREV

Ama bu zorlu görevi yerine getirmek zorundayız.

Çünkü dil geleceğimizdir. Dil bilinçtir, bilgidir, duyarlılıktır, sorumluluktur, kültürdür, kültürün taşıyıcısıdır. Dil savaşımı, insan olma, özgürleşme savaşımıdır.

Geleceğimizdir kirletilen, susmayalım...

***

Gezi direnişi özgürlük ve onur, mahkeme kararı utançtır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anadolu'nun seçimi 30 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları