Örsan K. Öymen

Sansür yasası ve gerçeklik ölçütü

27 Haziran 2022 Pazartesi

AKP hükümetinin MHP’nin desteğiyle “dezenformasyona karşı mücadele” amacıyla TBMM’den geçirmeye çalıştığı ve “sansür yasası” olarak da anılan yasa tasarısı, Nazi döneminde Almanya’da gerçekleşen uygulamaları hatırlatmaktadır.

Adolf Hitler’in Almanya’yı yönettiği diktatörlük yıllarında, “doğruluğun ve gerçekliğin” tek bir ölçütü vardı, o da Hitler’in kendisiydi! Hitler, neyin “doğru ve gerçek”, neyin “yanlış ve gerçekdışı” olduğunu belirleyen tek kişiydi!

Hitler’in “Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı” Joseph Goebbels, “Hitler ölçütüne” göre, halka nelerin “doğru ve gerçek”, nelerin “yanlış ve gerçekdışı” olduğunu aktarıyordu.

Türkiye’de dezenformasyonun en büyük kaynağı AKP hükümetinin kendisi olduğuna göre, böyle bir yasa tasarısının AKP tarafından hazırlanması oldukça trajikomiktir!

AKP-MHP ortaklığının yasalaştırmaya çalıştığı bu despotizm tasarısı, mevcut anayasanın düşünce, ifade ve yayın özgürlüğüyle ilgili tüm maddelerinin ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin bu yasa tasarısının yasalaşması durumunda, yasayı anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal etmesi gerekir.

***

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda şu ifadeler yer alır:

25. madde: “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.”

26. madde: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”

28. madde: “Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.”

Yine Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda şu ifadeler de yer alır:

138. madde: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”

148. madde: “Anayasa Mahkemesi, kanunların, cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi iç tüzüğünün anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar.”

Anayasa Mahkemesi’nin, bu yasa tasarısı yasalaşırsa yasayı iptal etmemesi durumunda, anayasayı ihlal etmiş olacağı açıktır.

***

Mevcut yasalarda, gerçeğe aykırı ve yalan haberlerin ve ifadelerin yayımlanması durumunda, buna karşı birçok önlem ve yaptırım zaten öngörülmektedir. Bu çerçevede birçok yayın organında mahkeme kararıyla tekzip metinleri yayımlanmakta, gerçeğe aykırı ve yalan haber yayımlayanlara karşı tazminat davaları açılabilmekte, birçok kişi tazminat ve para cezasına çarptırılmaktadır.

AKP ve MHP’nin hazırladığı “dezenformasyona karşı mücadele” yasa tasarısı, mevcut yaptırımların sınırlarını aşmakta, anayasa tarafından güvence altına alınan hak ve özgürlükleri gasp etmektedir.

Örneğin yasa tasarısında, söz konusu “gerçeğe aykırı haberin ve ifadenin” halk arasında “endişe, korku veya panik yaratması” ve “ülkenin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini, genel sağlığı, kamu barışını bozması” durumunda, haberi ve ifadeyi yazan, yayımlayan ve yayan kişi hakkında üç yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir!

Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir yasa ve uygulama yok!

Birincisi, bir haberin ve ifadenin gerçeğe aykırı olup olmadığını kim hangi ölçüte göre belirleyecektir?! Bunu belirleyecek olan tek şey vardır, o da olgulardır. Olguların ne olduğuna da bağımsız yargı karar verebilir!

İkincisi, bir haberin ve ifadenin “endişe, korku veya panik yarattığını” ve “ülkenin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini, genel sağlığı, kamu barışını bozduğunu” kim hangi ölçüte göre belirleyecektir?!

Recep Tayyip Erdoğan mı, Süleyman Soylu mu, Bekir Bozdağ mı, Fahrettin Altun mu bunların ölçütü olacaktır?!

Bu yasa tasarısıyla yapılmak istenen şey, seçim sürecinde fiili bir olağanüstü hal uygulamaktır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları