Ülker İnce ablanız çalışma masama bir kâğıt bırakmış. Üzerinde şunlar yazıyor:
TELE1’de bir programda Yılmaz Polat’a sordular, Trump’ın Erdoğan için söylediği sözler Amerika’da nasıl yorumlandı, diye. O da “Valla çok zor bir soru sordunuz, Amerika’da o sözleri insanlar nasıl yorumlayacağını bilemedi” dedi.
Bilemediler çünkü Trump, Erdoğan’a “akıllı, zeki” demek isteseydi Amerikalılar onun “intelligent” (intelicınt ya da “wise” (wayz) sözcüğünü seçmesi gerektiğini biliyorlar. Seçmediğine göre başka bir şey demek istediği için seçmediğini düşünüyorlar.
“Smart” sözcüğünü “akıllı, zeki” anlamları dışındaki anlamları için seçmiş olmalı diyorlar.
Pekiyi, “akıllı, zeki” anlamları dışındaki anlamları nedir sözcüğün: “uyanık, açıkgöz, kurnaz, anasının gözü.”
***
Ülker Hanım işe karışmakla haklı. Dangıl dungul Trump’ın böylesine bir dil bilincine sahip olması şaşırttı beni. Söz konusu kişi hakkında tam anlamıyla olumlu düşünseydi, onun gerçekten “zeki” ve “akıllı” olduğuna inansaydı düpedüz “intelligent” sıfatını kullanırdı ama kullanmıyor. “Smart” (uyanık, açıkgöz, kurnaz) kılçığını atıyor. Toplam olarak o kişi “zeki, akıllı, uyanık, açıkgöz, anasının gözü ve kurnaz”. Beğen beğen al.
Bu “smart” kişinin beş büyük hedefini bilginize sunarım:
1- Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür:
Türkiye’nin yetenekleri ve moral gücü öylesine büyüktür ki orta sıkletteyken ağır sıklette dövüşebilir anlamındadır. Ancak bu inanç kof ise yandın ki nasıl yandın! Türkiye’nin yüzölçümü kuruluşundan bu yana aynıdır. Sadece bağımsız Hatay Cumhuriyeti meclisinin aldığı kararla 1938 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ne katıldı. Ülkelerin yüzölçümü uluslararası hukuka göre belirlenmiştir. Bu yüzölçümü kendi kendine bir hayvan ya da bitki gibi büyümez. Ancak sahipsiz bir toprak eklenirse büyür. Bir de barış ya da savaş yoluyla başkasına ait toprakların eklenmesiyle.
2- Türkiye mukadderatından kaçamaz:
-Türkiye’nin yazgısı (kaderi), R.T. Erdoğan’a göre fütühat yapmakmış. (Ben buna kuşkusuz katılmıyorum.) Konu özelinde Türkiye’nin komşu topraklarının bir bölümüne katmak imiş! İyi de “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin suyu mu çıktı.
3- Ufkumuzu 782 bin kilometrekare ile sınırlandıramayız:
İyi de Kanada’ya, Kamçatka yarımadasına, Vanuatu’ya, Solomon Adalarına saldırarak toprak kazanamayız. Kazansak bile anavatana eklenmez bu sınırötesi topraklar. Bu nedenle sınırdaş ülkelerden toprak kazanmalıyız. Bu durumda Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Azerbaycan, İran, Irak ve Suriye kalıyor. Bu ülkeler arasında sadece Suriye elverişli ve uygun. Demek ki en azından Halep ve çevresi ilhak edilecek. Suriye’nin tamamının ilhakına izin vermezler.
4- Millet olarak tarihin bize yüklediği misyonu yüklenmeliyiz:
R.T. Erdoğan’a göre tarih böyle bir görev vermiş kendisine. Tarih kendisinin dayısı ya da kirvesi olabilir ama siyasette bağımsız, bağlantısız bir tarih yoktur. Tarih, yöneticilerin yaptıkları ve yapmadıklarıdır. Tarih bize “Dölek dur!”, “Otur oturduğun yerde!” diyor. Ancak bunu Dede Korkut’un diliyle söylüyor.
5- Bu kutlu yolculukta sorumluluklar yerine getirilmeli:
Olur, emriniz olur! Ama emriniz bize geçmez! Biz Cumhuriyetin erleri barıştan, kardeşlikten yanayız. “Düşmüş”e asla el kaldırmayız, elinden tutup ayağa kaldırırız.
Sayın Erdoğan otur oturduğun yerde! Eline beklenmedik bir fırsat geçmişken bu şansı barış ve kardeşlik için kullan! Anayasamızın başlangıç ilkelerine sadık ol! İlk dört maddesine aşkla bağlan! 174. maddenin yolundan zinhar ayrılma.
Yönetiminde adil ol, nepotizmden uzak dur, akraba horanta, eşdost kayırma!
Başta dini olmak üzere hiçbir inanç ve tercihlerini devlet işlerine karıştırma. “Laiklik” ilkesini gâvurluk saymaktan vazgeç.
“İtibardan tasarruf olmaz. Tasarruf emekçiden, halktan, meczuptan ve fakirden olur. Devleti erkân tasarruf etmez ki itibarı nice olsun âleme” safsatasına itibar etmekten vazgeç! Alçakgönüllü ol! Kilometrelik otomobil kervanıyla dolaşmaktan vazgeç!
Trump denen adamın pohpohlarına kulak asma ve hemen “Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür” böbürlenmesinden vazgeç! Çünkü Türkiye, Türkiye kadardır. Aklı başında hiçbir yönetici ülkesi için “mukadderat” teslimiyetini ağzına almaz! Kimsenin toprağına göz komaz! Tarih hiçbir ülkeye misyon yüklemez, “misyon” hayalperestlerin hülyasıdır ki artık zamanaşımına uğramıştır! Tek ulusal “misyon” ülkenin taşını toprağını sakınmaktır! “Kutlu yolculuk”un öteki adı İslamcı “cihat”tır ki Cumhuriyete yakışmaz, onu ilgilendirmez. Vesselam!