Özdemir İnce

Yazmasam olmazdı-2

10 Ocak 2023 Salı

Bu yazı da altılı masa üyesi, Gelecek Partisi’nin “türban meftunu” genel başkanı Ahmet Davutoğlu ve genel başkan yardımcılarıyla ilgilidir.

***

Nur suresi, 31. ayetin türbanla ilgili olmadığını onlarca yazıyla kanıtladım. Kitap olur! Bugün bir kez daha kanıtlayacağım. Söz konusu ayetin en doğru çevirisi Muhammed Bin Hamza’nın 15. yüzyılın başlarında yaptığı çeviridir (Kültür Bakanlığı Yayınları, 1975).

“Dakı eyit mu’mine avratlara; Örtsünler gözlerinin bir nicesin, dakı saklasınlar ferçlerini. Dakı göstermesinler bezeklerini... Dakı bıraksunlar derinceklerini göncükleri üzre...” (24:31)

Dakı: Ve. Eyit: Söyle. Ferç: Kadının ve erkeğin avret mahalli (cinsel organı). Bezek: Süs, ziynet. Derincek: Başörtüsü. Göncük: Yaka.

Günümüz Türkçesi ile anlam: “Ve söyle inanan kadınlara: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ve saklasınlar cinsel organlarını. Ve göstermesinler zinetlerini (süslerini)... Ve yakaları (göğüsleri) üzerine bıraksınlar (indirsinler) başörtülerini (hımarlarını)...”

 31. ayetin bu çeviri kadar harbisi yoktur. 15. yüzyılın saf ve temiz Türkü yalana dolana sapmadan cinsel organın Arapça adı soyadı olan “ferç”i (çoğulu: füruç) aynen alıp çevirisine koymuş. Arapçası da harbi zaten. Peki “Ayşe’ye söyle kapıyı kapatsın!”ın anlamı ne? Demek ki kapı açıkmış... Peki “Saklasınlar cinsel organlarını” demek ne demek? Demek ki cinsel organlar açıkta. Nasıl açıkta? Araplar, kadınıyla, erkeğiyle demek ki henüz don giymiyormuş o tarihte. Don giymedikleri için entarinin eteklerine dikkat edilsin isteniyor. 

Çeviri yapan yobaz hocalar “ferç” sözcüğünü kullanmamak için yerine “ziynet” gibi metaforlar kullanmışlar. Don işi tamam, gelelim “hımar” işine. Hımarla baş mı yoksa çıplak göğüsler mi örtülüyor?

Bu konuda epeyce hadis ve rivayet var. Bunlardan aklıma en yatanı bilginize sunuyorum: İbni Kesir, Mukatil bin Hayyan’dan, o da Cabir bin Abdullah el-Ensari’den rivayet ediyor:

“Esma binti Mirsed’in Beni Harise mevkiinde bir hurmalığı vardı. Kadınlar oraya etek giymeden, göğüsleri, saçları ve ayaklarındaki halhalları açık olarak giderlerdi. Esma ‘bu görünüşünüz ne kadar çirkindir’ derdi. Bunun üzerine, ‘Mümin kadınlara da söyle: gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar...’ (Nur Suresi / 31. Ayet) ayeti nazil oldu.”

Nur Suresi 31. ayetin ikinci kilit sözcüğü “hımar”ın ne anlama geldiğini öğrenip önce kendisiyle tanışalım. Sözcüğün İslamla ilişkisi 31. ayetin inmesiyle başlamıştır. Hımar, İslamdan belki de binlerce yıl önce Arabistan topraklarında kadın, erkek, çocuk, yaşlı, Musevi, Hıristiyan, Mecusi, putatapar ve her inançtan halkın güneşe, rüzgâra, kuma, toza ve toprağa karşı başını örtüp kendisini koruduğu örtüdür. Öyle ki Hz. Muhammed’e Kuran’ın ilk ayeti nazil olduğu gün kendisinin ve eşi Hz. Hatice’nin başında mutlaka hımar vardı ve herhangi bir kutsallığı yoktu.

İslamcıların iddia ettiği gibi hımarın İslamla hiçbir ilişkisi yoktur. Kadınlar ve erkekler Müslüman olduklarında başlarında zaten binlerce yıldır hımar (örtü) vardı. Öte yandan İslamdan önce Arap kadınlarının göğüs bölgelerini örtmedikleri bilinmektedir. Kadınların İslama girmeleriyle birlikte giyim alışkanlığı rahatsızlık yarattığı için söz konusu ayet inmiş (yukarıda yazdığım hadis). Bu nedenle ayet kadınlara başlarındaki hımar denen uzun şeyi (yani örtüyü) artık ayıp sayılan çıplak göğüslerin üzerine indirmelerini (salmalarını) buyurmaktadır. Bu buyruktan sonra hımar (örtü) kadınların başlarını güneşe, rüzgâra ve kuma karşı korumaktan başka artık çıplak göğüslarini de kapatacaktır. Hımar denen şey günümüzde de Arabistan ve havalisinde kullanılmaktadır. Yazdığım örtünme âdetini bilmeyenler hiç kuşkusuz, işlerine geldiği için Tanrı’nın ve Kuran’ın kadınların başlarını örtmeyi buyurduğunu iddia ederler. İşportacıların “ikizlere takke” diye sattıkları her boy sutyeni bir yana bırakalım, Afrika’nın bazı bölgeleri dışında artık göğüslerini açık bırakan kadın yoktur. Başını örtmek isteyen kadın için türlü türlü olanak var: Şapka, bere, eşarp, yağlık vb.

Yukarıda yazdıklarım, tanıklıklarım; Suriye kökenli şair ve filozof Ali Ahmad İspir (Adonis), Tunuslu profesör rahmetli Abdelwahab Meddeb ve Prof. Tahar Bekri, Faslı şair Abdelwahab Laabi gibi yazar, şair, filozof, sosyolog, tarihçi ve düşünürlerle yaptığım görüşmelere dayanmaktadır.

İslamcıların el çabukluğu marifetiyle kutsal anayasaya sokuşturmak istedikleri türban çaputunun gerçek öyküsünü okudunuz. Altılı masada da yüksek sesle okunmasını tavsiye ederim.

***

8 Ocak 2023 tarihli yazımda eksik kalan bir noktayı tamamlamak istiyorum: “DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan cemaatlere yönelik ise ‘Din ve inanç topluluklarının örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldıracağız’ vaadinde bulunmuş.”

Bay Babacan, anlaşılan, anayasamızın 174. maddesinin koruması altında olan 677. sayılı “tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılmasına dair yasa”nın kaldırılmasını mı istemektedir. Bay Babacan, tek başına seçime katıldığı zaman Kürtlere anadilde öğrenim hakkı verilmesini ve 677. sayılı yasanın kaldırılmasını isteyebilir, altılı masada otururken isterse sabotajcı olur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları