\n\n\n

17 Nisan 2001’de bu köşede özetle şöyle yazmıştık:

‘‘Suudi Arabistan, Mekke’de Ciyad (Ajyad) adlı bir Osmanlı kalesini yıkıp yerine apartmanlarla birlikte beş yıldızlı otel yapmaya hazırlanıyor. Suudi Evkaf Bakanı Dr. Abdul Rahman Al-Matrudi, yaklaşık yarım milyar dolara mal olacak, 48 ayda tamamlanacak projeyi Kral Fahd’ın onayladığını açıkladı. 1781 yılında yapılan, ancak 1884’te Osmanlılarca tümden yenilenen Ciyad Kalesi, Osmanlıların, kutsal kent Mekke’yi korumak amacıyla yaptıkları üç kaleden biridir. Yıkımı kararlaştırılan Ciyad Kalesi, 800 kişilik Osmanlı Topçu Birliği’ni barındırıyordu.” O tarihlerde Riyad’daki Türk Büyükelçisi Ahmet Banguoğlu, Ecyad da denilen bu kalenin yıkımının önlenmesi için Suudi Arabistan hükümetine nota vermişti. Ancak Suudiler, 3 Ocak 2002’de buldozerlerle yıkıma başladılar.

***

Mekke’yi tepeden gören bu yere Suudiler sonrasında “Abraj Al Bait Kuleleri” denilen 8 gökdelen yaptılar. 260 metre yüksekliğindekine, “suyu kutsal” olduğuna inanılan “Zemzem Kuyusu’ndan” esinlenerek sanki kule de kutsalmışçasına “Zemzem Kulesi” adı verildi.

Türk şehitlerinin bulunduğu kalenin yerine yapılan kulede, bazı Türk şirketlerinin 700 kadar Türk zenginine “devremülk” düzenlemesi ile daire pazarladıkları da açıklandı!

***

Bu kulenin yanında, 595 metre yüksekliğinde “7 yıldızlı” bir gökdelen oteli yer alıyor. Otelin “Eşsiz ve kutsal Kâbe manzarası sayesinde hisseder ve bu kutlu anın keyfini sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz” tanıtımından etkilenen 108 Türk hacısı yer ayırtmış. Oda başına 13 gün için 39 bin TL ödeyeceklermiş! Mekke’yi koruyan şehitlerimizin kanları üzerinde lüks haclar hayırlı olsun!

***

Kulelerden birinin tepesine görkemli bir saat yerleştirilmiş. Tüm dünyanın saatlerinin düzenlendiği, “0” boylamının geçtiği İngiltere’de Greenvich’ten değil, Müslüman ülkeler saatlerini bundan böyle “Mekke Kraliyet Saat Kulesi”ne göre ayarlayacaklarmış.

28 Ekim Pazar gecesi Türkiye’de “yaz saati” uygulaması sona erecek. Kısa sürede herhalde bizde “Mekke Kraliyet Saat Kulesi”ne göre saatlerimizi ayarlamaya başlarız. Böylece bizi yarım yüzyıldır Avrupa Birliği’ne almayanlar da münasip yerlerine birinci sınıf Mekke kınasından yakarlar!

***

TBMM’de “Erken Yerel Seçim Yasa Tasarısı”nın gerekli oyu almayışı AKP’de üzüntü yarattı. Bazı AKP’li milletvekilleri oylamaya katılmamıştı.

Bunlardan biri de futbolumuzun ünlülerinden AKP milletvekili Hakan Şükür’dü. Basınımız Şükür’ü “oylama kaçağı” sözleri ile başlıklara taşıdı.

Haberlerde Şükür’ün Mekke’ye hacca gittiği de yazıldı!

Türkçede “Herkes Mekke’ye, bizimki tekkeye…” gibilerden bir deyim var. Şükür, Mekke’ye değil, tekkeye gitmişti. AKP ve TBMM’ye resmi bildiriminde “Amerika’daki bir davete icabet edeceğini…” bildirmişti…

Şükür’ün tekkesi nerede? Nikâh tanığının da olduğu Pennsylvania’da… Tekke ziyaretini tamamladıktan sonra şimdi 60 milletvekili ile birlikte Mekke’nin yolunu tuttu. Helal olsun bu yollar Hacı Şükür’e…

Hacı adayı milletvekiller haftalarca Mekke’de olunca, TBMM’de yeniden gündeme gelmesi söz konusu “Erken Yerel Seçim Yasa Tasarısı”nın oylamasına kimler katılacak?

\n\n\n

Yıl 1956… İzmir Atatürk Lisesi’nde son sınıf öğrencisiyim. Ferenç Puşkaş’lı yenilmez Macaristan futbol takımı ocak ayı sonunda İzmir’e kent karması ile karşılaşmaya geldi. Hava soğuk mu soğuk…

Macarlar ilk karşılaşmada İzmir Karması’nı 8-1 yenerken zorlanmadılar. Birkaç gün sonra, arkadaşlarla okuldan kaçarak ikinci karşılaşmayı izlemeye yine Alsancak Stadı’na gittik. İlk gün, bazı izleyicilerin “cep konyaklarını” çıkararak ısınmaya çalıştıklarını görmüştük. İkincisinde biz de donanımlı giderek ülkemizde adı “kanyak” olan konyak ile ilk kez tanışmış olduk. Belki o gün İzmir’de cep konyağı tüketiminde rekor kırılmış olabilir.

Konuk takım, kendilerini yormadan, bizim karmayla “alay etmeksizin” ikinci maçı da “üçlü paslaşmalarla” 11-0 kazandılar… Bir anlamda her oyuncu için birer gol atmış oldular. Her iki maçı Türk Ulusal Takımı ve Ankara Karması’nın oyuncuları da izlemişlerdi.

Macarlar Ankara’ya uçtuklarında kendilerinden emindiler. Ancak Ankara Karması’nı 3-2 yenebildiler. İstanbul Karması karşısında da sonuç aynı oldu.

19 Şubat Pazar günü Mithatpaşa Stadı’nın tribünleri yetersiz kalınca portatif ekler yapılmıştı. 30 bine yakın izleyici bu tarihsel maçı izlemeye koşmuştu. Bizler de radyolarımızın başına çökmüştük.

14 gün içinde 5. maçlarına çıkan konuk takımın yorgunluğuna, bizimkilerin Macarların üçlü kısa paslaşmalarını öğrenip karşılığında aynı yöntemi uygulamalarına bir de “ulusal gururumuz” eklenmişti.

Türk futbolunun devleri Lefter Küçükandonyadis’in (2), İzmirli komşum Metin Oktay’ın (1) gol, Macarların ünlü futbolcusu Ferenç Puşkaş’ın (1) gol attıkları o günkü maçı ulusal takımımız 3-1 kazanmıştı. Bu sonuç, bir anlamda Türk futbolu için dönüm noktası oldu.

Ne yazık ki birkaç ay sonra Macaristan’da özgürlükçüler ayaklanınca bu ünlü takımın oyuncuları ülkelerinden kaçtıklarında görkemli futbolları da sona erdi.

***

Aradan 56 yıl geçmiş, bu kez Türk takımı Budapeşte’nin yolunu tutmuş ve adını “Ferenç Puşkaş”tan alan statta Macar takımının karşısına çıktı. Sonuç, yine 3-1’di… Ama bu kez onlar bizi aynı sonuçla yenmişlerdi.

Spor Sayfamızın Yöneticisi Arif Kızılyalın yazısına “Török Verö” başlığını atmıştı. Budapeşte kapılarından Osmanlı’yı püskürten Macar komutan Hunyadi Yanos’a “Türk’ü Yenen” anlamına gelen bu adı takmışlardı. Bildiğiniz gibi Orta Asya çıkışlı Hunların uzantısı olan Macarların ülkesine, yabancılar “Hun-gary” derler. Bu kahramanın adının kökeni de “Hun-yadi” Hun sözcüğünden gelir.

O günden sonra Budapeşte’de çalan çanlar o başarıyı kutlar. Arif de yazısında “Dün gece de yine bizim için çaldı Budapeşte’de çanlar” diye bir vurgulama yaptı.

Bu arada Arif’e bir bilgi kırıntısını da ben ekleyeyim. Macaristan’ın ünlü kırmızı şaraplarından birinin de adı “Török Verö”dür (Türk’ü Yenen). Herhalde Macar futbolcular o günkü maça bu şarabı içerek çıkmış olmalılar!

\n\n