Hazır olmayınca... Yangında gördük... Ya yanı başımızdaki deprem?

06 Ağustos 2021 Cuma

Neyi anladık, bu orman yangınlarında? Hazırlıklı olmadığımızı. Konu bu kadar net. Bu kadar basit. Anlıyoruz ama anlamazlıktan gelmek en kolayı. Suçu başkalarına yüklemek ya da “Elimizden geleni yapıyoruz” diyerek sıyrılmak da öyle. 

Orman yangınları çıkar, çıkacak; hatta daha da artacak sayı. Bunu iklim uzmanları, bilim insanları defalarca dillendirdi. Bir ormandaki bitki örtüsü ne kadar kuruysa, ne kadar uzun süredir aşırı sıcaklara maruz kalıyorsa, yanma olasılığı o kadar artar. İklim kriziyle olan bağlantı işte tam buradan kuruluyor. Küresel ısınmanın, iklim değişikliğinin sonuçlarını yakından yaşıyoruz. Komşumuz Yunanistan ve Bulgaristan’da da durum farklı değil. Arnavutluk ve İtalya’da da... Aşırı sıcak dalgaları daha sık ve daha uzun yaşanacak. Öte yandan seller, fırtınalar... Ciddi bir iklim krizi ile karşı karşıyayız. 

Dolayısıyla bunu bilerek önceden önlem almak gerekli. Türkiye’nin orman alanı 23 milyon hektar. Ülke yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’u. Yani orman açısından o kadar kötü durumda değiliz. O zaman hazırlıklı olmalıydı devlet. Yangın söndürme uçağımız var mı, yok mu, iki yıldır bunu tartışıyoruz. Diyelim ki yok ya da var, olanlar kullanılamaz durumda. Geçen yıl da az yangın çıkmadı. Peki, neden yeterince uçak alınmadı ya da mevcutlar niçin onarılmadı? Bu, masaya yatırılmadan, hesabı verilmeden inanın bir yıl sonra yine aynı acıları yaşarız. 

Orman yönetimi diye bir bilim dalı var: Amenajman. Ormanların nasıl, ne zaman ve ne ölçüde kullanılacağını, ormanların sürekliliğinin sağlanması için ormancılık faaliyetlerinin tümüne ve ormanlardan daha fazla nasıl verim alırız sorusuna yanıt arayan bilim dalı.

Türkiye’de ilk amenajman planı, 1917 yılında 5 Türk, 5 Avusturyalı, 10 uzman tarafından Adapazarı-Hendek civarındaki Çam Dağı Ormanları (Mustafa Şeref Bey Ormanı) için hazırlanmıştı. Sonra da bir şekilde sürdürüldü. Ya da kâğıt üzerinde kaldı. Ama şurası bir gerçek ki günümüze kadar yapılmış ve yapılmakta olan amenajman planlarında orman yangınları ve diğer risk ve belirsizlik unsuru olaylar operasyonel, taktiksel ve stratejik ölçeklerde dikkate alınmadı. Ve hâlâ da alınmıyor. Bunu ben değil, bilim insanları söylüyor. *

Bunun yanı sıra Türkiye’nin kendi havadan söndürme filosuna, kendi ayakları üzerinde durabilen bir yapıya ihtiyacı var. Özellikle yangının büyümeden kontrol edilmesi için erken müdahalede hava araçları son derece etkili... Aksi halde yalnız insan eliyle büyük yangınların önüne geçmek çok zor. Uçak ve helikopter gibi havadan müdahale araçlarının yanı sıra yer ekipmanları, arazöz ve personel sayısı artırılmalı, güçlendirilmeli... Erken haber alma sistemlerine ve teknolojilerine daha fazla yatırım yapılmalı. 

Ama bunlardan da önemlisi de iklim değişikliğine yok açan etmenleri azaltmak: Fosil yakıtlar, sera gazı etkisini artıran gazlar, betonlaştırma; plansız kentleşme...

Küresel sıcaklık artışını azaltmak için her ülkenin taahhütlerini içeren Paris Anlaşması’nı hâlâ imzalamayan bir ülkeyiz. Bu ülkeyi yönetenler yangınla dalga geçebiliyorlar: “Evleri kullanılamaz hale gelen vatandaşlarımız için TOKİ tarafından 20 yıl ödemeli, istedikleri şekilde evler yapılacak. Çok eski evi olan vatandaşlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler” diyerek. Bu ülkenin vatandaşı yangında ölen hayvanları için “onlar benim çocuklarımdı” diye hüngür hüngür ağlarken bu ülkenin başındaki tek adam yangında telef olan tavuklar için “beyaz et” tanımlaması yapabiliyor. 

Devlet şirket mantığı ile yönetilemez. Yönetilemiyor da zaten. Devlet tek adam iktidarı ile yönetilemez. Yönetilemediğini hepimiz görüyor ve acı sonuçlarını hepimiz yaşıyoruz. 

Bakıyoruz daha yangın sönmeden yeni fide bağışları en çok kimlerden geliyor? İnşaat şirketlerinden.. Milletin a..koyacağız diyen Cengiz Holding, 50 bin fide bağışı yapmış. Kuzu İnşaat bin fide... Devamı da gelir. Bunlara iyilik değil, göz boyama denir. 

YA DEPREM?

Türkiye deprem bölgesi. 17 Ağustos Gölcük depreminin üzerinden 22 yıl geçti. Bu arada yine büyük ve ölümlü depremler yaşadık. 2003 yılında 176 kişinin öldüğü Bingöl depremi, 601 kişinin öldüğü 2011 Van depremi; 41 kişinin öldüğü 2020 Elazığ depremi; 116 kişinin öldüğü İzmir depremi. Hepsine de hazırlıksız yakalandı Türkiye. Çürük binalarda onlarca can yitti. 

En kalabalık kent İstanbul için alarm zilleri sürekli çalıyor. Bugün yaşansa ne olur biliyor musunuz? Yine büyük can kaybı, yine büyük kaos. Çünkü 22 yılda arpa boyu yol alınmadı. Deprem toplanma alanlarından, deprem eğitimine koordinasyondan, iletişime... Ne biliyoruz? Ne kadar hazırız? 

* Orman Yangınları ve Orman Amenajman Planları * İsmail BAYSAL1 , Ertuğrul BİLGİLİ2, Emin Zeki Düzce Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları