TÜRKİYE’DE İŞÇİ HAKLARI (2)

TÜRKİYE’DE İŞÇİ HAKLARI (2)

08.05.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“İşçilerin hayat ve hakları ve menfaatleri, çiftçiler ve diğer vatandaşlar gibi aynı derecede ehemmiyetle telakki olunarak icapları nazarı dikkate tutulur.” (Atatürk’ün 1930-31 yılı yurt gezisi notlarından)

Türkiye’de işçi hakları konusunda Tanzimat’tan Cumhuriyet’e bazı yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen Türk işçileri 1923’te henüz temel haklarına sahip değildi. 1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde işçilerin temel hakları ve sosyal güvenceleri konusunda 34 karar alındı. Bu konuda erken Cumhuriyet döneminde önemli adımlar atıldı. 1930’lardan itibaren kurulan KİT’lerde işçilere oldukça iyi olanaklar sağlandı.

CUMHURİYET’İN İŞÇİYE BAKIŞI

Atatürk başta olmak üzere Cumhuriyeti kuranlar, sanayileşmemiş ve aydınlanmamış, henüz gerçek anlamda bir işçi sınıfına sahip olmayan, bir din-tarım toplumunda, işçi konusuna “sınıfsal” değil “ulusal” çerçevede yaklaştılar. Erken Cumhuriyet döneminde Türkiye’de sanayileşme, sadece ekonomik kalkınmayı değil, aynı zamanda çoğu okuma yazma bilmeyen işçilerin bilgilendirilmesini, bilinçlendirilmesini ve aydınlatılmasını amaçlıyordu. Bu bağlamda Cumhuriyet’in fabrikaları sadece birer sanayi işletmesi değil, aynı zamanda birer okul ve birer kültür-sanat ve spor merkezi olarak tasarlandı. Cumhuriyet’in fabrikalarında amaç, sadece hammaddeyi ürüne dönüştürmek değil, aynı zamanda işçiyi bilinçlendirip çağdaşlaştırarak, Cumhuriyet’in kulu yurttaşa, tebaayı ulusa dönüştürme projesine destek olmaktı.

Çoğu okuma-yazma bilmeyen, ekonomik olarak kendi ayakları üstünde duramayan, özgür düşünemeyen, yurttaşlık bilincine sahip olmayan, örgütlenmemiş insanların bir “işçi sınıfı” oluşturamayacağı çok açıktır. Cumhuriyet’in, işçiyi bilinçlendirip aydınlatma çabası, Türkiye’de zamanla gerçek anlamda bir işçi sınıfının ortaya çıkışını sağlayacaktı.

TÜRKİYE’DE İŞÇİ SINIFININ OLUŞUMU

Türkiye’de işçi sayısı, Cumhuriyetle birlikte artmaya başladı. Türkiye’de, 1923’te 20-30 bini geçmeyen sanayi işçisi sayısı, 1948’de yalnızca büyük işyerlerinde 301.299’a yükseldi. 1953’te sanayi işçilerinin toplam sayısı 801.858’e yükseldi. (1) Devlete ait KİT’lerde çalışan işçi sayıları ise 1938’de 70.455’e, 1948’de 146.902’ye yükseldi. (2) Sadece Sümerbank’ta çalışan işçi ve memur sayısı 1933’te 5.000 kişi iken, 1940’ta 18.560’a, 1950’de ise 33.610’a yükseldi. (3) Kamudaki işçi sayıları da sürekli artarak 1938’de 124.641 işçiye, 1948’de 208.831 işçiye, 1950’de 235.794 işçiye ulaştı. (4) İş Kanunu’na bağlı toplam işçi sayıları ise 1937’de 265.341 iken, 1943’te 275. 083’e, 1947’de 289.147’ye, 1950’de ise 373.961’e çıktı.(5)

1930’lardaki devletçi politika doğrultusunda kurulan KİT’ler, Türkiye’de işçi sınıfının doğuşunda etkili oldu. Ahmet Makal’a göre “Türkiye’de modern anlamda bir işçi sınıfının doğuş ve oluşumu da bu kuruluşlarda (KİT’lerde) gerçekleşmiştir.” (6)

İŞÇİLERE YÖNELİK YASAL DÜZENLEMELER

1924 Anayasası “Teşkilatı Esasiye Kanunu”, işçilere dernek kurma ve sendika hakkı tanıdı. (Md. 70). Bu kapsamda 1924’ten sonra Adana, Bursa, Edirne, Eskişehir, İstanbul, Konya ve Zonguldak’ta 20 kadar işçi örgütü kuruldu. Ancak 1923 İzmir İktisat Kongresi’nin ve 1924 Anayasası’nın öngördüğü sendikal gelişim, 4 Mart 1925 tarihli “Takrir-i Sükûn Kanunu” ile sekteye uğradı. Bu kanun çerçevesinde her türlü işçi hareketi fiilen yasaklandı. Ancak yine de Temmuz 1925’ten 1933 yılı başına kadar yaklaşık 35 grev ve eylem meydana geldi. 1928’de Amele Teali Cemiyeti kapatıldı. 1933’te “Ceza Kanunu”nda yapılan bir değişiklikle “grev cezaları” gündeme geldi. 1936 tarihli ve 3008 sayılı “İş Kanunu”, 13. ve 16. maddeleriyle işverenlere işçi çıkarma yetkisi verdi, 72. maddesiyle de uygulama alanına giren işletmelerde “grev yasaklayıcı” hükümler getirdi. 1926’da çıkarılan “Türk Medeni Kanunu”nun 53 ile 72. maddeleriyle dernek kurmak kolaylaştırıldı ve hükümetin yetkileri kısıtlandı. Ancak 1938 tarihli ve 3512 sayılı “Cemiyetler Kanunu” ile “sınıf esasına müstenit cemiyet kurulması” yasaklandı. (7) 1936’da kabul edilen “İş Kanunu”nun birçok hükmü, II. Dünya Savaşı sırasında 1940’ta “Milli Korunma Kanunu” ile geçici olarak kaldırıldı.

Türkiye’de 1946’da çok partili hayata geçilince sendikal örgütlenmenin önü de açıldı. DP döneminde sendikal gelişim konusundaki en önemli adım, 8 Ağustos 1951’de Uluslararası Çalışma Örgütü’nün “Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı İlkelerinin Uygulanması’na İlişkin 98 Sayılı Sözleşmesi”nin onaylanması oldu. 1952’de Türk İş kuruldu. Fakat DP iktidarı, 1950’lerin sonlarında sendikalar üzerinde büyük baskı kurdu. Vatan Cephesi ile işçiler ve sendikalar DP iktidarının denetimi altına sokulmak istendi. 1957’de DP iktidarının girişimleriyle mahkemeler, sendika birliklerini kapattı. Buna karşın 1957 seçimleri öncesinde CHP, seçim bildirisinde memurlara mesleki örgüt ve sendika hakkı ile işçilere grev hakkı vereceğini bildirdi. 1960’da gelindiğinde Türkiye’de “İş Kanunu” kapsamına giren işçi sayısı 800.000’i bulmuştu. Sendikalı işçi sayısı ise 300.000’e yaklaşmıştı.(8) 1961 Anayasası’nın 46. maddesiyle tüm çalışanlara sendika kurma ve sendikalara üye olma; 47. maddesiyle de işçilere toplusözleşme ve grev hakkı tanındı. 1963 tarihli 274 sayılı “Sendikalar Yasası” ve 275 sayılı “Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası” Türkiye’de sendikal gelişimi hızlandırdı.

Atatürk’ün, işçiler için 10 maddede topladığı “toplumsal güvenceler” ve “Bu toplumsal güvencelere, devlet sosyalistliğine yaklaşarak varılabilir” cümlesi. (Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabı el yazıları)

CUMHURİYET VE SOSYAL GÜVENLİK

1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde işçilerin sosyal hakları ve sosyal güvenlikleriyle ilgili önemli kararlar alındı. Bu doğrultuda birçok yasal düzenleme yapıldı. 1924’te “Hafta Tatili Yasası” çıkarılarak çalışanlara haftada bir gün dinlenme hakkı tanındı. 1926’da kabul edilen “Medeni Kanun” ile kadınlara “dilediği mesleği ve sanatı seçme ve yürütme” hakkı verildi. Kanuna göre eğer kocası kadının çalışmasına izin vermezse kadın, “evlilik birliği ve aile yararlarının, çalışması gerektiğini kanıtlayarak” yargıçtan çalışma onayı alabilecekti. Kanun ayrıca kadının meslek ve sanatını yürütmesine yarayan malları, “dokunulmaz mallar” saydı.(9)

Atatürk, 1929’da “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabı için hazırladığı el yazısı taslak metninde, çalışanlar için “toplumsal güvenceler” sağlanması gerektiğini belirterek “Bu toplumsal güvencelere, devlet sosyalistliğine yaklaşarak varılabilir. Bu yol kanun yoludur” diye yazdı. Atatürk, söz konusu “toplumsal güvenceleri” 10 maddede topladı:

“1. İş Kanunu.

2. Şehirlerin ve atölyelerin sağlık koruması.

3. Bulaşıcı hastalıklara karşı korunma.

4. Amelenin ihtiyarlığa ve kazalara karşı sigortası.

5. Hasta ve ihtiyar yoksullara mecburi yardım.

6. Çiftçi sandıkları.

7. Yardım cemiyetleri kurulması.

8. Ucuz evler yapılması.

9. Mektep çocukları için mekteplerde bakkallar.

10. Bütün bu gibi cemiyetlere devlet bütçesinden yardım.

Bu ve buna benzer husuları temin için kanunlar.” (10)

Atatürk, 1930, 1931 yıllarında çıktığı yurt gezisi sırasında tutturduğu notların “Amele/İşçi” başlıklı bölümünde de şöyle dedi: “Amele ve işçilerin hayat ve hakları ve menfaatleri, çiftçiler ve diğer vatandaşlar gibi aynı derecede ehemmiyetle telakki olunarak icapları nazarı dikkate tutulur.”(11) Atatürk, 20 Nisan 1931’de yayınladığı millete beyannamesinde de “Amele ve işçilerin hayat ve haklarını ve menfaatlerini göz önünde tutarız” dedi. (12)

24 Nisan 1930 tarihli “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu” ile işyerlerinin doktor bulundurması, hastanesi olmayan yerlerdeki işyerlerinin hasta odası kurması ve 500’den fazla işçi çalıştıran yerlerin de hastane açması istendi. (13) Bu kanunla belirli sayıda işçi çalıştıran işverenlerin hastalık, kaza ve annelik hallerinde işçilere sağlık yardımında bulunması öngörüldü. Bu kanun özellikle çocuk ve kadın işçilerin korunmasını amaçladı. Buna göre hamile kadınların doğumdan önceki ve sonraki 3’er hafta, 12 yaşından küçük çocukların sınaî işlerde ve madenlerde, 12-16 yaş arasındaki çocukların da gece mesaisi ile günde 8 saatten fazla çalıştırılmaları yasaklandı. Kanun, çocuklu kadınlara çalışma saatleri içinde işlerine ara vererek çocuklarını emzirme olanağı da sağladı.

1935’te “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun”la hafta tatili pazar gününe alındı ve cumartesi 13’ten başlamak üzere hafta tatili 36 saate çıkarıldı.

Türkiye, Atatürk’ün direktifleriyle 1932’de Uluslararası Çalışma Örgütü’ne katıldı.

8 Haziran 1936’da 3008 sayılı “İş Kanunu” çıkarıldı ve 15 Haziran 1937’de de yürürlüğe girdi.(14) Kanunun amacı, işçi ve işveren arasındaki ilişkileri düzenlemek, çalışma koşullarını iyileştirmek ve işçi sağlığını korumaktı. 3008 sayılı “İş Kanunu”yla Türkiye’de ilk kez modern sigorta kurumunun temeli atıldı. İşe başlayan işçiler doğrudan sigortalı sayıldı. Bu kanunla işçilerin ücret ve çalışma süreleri bakımından durumları iyileştirildi, işyerlerinde gerekli güvenlik ve sağlık önlemlerinin alınması kararlaştırıldı. İşçilerin keyfi olarak işten çıkarılmasını önleyici, çocuk ve kadın işçileri koruyucu hükümler getirildi. (15) Tarım kesimi bu kanunun kapsamı dışında tutuldu. Kanun, işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıkların zorunlu tahkim yoluyla çözümlenmesini ve bu sayede işçi haklarının korunmasını amaçlıyordu. Kanunun en önemli özelliklerinden biri “İşçinin yararına yorum ilkesini” getirmesiydi. Bu kanun, grev ve lokavtı ise yasaklıyordu. (16) 3008 sayılı “İş Kanunu”, sınıf mücadelesi yerine Halkçılık anlayışını temel alıyordu. Bu nedenle Recep Peker, söz konusu kanunu “bir rejim kanunu” olarak adlandırdı. Peker, bu kanunla hem işçinin ve hem işveren haklarını korumak istediklerini söyledi.(17)

KİT’LERDE İŞÇİ OLMAK

Erken Cumhuriyet döneminde KİT’lerde, örneğin dönemin en büyük KİT’lerinden Sümerbank’ta 1930’ların ortalarından itibaren “sosyal sigorta” niteliğinde özel birlikler kuruldu, işçilere çeşitli sosyal güvenceler sağlandı. Sümerbank fabrikalarında işçilere aylık ücretleri –KİT’lerde işçi ücretleri özel sektöre göre daha iyiydi- dışında mesken zammı, fevkalade ikramiye, prim, fevkalade pahalılık zammı, ayni yardım, evlilik yardımı, doğum yardımı, çocuk zammı ve aile yardımı yapıldı. Hastalık ve tedavi giderleri karşılandı. Ölüm tazminatı, tekaüt (emeklilik) aidatı, sosyal giderleri ve harcırahlar ödendi. Fabrikalarda işçilere ücretsiz yiyecek ve giyecek verildi, okuma-yazma ve meslek öğretildi, konut sağlandı, yıllık ücretli izin verildi, haftalık ve yıllık tatil hakkı tanıdı, işçi kampları ve kültür, sanat, spor etkinlikleri düzenlendi. Sümerbank’ta işçilere yapılan sosyal yardımların miktarı, işçi ödemelerinin ortalama üçte birine yaklaştı. Ayrıca KİT’lerde, örneğin Sümerbank fabrikalarında işçiler için hastaneler, kreşler, ilkokullar, çeşitli kurslar, tiyatrolar-sinemalar, çeşitli spor sahaları, yardım sandıkları, ekonomolar açıldı. Sümerbank Bursu ile yurtdışına öğrenci gönderildi.

Böylece Cumhuriyet, bir taraftan işçilere en temel haklarını verirken, diğer taraftan sosyo-kültürel fabrikalarıyla işçileri, okuryazar, aydınlanmış, çağdaş Cumhuriyet yurttaşı yaptı;en azından bunun için uğraştı.

Dün, Cumhuriyet gazetesinin kuruluşunun 100.yılını kutladık. 100. yılında Cumhuriyet’in bir parçası olmak büyük onur... Nice yıllara Cumhuriyet...

Dipnotlar/Kaynaklar

1. Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Kültürel, Ekonomik Temeller, İstanbul, 2010, s.199.

2. Vedat Eldem, “Devlet Hizmetinde Çalışanların Refah Seviyesinde Husule Gelen Değişiklikler”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C.13, 1-4 Ekim 1951-Temmuz 1952, s. 236.

3. Zafer Toprak, Sümerbank, 1988 s. 166.

4. Eldem, s. 234-237.

5. Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü (BİGM), 1945 İş İstatistikleri, Ankara, 1945, s. 36.

6. Ahmet Makal, Ameleden İşçiye, Erken Cumhuriyet Dönemi Emek Tarihi Çalışmaları, İstanbul, 2007, s. 119.

7. Alpaslan Işıklı, “Cumhuriyet Döneminde Türk Sendikacılığı”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.7, İletişim Yayınları, İstanbul, 1983, s.1827; Kemal Sülker, “Cumhuriyet Dönemi İşçi Hareketleri”, “Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.7, İstanbul, 1983, s. 1843,1844; Mehmet Şehmus Güzel, “Cumhuriyet Türkiye’sinde İşçi Hareketleri, “Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.7, İstanbul, 1983, s. 1850-1851, 1856; Makal, s. 38- 39,107.

8. Yıldırım Koç, Türkiye’de 1936- 1960 Döneminde İşçi Hakları, Türkiye Yol-İş Sendikası’nın Türkiye’de İşçi Hakları Kitabından Ayrıbasım, Ankara, 1986, s. 101-102, 104,111,116; Sülker, s. 1844; Güzel, s. 1853.

9. Bernard Caporal, Kemalizm Sonrasında Türk Kadını, II, Çev. Ercan Eyüboğlu, İstanbul, 2000, s. 31-32, 37.

10. Atatürk’ün Bütün Eserleri, (ATABE), C.23, s.64.

11. Atatürk’ün Seyahat Notları, (1930-1931), s. 111.

12. ATABE, C.25,s. 119.

13. Resmi Gazete: 6 Mayıs 1930.

14. Resmi Gazete: 15 Haziran 1936.

15. Kemal Oğuzman, 931 Sayılı Yeni İş Kanunu’nun Özellikleri, İstanbul, 1968, s. 2.

16. Resmi Gazete, 15 Haziran 1936; Alpaslan Işıklı, “Sosyal Güvenlik”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.8, İstanbul, 1983, s 2146-2147; Caporal, s. 34-35.

17. Ulus, 9 Haziran 1936; Makal, s. 104-105

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025