Gazetecilik, kamuoyunun görüşünü doğrudan etkileyen bir meslek. Özellikle ülkemizde olduğu gibi totaliter rejimlerde, gazetecinin doğru bilgi aktarması, hayati bir önem taşıyor.
Bir gazetecinin basılı ya da görsel medyada verdiği bilginin kanıtlanabilir olması gerekir. Böyle bir kanıt yoksa, kendi düşünceniz olduğunu belirtmeniz ve “olmasını istediğiniz bir durumu gerçekmiş gibi gösteren” yorumlarda bulunmamanız gerekir. Bu gazetecilik eğitimi verilen üniversitelerde öğretilen meslek kurallarından biridir.
Yazıma bunları hatırlatarak başlamamın nedeni, sosyal medyada önüme düşen bir video. Merdan Yanardağ, Medyascope haber sitesinin kanalında Ruşen Çakır’ın programına konuk olmuş ve bir yerde şöyle demiş:
“CHP’ye yönelik eleştiriler esas olarak milliyetçi ve ulusalcı çevrelerden geliyor. Biz bir araştırma yaptırdık; CHP seçmeninin aslında yüzde 80’ine yakını bu sürece olumlu bakıyor, destek veriyor. Zannedildiği gibi değil, yani yüzde 6’lık bir kesim var kategorik olarak cepheden sert bir şekilde karşı olan... Çünkü insanlar barış ve demokratikleşmeye ilkesel olarak karşı değiller. Bunun iyi anlatılması gerekiyor. Öcalan’ın bu sürecin belirleyici aktörlerinden birisi olduğunu topluma anlatmak lazım; sadece CHP’lilere değil, AKP’li ve MHP’lilere anlatılmasında da bir sorun olduğunu düşünüyorum.”
İMZA KAMPANYASI SÜREÇLE İLGİLİ NET BİR TAVIRDI
Kısa bir süre önce benim de imzaladığım, TKP’nin başlattığı “Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz” başlıklı imza kampanyasına Yanardağ’ın niye katıldığını merak ediyor insan. “O kampanya sürece karşı bir kampanya olsa imzalamazdım. Bildirinin yayımlanma tarihi ve komisyonun oluşturulma tarihinin birbirine yakın olması öyle bir algıya yol açtı” demiş.
Oysa ben ve pek çok kişi, imza kampanyasının süreçle ilgili olduğunu düşündük. Nitekim TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan da “kampanyanın barış ve kardeşlik söylemleriyle yürütülen süreç kapsamında dayatılan bazı tartışmalara karşı güçlü bir itirazı temsil ettiğini” vurguladı. Herhalde Yanardağ anlamamış...
CHP SEÇMENİNİN YÜZDE 11’İ SÜRECİ DESTEKLİYOR
Yanardağ’ın sözünü ettiği araştırma hangisi bilmiyoruz, künyesini vermesi gerekir ama orada söylediğinin tam tersini ortaya koyan bir araştırma var.
Gündemar’ın 20-26 Temmuz arasında Türkiye genelinde 60 ilde 2 bin 256 kişiyle yaptığı araştırma “Terörsüz Türkiye Söylemine Toplumsal Güvensizlik” başlığıyla yayımlandı. Orada parti seçmenlerine göre sürece destek oranları şöyle açıklandı: DEM seçmeni yüzde 86, MHP seçmeni yüzde 45, AKP seçmeni yüzde 35, CHP seçmeni yüzde 11, İYİ Parti seçmeni yüzde 8.
Üstelik Gündemar Araştırma Başkanı Prof. Dr. Tamer Bolat, 31 Temmuz’da Tele1’de canlı yayına konuk olup bu verileri aktarmış ama Yanardağ, tam tersi bir durumdan söz ediyor.
Bu konuda yapılan kurnazlık, insanlara “Barıştan yana mısın?” diye sorup alınan yanıtı süreç hakkındaki görüş yerine koymak! Herhalde aklı başında hiç kimse, barışa ve demokratikleşmeye karşı değildir. Ama bu, o insanların TBMM’de kurulan komisyon tuzağını ve süreci olumlu bulduğunu göstermez.
‘ÖCALAN’IN SÜRECİN BELİRLEYİCİ AKTÖRLERİNDEN BİRİ OLMASI’ MESELESİ...
Öcalan, PKK terör örgütünü kurarak 45 yıl boyunca bu ülkeyi kana bulayan bir terörist başıdır. O örgütü feshederek kenara çekilmiyorsa masada pazarlık yürütüyor demektir.
Ayrıca Öcalan’ın belirleyici olmasının AKP’lilere ve MHP’lilere anlatılmasında sorun var diyorsanız, sürece o partilerin seçmenlerinin de kuşkuyla yaklaştığının farkındasınız demektir.
Bütün bunlar, PKK ve DEM Parti’nin, Öcalan’ı “baş müzakereci” ilan etmesinin ardından ve İmralı’daki görüşmelerde Öcalan’ın TBMM’deki açılım komisyonu üyelerini kastederek, “(İmralı’ya) Gelmek zorundalar. Onlara kanun taslağı önereceğim. Savaş riski artar gelmezlerse. Beklenen cehennem bu” dediği medyaya yansıdıktan sonra oluyor.
Hiçbir yurtsever, bu kirli emperyalist tezgâhı desteklemek zorunda değil.