Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bugünlerde çok hareketli, Türkiye’den bölgeye giden gidene...
Örneğin DEM Partisi Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, oralara kadar gidince Süleymaniye merkezli haber kanalı Channel8’e röportaj vermiş ve “Öcalan’a ‘umut hakkı’ tanınması ve PKK üyelerinin Türkiye’ye dönerek topluma entegre olmaları halinde Kürt sorunu çözülür” demiş.
Bölgedeki vatandaşların sorunlarına sınıf mücadelesi ve sermayenin emek sömürüsü açısından bakmayan ama yıllardır Öcalan’ın serbest kalması için kampanyalar düzenleyen HDP/ DEM yöneticileri gibi meseleyi kişiselleştirip indirgeyen bir yaklaşım bu.
Çandar, tahmin edilebileceği gibi röportajda, “Türkiye’nin anayasasında değişiklikler yapılması, anadilde eğitim, vatandaşlığın yeniden tanımlanması gibi” düzenlemelerden de söz etmiş.
KOMİSYONCULAR ERBİL’DE
Erbil ise “Türkiye’nin Zorlu Barışı: PKK’nin Silahsızlandırılması ve İstikrarsız Jeopolitik Durumda Siyasetin Dönüm Noktaları” başlıklı çalıştayla gündemdeydi. Etkinliği Barzani’nin Rudaw Medya grubunun bir organı olan Rudaw Araştırmalar Merkezi düzenlemiş. Çandar’la birlikte, TBMM’deki Öcalan komisyonu üyeleri CHP Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı ile Saadet Partisi Milletvekili Bülent Kaya ve IKBY’den siyasetçiler de katılmış.
Salıcı, oradaki konuşmasında, CHP’nin 2013-2015 arasındaki çözüm sürecine karşı çıktığı iddialarını yalanlayıp Kılıçdaroğlu’nun “Benim siyasi kariyerime mal olacağını bilsem de bu sürece kredi açıyoruz” dediğini vurgulamış.
Bir de İngiltere’de John Major döneminde başlayan IRA görüşmelerinin Tony Blair döneminde İşçi Partisi iktidarında sona ermesini örnek gösterip “Kürt meselesi artık devlet politikası” demiş. Belli ki “AKP iktidarda olmasa da Öcalan açılımını biz de yaparız” mesajını vermeye çalışmış...
YPG SİLAH BIRAKMIYOR
Bölgeye giden bir başka CHP’li ise Namık Tan. O da Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı Bafel Talabani ile Süleymaniye’deki Politbüro binasında bir araya gelip açılım sürecini desteklemiş, sonra da KYB’nin ev sahipliğinde yapılan Arap Ülkeleri Sosyal Demokrat İttifakı Konferansı’na katılmış.
Konferansta Suriye’yi temsil eden kim? PYD/YPG yöneticisi Salih Müslim. Protokoldeki isimlerin yan yana oturduğu fotoğraftan anlıyoruz ki Çandar ile birlikte DEM Partisi Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da oradaymış.
Peki Salih Müslim çıkıp ne dese beğenirsiniz? “Yeni Suriye Hükümeti Özerk Yönetim’i tanımayı reddederse bağımsızlık talep etmek zorunda kalacağız. Suriye Demokratik Güçleri’nin dağıtılması kabul edilemez.” Bu ne demek? PKK gücünün neredeyse tamamına yakınını elinde tutan ve ABD’nin desteklediği YPG silah bırakmıyor demek.
Zaten Öcalan’ın mektubu mart ayında yayımlandığında, Salih Müslim, “Çağrı bize değil” açıklamasını yapmış, ben de bu köşede buna dikkat çekmiştim.
PARÇALARI BİRLEŞTİRİN
Bunlar olurken ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack da boş durmamış. “Suriye’de merkezi bir hükümet kurulması olasılığının zayıf olduğunu” açıklamış, “İsrail’in düşüncesine göre artık Sykes-Picot anlaşmasının yarattığı sınırların bir anlamı yok; bu, sınırlarını ve İsraillileri korumak için istedikleri zaman istedikleri yere girebilecekleri demektir” diye konuşmuş.
Bütün bu gelişmeler, emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi’ni son hızda ilerletmek için tasarladığı bir planın parçalarıdır. İlgili parçaları yan yana getirirseniz resim netleşiyor: Öcalan açılımıyla birlikte Lozan masaya yatırılarak Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısının sonlandırılması isteniyor; haritalar yeniden çizilip, İsrail ve devletleşen YPG komşumuz haline getirilirken Türkiye etnikçilik/ mezhepçilik yüzünden fokurdayan Ortadoğu kazanına sürükleniyor.
Yaşananların demokrasi ile ilgisi olmadığı için de Kürt meselesi temelde Öcalan’ın “umut hakkı”na ve teröristlerin affına indirgeniyor.