Adalet yoksa: Doğaya da düşman, bilime de düşman!

09 Temmuz 2019 Salı

Kadınlara özel üniversite açma emri verilirken...
ODTÜ’de, betonlaşma için ağaç kesimini önlemeye çalışan öğrenci ve öğretim üyeleri polis müdahalesi ile engellenir, ağaçlar kesilir, doğa tahrip edilir, ODTÜ arazisi yağmalanırken...
Pazar günü başladığım Utku Çakırözer’in “Gerçek bir Adalet Reformu” önerilerine devam:
Çünkü adalet olmazsa, özgürlükleri de, bilimi de, insanı da, hayvanı da, ağacı da, doğayı da koruyamazsınız!

***

3. Türk Ceza Kanunu’ndaki terör tanımının sınırları belirsiz. Bu yüzden sadece düşüncelerini dile getiren gazeteciler, yazarlar terörle bağlantılı olmakla suçlanıyor. Terör tanımı net olarak yapılmalı ve her türlü yoruma kapalı olmalı.
4. Aydınlarımız daha önce tutuklu olarak yargılandıkları halde, haklarında verilen cezanın istinaf mahkemesi kararı ile onanmasının ardından yeniden hapse giriyor. Oysa hürriyeti bağlayıcı bir ceza söz konusu idi ise bu karar mutlaka Yargıtay denetimine açılmalı.
5. Türk Ceza Kanunu’ndaki darbecilik ile ilgili maddelerin tamamı cebir ve şiddet kullanılması şartını koşuyor. Ancak aydınlarımızın hiçbirinin yargılama süreci, cebir ve şiddet kullandıklarına dair hukuki bir delil taşımıyor. Reformdan önce TCK’nin şartını koştuğu cebir ve şiddet unsuru tam olarak delillendirilmeli.
6. Hakaret suçları (TCK 299 ve 125) Türk Ceza Kanunu kapsamından çıkarılıp, özel hukuk ile ilişkilendirilmeli. Böylece hakaret suçu ağır ceza alanından çıkarılmalı, özgürlüğü bağlayıcı sonuçlardan uzaklaştırılmalıdır. (Bence CB’na hakaret suçu toptan kaldırılmalı. E.K.)
7. Kovuşturma aşamasındaki tutukluk süresi en fazla 6 ay ile sınırlandırılmalı. Uzun tutukluluk sorunu bu formülle aşılmalı.
8. Basın Kanunu; haberde, yazıda davanın açılmasını yayın tarihinden itibaren 4 ay ile sınırlandırıyor. Ancak yayının üzerinden yıllar geçse de dava açılabiliyor. Zaten yasamızda var olan 4 ay kuralına tüm yargılamalarda uyulması gerekiyor.
9. Yasalarımız; doğrudan katkı yapmadıkları takdirde bir haberden, bir yazıdan gazete sahiplerini sorumlu tutmuyor. Anayasa Mahkemesi daha önce “Suçların ve cezaların şahsiliği” ilkesine dayanarak bu yönde bir karar verdi. Ama Cumhuriyet Gazetesi yazarları, avukatları sadece gazetenin isim hakkını kiraya veren vakfın yönetim kurulu üyesi oldukları için tüm yayınlardan sorumlu tutuldu. Sözcü Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay da aynı şekilde. Bu kuralın çerçevesinin Anayasa Mahkemesi’nin kararı çerçevesinde artık net olarak çizilmesi gerekiyor.
10. Mahkemelerin verdiği tahliye kararlarına savcılar tarafından itiraz edilememeli. Sanık lehine verilen kararlara itiraz yolu kapatılmalı.
11. Anayasa Mahkemesi’nin özgürlükler lehine verdiği kararlarla birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları bireysel kapsamdan çıkarılmalı, içtihat olarak değerlendirilmeli.
12. İnternet Ortamında Yapılan Yayınlara ilişkin yasa, evrensel insan haklarına uygun, ifade ve haberleşme özgürlüğüne saygılı bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmeli.
YAŞASIN BİLİM...
YAŞASIN ÇEVRECİLİK...
YAŞASIN ÖZGÜRLÜK...
YAŞASIN ADALET!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları