Son yıllarda eksenimiz kaydı: Ortadoğululaştık!
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Son yıllarda eksenimiz kaydı: Ortadoğululaştık!

11.01.2020 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Av. Ece Güner Toprak

Son yıllarda, her alanda yönümüzü gelişmiş ülkelerden ziyade, “insani gelişmişlik” sıralamalarında bizden çok gerilerde olan ülkelere çevirdik. Suriye politikamız ve oluşan olağanüstü boyuttaki göç ile, hiçbir şart aranmadan para karşılığı vatandaşlık vermemiz ile, Kanal İstanbul’un pazarlandığı hedef kitle ile ve özellikle de Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin (Suriye, Mısır, Libya vb.) iç meselelerinde açıkça “taraf” tutmamız ile ülke yönetimi son birkaç yıldır Ortadoğululaşma gayretinde oldu ve bunu (maalesef) “başardı”! 

Son yıllarda, dış politikada karar alırken “o ülkenin vatandaşı” gibi düşünerek karar alındı, o kararların çoğu, ülkemizin menfaatına hiçbir unsur taşımıyordu. 

Son ABD-İran geriliminin de gösterdiği üzere, Ortadoğu’da kartlar yeniden dağılacak, güç savaşları ve müzakereleri tekrar canlanacaktır. Büyük bir gayret ile gittikçe Ortadoğu’nun bir “parçası” olmak ülkemizin lehine olabilir mi? Bu yangının içinde gerçekten yer almak istiyor muyuz? Kanaatimce cevap hayır olmalı. Yönümüz, ait olduğumuz yer, Avrupa kalmalı; ancak özel konumumuz sayesinde Balkanlar, Orta Asya ve Ortadoğu’da “taraflar üstü” etkin bir rol oynayabiliriz. 

Bizi özel yapanı unuttuk 

Biliyorum, ülkemizin sadece bir kısmı coğrafi olarak Avrupa’da (ancak GSYH ve nüfus olarak çok ciddi bir kısmı), bir kısmı ise Asya’da. Bir kere şunu not edelim: Ülkemizin hiçbir kısmı Ortadoğu’da değildir. 

Evet, “sui generis” (şahsına münhasır) bir konumdayız. Ne tam Avrupalı ne tam Asyalıyız. Bu da esasında bizim en büyük özelliğimiz, doğru kullanılırsa en büyük şansımızdır. Bir dönem, bu “köprü”, “kavşak” konumumuzu güzel analiz edip kullanmaya başlamıştık. Örneğin Avrupalı şirketler ile Türk Cumhuriyetlerine atılımlar başlamıştı, çoğu küresel grup, merkezini bu amaçla İstanbul’da kuruyordu, Türk’ler ile ortak bölgesel yatırımlar başlamıştı. Hızla gelişen Asya’da aktif olmanın önemini yeterince anlayamadık. Akdeniz ve Balkanlar, diğer çok önemli ve ülkemiz için potansiyel taşıyan bölgelerdi, yeteri kadar değerlendiremedik. Akdeniz’de yalnız kaldık; birçok cephede diplomatik mücadele yürütmeliydik. Hem kıyıdaş ülkelerle (Mısır, İsrail, Suriye, Libya) Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları müzakere etmeliydik, hem de uluslararası deniz hukuku uygulamasında, kıta sahanlığına orantılılık ve hakça paylaşım tezlerini birçok mecrada süreklilik ile savunmalıydık. (Adaların fazlasıyla lehine uygulamalar ülkemiz için önemli sorunların kaynağı.) 

Ancak son yıllarda tüm bu fikirleri tamamen unuttuk, tek hedefimiz (ait olmadığımız) Ortadoğu oldu. 

Yönümüz Avrupa olmalı 

“Şahsına münhasır” olmamıza rağmen, Cumhuriyetimizin açık ve bilinçli seçimidir, Avrupa ile aynı temel değerleri paylaşan bir Cumhuriyet kurulmuştur. Yaşantımızı düzenleyen tüm temel yasalar Avrupa’dan alınmıştır. Temel yönetim ilkelerimiz de aynı şekilde; demokratik parlamenter Cumhuriyet sistemi, sosyal devlet ve laiklik. Yaklaşık 70 yıldır NATO üyesiyiz, 60 yıldır Avrupa ile yoğun bağlar oluşturduk. (Ankara Anlaşması, Gümrük Birliği, AB üyeliği müzakere süreci, AB müktesebatının mevzuatımıza dahil edilmesi süreci) Bu iki “ülkeler kulübü” de (bazı hatalarına rağmen) ilkesel olarak demokrasiye önem verdiklerinden doğru yerdeyiz. 

Avrupa ile yoğun bağlar, ekonomi (yatırımlar, finansman, ihracat) ve insan ilişkileri (turizm) ile iyice güçlenmiştir. Son 20 yılda ülkemize gelen (iş ve aş yaratan) yatırımların yüzde 75’i Avrupa’dan gelmiştir. Gelen sermaye yatırımları, 2005’te AB müzakerelerinin başlamasıyla 10 misli artmıştır, yılda 20 milyar dolarlara çıkmıştır. (Şimdi “başkanlık sistemi” ile 5 milyar dolarlara düşmüştür.) İhracatımızın neredeyse yarısı Avrupa’ya, turizm gelirlerimizin yaklaşık yarısı Avrupa’dandır. Özetle, ekonomimiz Avrupalı bir ekonomidir.

Ortalama kişi başı gelirimiz uzun yıllar 3 bin dolarlar seviyesinde tıkanıp 12 bin 500 dolarlara çıktıysa bunda en büyük pay Avrupa ile güçlenen ekonomik bağlarımız olmuştur. Bu hususu idrak etmedikçe ekonomimizi de kalıcı olarak düzeltemeyiz, 7 milyon işsizimize iş yaratamayız! (Bu arada “Başkanlık” ve AB ile ilişkilerin soğuması ile kişi başı gelir azalmaya başlamıştır ve şu an 9 binlere düşmüştür.) 

Yeniden yumuşak güç

Şimdi ise Avrupa ile bağlarımız derin dondurucuda... Tabii bu noktaya gelmemizde Avrupa’nın çok büyük payı var, büyük hataları var. Burada ayrıntılı anlatmaya yerim yok. 2005 sonrası süreç samimiyetsiz başladı (Adaya adil çözüm bulunmadan GKRY’nin üye yapılması AB’nin ilk büyük hatasıydı.) Ancak Türkiye’nin de son yıllarda hataları çok oldu. Avrupa ile ilişkiler, “iç politika malzemesi” yapıldı, birkaç fazla oy için Avrupa’nın kilit tüm ülkeleri ile ilişkilerimiz gerildi. Güven kaybolunca kolay geri gelmiyor. Şimdi örneğin Doğu Akdeniz’de haklı tezlerimize destek verecek ülke bulamıyoruz. 

“Yumuşak gücümüzü” kaybettik! Yumuşak güç tanımım şöyledir: “ilham vererek uluslararası alanda güçlü bir oyuncu olmak”.  “Yumuşak” güç, askeri güç kullanmadan, başka ülkelerin iç işlerine karışmadan güçlü bir oyuncu olabilmektir. Güçlü oyuncu olmayı da, milletimiz için uluslararası saygınlığa ve ekonomik kazanca dönüştürmek gerekir. Bir zamanlar “rol model” bir ülke olarak gösteriliyorduk, bu hususu birçok uluslararası toplantıda, birçok konferansta bire bir tecrübe ettim. Şimdi kimsenin adını duymak istemediği ülke muamelesi görüyoruz. “Yumuşak Gücümüzü” tekrar kazanmak için, ilham verebilmek için, dört konuda acil adım atmalıyız: 

Öncelikli adımlar

1-İlham Veren Çağdaş Bir Demokrasi ve Hukuk Devleti Olmalıyız: Demokratik, tercihen parlamenter, bir anayasaya dönmeden bunu başarmak mümkün değildir. Mevcut anayasa ile imkânsızdır. Bu ilk adımı attıktan sonra elbette eğitimden yargıya, kadın haklarından AR-GE’ye, ilham veren ülke olmak için, birçok adımın atılması gerekecektir. 

2-Saygın ve Etkin Taraflar Üstü Konumumuzu Tekrar Kazanmalıyız: Bölgesel gücümüz “etkin tarafsızlık” temelinde oluşmalı. Burada hedef, pasif olmak içine kapanmak değildir; taraflar üstü saygın ve “şahsına münhasır” konumumuz sayesinde yeri geldiğinde hakemliğine, arabuluculuğuna, görüşlerine müracaat edilen ülke olmaktır. Tüm taraflar ile uzman kadrolar ile güçlü ve akıllı diplomasi yürütmektir, Balkanlar’da, Orta Asya/Türk Cumhuriyetlerinde, hatta Ortadoğu’da (ancak “etkin tarafsızlıktan” çıkmayarak!). 

3-Tüm Ülkelerle İlişkilerimize Sadece Türkiye’nin Menfaatı Açısından Bakmalıyız: İlkesel olarak, bir ülkenin iç meseleleri bizi ilgilendirmemeli. Eğer büyük bir insani dram yaşanıyorsa Birleşmiş Milletler nezdinde diplomasi ile çaba gösterebiliriz, o kadar. Sadece Türkiye’nin menfaatını düşünmeliyiz. 

4-Ortadoğu Değil, Avrupa Çıpamız Olmalı: Akıllı diplomasi ile (liyakat temelli diplomatik kadrolar ile) Avrupa ile ilişkilerimizi hızla onarmalıyız. Ülkemizin menfaatlarını ve haklı tezlerimizi (örneğin terörle mücadelemizi) çok daha iyi anlatmalıyız! Avrupa ile ilişkilerimizin onarılması, ekonomimiz için de en önemli çıkış yoludur. Sonuçta üye olsak da olmasak da, ekonomimiz Avrupalı bir ekonomi ve her açıdan (mevzuat, ticaret) bağların güçlenmesi, yakınlaşması ülkemizin refahı ve gelişimi için elzemdir. Avrupa için yine Balkanlar’da, Ortaasya’da ve hatta Ortadoğu’da vazgeçilmez bir ortak olabiliriz, bölgesel işbirlikleri yapabiliriz. O zaman bakalım Doğu Akdeniz’de biz olmadan harita çizilebilir mi... Hukuk devleti, sosyal devlet, vatandaşların hakları için (tüketici haklarımız bile AB müktesebatından geldi, unutmayalım) en doğru çıpadır. Avrupa, insanlarımıza “daha iyi bir hayat için” etrafımıza baktığımızda - tüm hataları ve eksikleri ile - yine de en doğru çıpadır. Çıpamız, bölgemiz, yerimiz Ortadoğu olamaz, olmamalı; hele bir büyük yangın başlamak üzereyken... 


Yazarın Son Yazıları

Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025