Bir haftalık ‘kapanamama’nın özeti
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Bir haftalık ‘kapanamama’nın özeti

06.05.2021 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

“Yönetici sınıfların egemenliklerini eski biçimi değiştirmeden sürdürmesinin imkânsız hale gelmesi...” diye başlıyordu Lenin, “siyasi kriz” tanımına... Son birkaç günün fotoğrafına bakın. Sizce de Türkiye’de, iktidardakiler, yönetememe sorunuyla karşı karşıya değil mi?

Dünyanın en basit şeyi. Yüzyıllardır insanlık aynı yöntemi uyguluyor. Düdük çalıyor. Herkes eve kapanıyor. Michel Foucault’nun “Hapishanenin Doğuşu” kitabı, 17. yüzyıla ait bir yönetmeliği anlatıyor. “Belirtilen günde herkesin evine kapanması emredilmektedir” diye tanımlıyor, “eğer evden mutlaka çıkmak gerekirse, bu sırayla yapılacak ve insanlar her türlü karşılaşmadan kaçınacaktır” diye devam ediyor.

Daha bir haftası dolmadan, “kapanamama” bize ne gösterdi? Bir, Türkiye’de apaçık bir azınlık iktidarı yerleşiyor. İki, azınlık adına iktidarı sopa ile ellerinde tutanlar Türkiye’yi yönetemiyor.

İktidar, Türkiye’yi yönetemiyor

Hep alkolden konuştuk. Oysa cumartesiye kadar sokaktaki semt pazarları da yasaktı. Peki, nasıl açıldı? Çiftçiye tarlaya gitmek serbestti, kamyona binip hale götürmek de... Gelgelelim, insanları eve tıkanlar tarladan çıkan meyve-sebzelerin nasıl satılacağını düşünememişti. Antalya ve Mersin’deki hallere kamyonla ürün taşıyan kuyruktaki çiftçiler, komisyonculardan “istemiyoruz” cevabı aldı. Yarı fiyatına düşürmek bile çözüm olmadı. Uzun bekleyişin sonunda çürüyen mahsulden kötü kokular gelmeye başladı. Malını geri taşıyacak kamyon parası olmayan çiftçi, elindeki malı, nereyi bulduysa döküverdi. Domates, salatalık, kabak çöpü dağlarından sonra İçişleri Bakanlığı karar verdi, semt pazarları genelgeyle açıldı.

Ya çekler? Borçlulara derman aranıyordu. Ülkeyle birlikte kapanan Meclis, son dakika düzenlemesi yaptı. “30 Nisan ile 31 Mayıs arasına denk gelen çekler için ibraz işlemi yapılmayacak” diye yasa çıkarıldı. Ancak beceriksizlik o haldeydi ki... Karşılığı olan çekler bile yasa gerekçesiyle ödenemedi. Ticaret Bakanlığı tebliğ yayımladı, ödemeler başladı. Türkiye, basit bir çek ödeme işinin yoluna mı girdiğine sevinsin yoksa bakanlık tebliğinin yasaların üstüne çıktığı kanunsuzluğa mı üzülsün şaşırdı.

Kanunsuzlukların bir özelliği vardır. Her kanunsuzluk bir başkasını çağırır. “Alkol yasağı” açıkça anayasaya aykırıydı. Yasalara aykırı genelge de olmazdı. Tekel bayileri “oldu da bitti maşallah” diyerek kapatıldı. İyi de marketler açıktı ve orada da alkol satılıyordu. Esnaf “bu ne perhiz” deyince marketlere tebligatla “alkol satmayacağım” dedirtildi. Yasak yasağa yol oldu. Orada kalmadı. Tuhafiye dükkânı kapalıyken, markette don satılıyordu. Bakanlık genelgesiyle “temel ihtiyaç” dışında market satışı yasaklandı. Bu kez de “temel ihtiyaç ne?” tartışması başladı. “Sigara da mı yasak” derken, koca bakanlık “sigara serbest” açıklaması yaptı. Ülke böylece fısıltıyla alkolün yasaklandığı, genelgeyle sigaranın temel ihtiyaç sayıldığı, ampul ve kurşun kalemle ilişkimizin tartışıldığı noktaya geldi.

“Kanun yok, genelge var, o yetmezse tebligat getiririz” düzeni bize açık bir şey söylüyor. Türkiye yönetilemiyor. Hangi sistemde yaşadıklarının, nasıl yönetileceğinin farkında bile olmayan en tepedekiler; yollarını şaşırınca, markete copla, camiye biber gazıyla giriyor.

Bir bakanlığa özgü sanmayın. Ana muhalefetin açıklamasından öğrendik. 2018 Temmuzu’ndan bu yana, Cumhurbaşkanı 73 kararname yayımladı. Bunlardan 45’i, önceki kararnamelerde değişiklik yapan kararnamelerdi. Kısacası “yönetememe” sorunu en tepeden başlıyor. Sağlık, ticaret ya da adalet onu izliyor. İktidardakiler düz yolda arabayı çukura sürüyor.

Azınlık rejimi görünür oldu

Peki, neden? Lafa gelince “bin yıllık devlet geleneği” deniyor da... Bir hastalık, yönetenlerin yönetemediğini bize nasıl gösterdi?

Belki de sırrı bir başka ayrıntıda. Zira salgın dönemi, Türkiye’de oturan azınlık rejiminin perdesini kaldırdı.

Buzdolabını açarsınız, bütün yumurtalar aynı boydadır. Omlet ayrıcalıklardan kurtulur. Şeklen de olsa eşitliğe dayalı hukukta da bütün yumurtalar aynı boydadır. Azınlık rejimlerinde ise küçük grupların maddi, siyasi, dini, aile ayrıcalıkları vardır. Eşitliğe dayalı bir hukukun yerine imtiyazlar geçer.

Daha bir hafta dolmadan gördük…

Vatandaşın anasının tabutunu 10 kişiyle kaldırdığı koşullarda, Ümraniye Belediye Başkanı’nın babasının cenazesinde protokol vardı.

Parkta tek başına oturan insana ceza kesilirken, aynı insan tıklım tıklım otobüse binip işyerinde mesai yaptı. Döndüğünde eve kapatılmış eşine ve okul çağındaki okula gidemeyen çocuğuna ciğerindeki nefesi verdi.

Sahilleri dolaşan polis, denizde yüzen Türke ceza keserken, kapanmayı fırsat bilen pasaportlular çırılçıplak kumsal keyfi yaptı.

Karantinayı fırsat bilen cebi dolular, otellerden 17 günlük tatil paketi satın alıp parti keyfi yaparken, maaşı kısa çalışma ödeneği ile ödenenler, eğlenenlere maskeyle hizmeti sürdürdü.

İşçi bayramını kutlamak isteyenler postallarla ezilirken, kodaman turist maske takmak bir yana, nezaketi fırsat bilip bir kadın polisi diğer polislerin yanında taciz etti.

Yönetimi iktidara yakın Adana Demirspor taraftarları tribünleri doldururken, Samsunspor taraftarları eve kapatıldı.

AKP’li il başkanlarının ev ziyaretleri haberlerini okurken, muhalefet yasaklıydı.

Suyun çekilmesiyle karaya vuran balıklar gibi. Pandemi, imtiyazlı azınlık rejiminin büyüyerek görünür olmasını sağladı. İşin ilginci, kanunların ayaklar altına alındığı azınlık rejimini yönetenler, tam da bu dönemde, “Türkiye’nin yeni anayasaya ihtiyacı var” sözünü tekrarladı. Sanki herhangi bir uygulamada, iç ceplerindeki anayasaya bakıp ona dayanıyorlarmış gibi...

Ezilen sınıfların hoşnutsuzluğu

Lenin, krizin bir başka dünyanın habercisi olma şartlarını sıralarken “ezilen sınıfların hoşnutsuzluk ve öfkelerinin akacağı bir yolun açılması” diye devam etmişti.

Yazıyı yazarken konuştuğum bir esnaf, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kiracısı olduğunu, işyerinin 16 Mart 2020 tarihinden beri genelgeyle kapatıldığı halde kira ödemeye devam ettiğini anlatıyordu. Üstelik bu yıl kirasına zam bile gelmişti. Kısa çalışma ödeneğiyle geçinen bir garson ise 14 aydır aldığı kısa çalışma ödeneklerinin dekontlarını gösterdi. 1573 liralık ödenek, 14 ayda tek kuruş artmamıştı. Garson, “Kısa çalışma ödeneği istikrarını bozmuyor, ülkede 14 aydır zam gelmeyen tek şey” diyordu. Bir emekli ise 2008’de bin lira olan bayram ikramiyesinin, üç yıl sonra bin yüz lira olmasının saçmalığını anlatmaya çalışıyordu.

İşli ya da işsiz, emekçi ya da emekli, esnaf ya da çiftçi; ezilen çoğunluğun, azınlık rejimine karşı hoşnutsuzluğunu akıtacağı bir yola ihtiyaç yok mu sizce de?

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025