Barış Terkoğlu

Size olacakları baştan söyleyeyim

17 Ekim 2022 Pazartesi

Bakmayın “şehit” dediklerine. “Peki kim şehit etti” sorusuyla, samimiyetsizlik vitrini paramparça oluyor. Zira AKP iktidarı, madenciyi öldürenleri korumak için hep sınırları zorluyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük maden katliamı Soma’dan söz ediyorum. 13 Mayıs 2014’te 301 madenci can vermiş, 162’si yaralanmıştı. Bugün “kader” diyenler o gün “fıtrat” demiş, şehit edebiyatı yapmış, “hesap sorulacak” sözleri havalarda uçuşmuştu.

Gelgelelim...

Havaya atılan kâğıdın yavaş yavaş yere süzülmesi gibi. Herkes temsilcisi olduğu sınıfa kavuşur. AKP iktidarı da Soma Holding ile buluştu. Hatta patronları kurtarabilmek için Cumhuriyet hukuku paspas edildi.

AKP’NİN ZENGİN ETTİĞİ PATRON

1984 yılında kurulsa da ilk maden ihalesini aldığı 2005 yılına kadar, Soma Holding’in ciddi bir başarısı yoktu. Bu tarihten sonra, şirkete milyarlarca liralık madenler yağdırıldı. Kaza gününe kadar dev bir şirket haline geldi. Vergisi mi? Asgari ücreti konuşuyoruz ya... Soma Holding’in ödediği devede kulak. Kazanın olduğu yıl tahakkuk eden vergi 758 bin 361 liraydı.

İlişki öyleydi ki...

Katliamdan sonra, gazetecilerin karşısına, şirketin halkla ilişkiler ajansı olan Accord İletişim’in sahibi Sema Demiral çıktı. Adeta hesap soranları azarladı. Bir de ne görelim? Aynı isim Erdoğan’ın toplantılarının organizatörüydü.

Sorsanız, acı paylaşılacaktı. Koruma ordusuyla gelen Erdoğan’ı protesto eden işçi markette tokatlandı, öbürü yerde tekmelendi. Katliamı protesto edenlerin gözaltına alınması yetmedi, eyleme giden memurlar fişlendi. Soma işçilerinin gönüllü avukatları çeşitli bahanelerle tutuklanırken, işçi tekmeleyen Erdoğan’ın müşaviri Almanya’ya ateşa yapıldı. Kapatılan madendeki işçilerin tazminatları yıllarca ödenmezken, Soma faillerinin adı tazminat listelerinde yer buldu.

Kısacası maden işçileri öldüğünde şehit oluyorsa, şehitlerin hatırasını savunanlar iktidar tarafından lanetleniyordu.

YARGI PATRONLAR İÇİN ÇALIŞIYOR

Ancak AKP, asıl marifetini, yargı eliyle gösterdi. Öyle gizli saklı da değil. Göstere göstere...

Savcılık, şirket sahibi Can Gürkan ve yöneticiler hakkında “olası kasıt”la dava açmıştı. Eğer, kanaat böyle olsaydı, alınacak ceza her bir madenci için 301 defa artırılabilecekti. Görünürde yargı aman vermiyordu. Hafızanın geçiciliğine güvenmekten olsa gerek... Sanıklar, yavaş yavaş kapıya yaklaştırıldı.

Aslında 2017 yılına geldiğinde, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama, nihayete yaklaşmıştı. Avukatların savunmalarıyla, bilirkişi raporlarıyla, tanık ifadeleriyle, somut delillerle; davadaki hava, sanıkların aleyhindeydi. Ortaya çıkan tablo, bile bile lades dendiğini söylüyordu. Kapasite fazlası üretim yapılmış, geliyorum diyen kazaya önlem alınmamış, bakanlık bürokratları da olan biteni izlemişti.

Ancak savcı “nedense” esas hakkındaki görüşünü bir türlü sunamadı. Söylenene göre, mahkeme heyetinin ağır bir ceza verebileceği konuşuluyordu. Bu nedenle dava geciktirilmeye çalışılıyordu.

Beklenen oldu da...

Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK), mahkeme başkanını başka yere tayin etti. Ardından yeni bir heyet kuruldu.

Savcılık da davanın başlangıcındaki görüşünü değiştirdi. “Bilinçli taksirle cezalandırılma” talep etti. Bu daha hafif, tabiri caizse “patron ve yöneticileri kurtaran” bir suçlamaydı. Dikkatsizlikle yolcuların ölümüne neden olan bir otobüs şoförüne verilecek cezayla aynıydı.

Değişen mahkeme heyeti, bekleneni yaptı. Soma Holding patronu baba Alp Gürkan beraat ettirilirken oğul Can Gürkan’a, Temmuz 2018’de 15 yıl ceza verildi. Gürkan, bu karardan dokuz ay sonra da tahliye edildi.

Kurtarılması gerekenler kurtarılmıştı!

OLMAYACAK OLAN OLDU!

Derken, “Ankara’da hâkimler var” dedirten bir şey oldu. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, oybirliğiyle, 30 Eylül 2020’de, bu kararı bozdu. Can Gürkan’ın da aralarında bulunduğu dört sanığa, “olası kasıtla 301 kez öldürme ve 162 kez yaralama” suçundan ceza verilmesini istedi. Yargıtay hâkimleri, “kaza değil cinayet” diyordu. Sanıklar, davanın başlangıcında önerildiği gibi, binlerce yılla cezalandırılabilecekti.

İşte bu andan sonra Türk hukuk tarihinde görülmemiş bir olay oldu. Hükümet, açıkça patronlar lehine, sürece yine müdahale etti. Kararı veren beş kişilik Yargıtay heyetinden üçü görevden alındı. Yerlerine hükümetle birlikte çalışmış üç bürokrat, eski Adalet Bakanı ve Müsteşarı Kenan İpek, eski HSK Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu ve eski Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Mustafa Yapıcı atandı.

“Geçmiş gitmiş” demeyin. Beklenmedik olaylar sürüyordu. 8 Ocak 2021’de, Yargıtay savcıları, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin kararının bozulmasını istedi. Yeni gelen üç kişi sayesinde istenen oldu. Yargıtay’daki heyet, eski kararını iptal edip, Can Gürkan’ı rahatlatacak şekilde, “bilinçli taksirle öldürme”den ceza verilmesini istedi.

Yerel mahkeme de istenileni yaptı. 17 Haziran 2021’de Gürkan’a 20 yıl ceza verdi. Öteki sanıklar da kendilerini kısa sürede dışarı çıkaracak cezalarla kurtuldu. 

SOMA’YA BAK BARTIN’I GÖR

17 Haziran 2021 tarihli karar okunduğunda salonda hıçkırık sesleri vardı. Maden işçileri bir kez de yargı tarafından gömülmüştü. Hâkimler ve savcılar “hatırlı kişiler” için çalışmış, olmayacaklar olmuş, istenmeyen kararları verenler sürülmüş, hükümet müdahale ederek maçın sonucunu değiştirmişti. O gün, mahkeme kapısında, işçilerin avukatı Can Atalay şunları söyledi: “Bu insanlar kendi acılarını soğutmak için yedi yıldır adalet diye tutunuyorlar. Bu acı dinmez.”

Beterin beteri varmış. Soma’nın sorumluları dışarı çıktı ama bu sözleri söyleyen Atalay, Gezi davasından tutuklandı. Soma işçilerinin öteki avukatı Selçuk Kozağaçlı ile aynı cezaevine kondu.

Soma davası bize, Bartın’da olacakları söylüyor. Göstermelik “hesap soracağız” açıklamaları unutulacak. “Geliyorum diyen katliam”ın sorumluları, hesap sorması gerekenler tarafından kurtarılacak. Bütün bunlar, işçilerin oyunu isteyen ama onların çıkarına karşı olan politikacılar eliyle yapılacak. Maden kazasından sabıkalı olan kişinin TTK genel müdürü yapılması, bize tam da bunu anlatmıyor mu zaten?

Kendi geleceğini yaratamayanlar, başkalarının yazdığını yaşar. Zayıf ve boyun eğmişlere, kasıtlı yanılgılar kader diye giydirilir. Nasırlı eller kalemi eline almadıkça yazgı, hayatın görünmeyen hapishanesi olacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları