‘Vallahi Biz NATO’cuyuz’ zirvesi
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

‘Vallahi Biz NATO’cuyuz’ zirvesi

17.06.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Felsefe dersindeydik. Öğretmen, “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” diye başladı. Sınıf derin sohbete dalarken en arka sıradan bütün dönem sessiz oturan çocuğun sesi duyuldu: “Ben yıkanırım”. Herkes meraktaydı, yanıt verdi: “Bir burada yıkanırım, koşar suyu yakalar bir de orada yıkanırım”.

Uğur Mumcu, Soğuk Savaş’ın bitişinden sonrasını “Pentagonizm” kavramıyla karşılıyordu. Pentagonizm, “Amerika’nın ekonomik çıkarlarına ideolojik kılıf ve stratejik gerekçe bulan savaş teorisi”ydi. “Türk Memet Nöbete” seçkisinde yer alan, aslı 24 Ağustos 1990 tarihli yazısında, Türkiye’ye düşenin “petrol bekçiliği” olduğunu anlatıyordu. En önemlisiyse rejimin niteliğiydi. “Yeni Ortadoğu dengelerinde Türkiye’ye yeni roller verilecek. Türkiye’nin siyasal rejimi ve geleceği de verilecek bu rollerle biçimlenecek” diyordu. Sahiden öyle oldu. Özal’ın Körfez politikalarından Erdoğan’ın iktidara gelişine kadar, rejime rengini veren “Pentagonizm” oldu.

ABD geri döndü

Biden ile oturup, Biden ile kalktık. Erdoğan, aylarca telefon beklediği Biden’la “hamdolsun” görüşecekti. Herkesin sessiz olması isteniyordu. Bir rahatsızlık yaratmasın diye Sedat Peker bile sakin kaldı. Oysa Biden ile Erdoğan’ın yarım saatlik görüşmesi, hazırlanmış bir fotoğrafın pozundan ibaretti.

Öyle ya, Erdoğan’ın dostu Trump, tam bir tüccar gibi, müttefiklerine, “Para vermezseniz NATO’dan çıkarım” demişti. Joe Biden’ın, ABD’nin emperyal politikalarını sürdürdüğü uluslararası kurumlara geri dönmesi bekleniyordu. Biz Erdoğan’a odaklandık. Oysa Biden’ın diplomasisinde İngiltere de AB de Rusya da vardı. Joe Biden, NATO turunu, ABD’nin “Batı ittifakı”nın yeniden lideri olduğunu göstermek için kullanıyordu.

NATO siyasetini yeniden tanımlamak

NATO toplantısına sunulan belge “NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik” başlığını taşıyor. 138 maddelik metin; beş kadın beş erkek, 10 diplomat-uzman tarafından yazıldı. Bu isimlerin arasında, 2020 Nisanı’na kadar NATO Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüten, Tacan İldem de var.

Uğur Mumcu’nun tanımladığı gibi, NATO, Soğuk Savaş’tan sonra da kendisine bir vizyon çizmişti. Ancak emperyal düzenin içindeki kırılmalar, bu misyonu siyasi belirsizliğe uğrattı. İzolasyoncuları sevindiren Trump ya da Brexit’e oynayan Johnson gibi liderler de NATO’nun “ne olduğu”nu tartışmaya açtı. Bir buçuk yıl önce “NATO siyaseti”nin yeniden tanımlanmasına karar verildi. İşte söz konusu belge de böyle ortaya çıktı.

Tacan İldem, zirveden üç gün önce kaleme aldığı yazıda, ortaya koydukları siyasi stratejiyi şöyle tarif ediyor:

“NATO, Rusya’ya karşı bir yandan caydırıcılığını ve savunmasını güçlendirirken öte yandan da anlamlı bir diyaloğun muhafazasını öngören ‘çift kulvarlı yaklaşım’ını sürdürmeli. (…) NATO’ya doğrudan askeri tehdit oluşturmayan Çin’e ve özellikle bu ülkenin teknoloji alanında kaydettiği gelişmelerin güvenlik üzerindeki yansımalarına ilişkin değerlendirmelerin hem sınamalar hem de fırsatlar penceresinden yapılması önem taşıyacaktır.” (fikirturu.com, 2030: Yeni Çağ İçin Birliktelik)

Her siyasi hedefin bir tarafı, bir de karşıtı var. On yıl önceki konseptte Rusya’dan “işbirliği ortağı” diye bahsedilirken Çin’in ise adı yoktu. Yakın zamanda, Ukrayna’da Batı ile Rusya silahlarının karşı karşıya geldiği evrede; NATO, ABD öncülüğünde hedefine Rusya ve Çin’i koydu.

Politika bir cephe sanatıdır. Her cephenin özü bir taraf çizmeye dayanır. Stratejisi, kendini büyütmek, karşı cepheyi ise yalnızlaştırmaktır. Tarafsız olanı safına çağırmak, karşı safta olanı ise tarafsızlaştırmak bunun bir parçasıdır. İşte son dönemde “sadakatsiz üye” sayılan Türkiye için bu yeni siyaset tanımı, seçimini yeniden tanımlama imkânı demekti.

Kore kanıyla alınan üyelik

NATO’nun kuruluşunu, 2. Dünya Savaşı’nın Stalingrad’da bitmesine borçluyuz. Sovyet düzenine karşı bir ittifak tanımlayan Batı düzeni, o dönemde de Türkiye’ye karşı şüpheciydi. 2. Dünya Savaşı’ndan tüm tarafları kızdıracak şekilde sabırla uzak duran Türkiye, yeni dünyada kendisini nasıl tanımlayacaktı?

4 Nisan 1949’da NATO’yu kuranlar, aralarına Türkiye’yi almadı. Hoşnutsuzluk, Ankara’dan dünyaya defalarca tekrarlandı. İktidarının son günlerini yaşayan CHP hükümeti, 11 Mayıs 1950’de, kaybedeceği seçime üç gün kala, ilk resmi başvuruyu yaptı. Ancak başarısız oldu.

Demokrat Parti (DP) hükümeti, safını tartışmasız olarak NATO’dan yana seçmişti. Fakat niyetinizin olduğunu dünyaya da kanıtlamanız gerekir. Kore Harbi bunun fırsatını verdi.

Sembolik değil… Türkiye, ABD’den sonra Kore’ye en çok asker gönderen ülkeydi. Düşünerek de değil… Türkiye, ABD’den sonra Kore’ye asker göndermeye en hızlı karar veren ikinci ülkeydi. Karar, olağandışı bir şekilde, TBMM’de bile görüşülmeden alındı.

Bedeli ağır, 721 şehit verildi. 672 asker yaralı olarak ülkeye döndü. 1475 yaralı Mehmetçik, Kore’de tedavi gördü, 243’ü esir düştü, 175 kişi ise kayıp yazıldı. Ama bir yıl önce Türkiye’nin başvurusunu reddeden NATO, Eylül 1951’de Türkiye’yi oybirliğiyle davet etti. Elbette NATO’nun güney kanadının güçlendirilmesi niyeti de bunda etkili oldu. Ama Türkiye, NATO üyeliğini Kore kanıyla aldı.

AKP’den ikinci Kore denemesi

Şimdi…

ABD’nin geri dönüşüyle NATO, kendisini yeniden tanımlıyor. Karşısına sınırlarını çizdiği bir Rusya’yı ve henüz tanımladığı Çin’i alıyor. Güney kanadını güçlendirmeyi yine hedef olarak koyuyor.

Türkiye’deki “çizgisi belirsiz iktidar” için, tıpkı 70 yıl önceki gibi, tarihsel evre çizgi belirlemek için fırsat yaratıyor. 70 yıl önce de ABD Senatosu’nda şüpheyle bakılıyordu, bugün de aynı Senato’da Türkiye için “NATO müttefiki gibi davranmıyor” denildi. Teşbihte hata olmaz. AKP’ye “Vallahi biz NATO’cuyuz” demek için bir Kore Savaşı gerekiyordu. Yoktan harp olmadı. Afganistan’dan ABD’nin çekilmesi imkân yarattı. AKP, Taliban’a karşı Mehmetçiği göndermeye, Kâbil’de Batı düzeninin istasyonu olan havaalanını savunmaya talip çıktı. “Suriye’de de Libya’da da Afganistan’da da NATO için hem de Müslüman kimliğimizle oluruz” siyaseti, NATO pazarında yeniden saf tutmanın sloganı oldu. Hükümet medyasından okuyoruz, S-400’ler hangarlarda işte bu pazarlık için çürütülüyordu. Aylar süren müzakereler bir pazartesi merhabasına kaldı.

Dün, sorsanız ABD darbeci, muhalefet Biden’cıydı. Şimdi ABD baharı AKP’ye, Biden’ın yumruk selamıyla geldi. Zaten Erdoğan 10 yıl önce hasta olduğunda, Biden onu evinde ziyaret etmemiş miydi? Bugün de sürekli kan kaybeden hasta iktidar için, bir Biden gülümsemesi ilaç oldu.

70 yıl sonra Türk Memet yeniden nöbete gidiyor. İkinci kez yıkanabilir mi bilmem. Ama birileri kesinlikle akan kirli suyu yakalamaya çalışıyor.

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025