FETÖ yobazının yaşattıkları kime ders oldu?

FETÖ yobazının yaşattıkları kime ders oldu?

24.10.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

FETÖ örgütünün elebaşısı olan FETÖ’nün ölümüyle ülkenin üzerinden bir yük eksildi. Bu adam, canım ülkeme 40 yıl kaybettirdi. En yakın Atatürkçü yazar arkadaşlarıma da bulaştı. Mustafa Balbay’a, Tuncay Özkan’a ve daha nicelerine... Ergün Poyraz’a, Doğu Perinçek’e, Hikmet Çiçek’e... Bana da bulaştı. O günlerde de telefonda konuşurken bunu bilerek o hukuksuz gizli dinleme çetesine az saydırmadım. HSYK başmüfettişi, daha 15 Temmuz yaşanmadan önce beni Adalet Sarayı’na davet edip FETÖ’nün beni gizlice dinlediğini ve müşteki olmak isteyip istemediğimi sormuştu. “Tabii ki müştekiyim” dedim ve davaya müdahil oldum. Sayın başmüfettiş, bana dönemin ünlü ve karanlık polis müdürünün hakkımda hazırlattığı fezlekeyi göstermişti. Balbay ve Özkan’ın fezlekesinin bir karbon kopyası gibiydi. Ömrümde adını duymadığım bir çete elebaşı ile silahlı örgüt kurup Türkiye Cumhuriyeti’ni çökertmek istiyormuşum. Gülerek “Bari adını ömrümde bir kere duyduğum bir mafya lideri olsaydı da hiç olmazsa sürrealist senaryoda kiminle eşleştirildiğimi gülerek izlerken aklıma bir tipoloji gelseydi” dedim! Sonuçta fezlekeyi yaşama geçiremeden kendileri içeri girmişlerdi ve sonra kanlı 15 Temmuz rezilliğini yaşadı ülkemiz. Boş yere dememiş Mustafa Kemal Atatürk, “Ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır.”

90’ların başında FETÖ, kendisini “Türkiye’nin papası” gibi bir konuma pazarlamak için büyük bir halkla ilişkiler operasyonuna girişmişti. Televizyonlara çıkıp ağlayarak şovlar yapıyor, salya sümük saçarak Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı adında birçok toplantı düzenliyor, ünlü ve “bizden” isimleri özellikle davet ediyor, onlara yakın durup ellerini tutup bir hoşgörü ve sözde barış sinyali veriyordu. O büyük buluşmalara gelmem için bana ne kadar baskı yaptılar anlatamam, telefonlar, ziyaretler, ricalar... Tabii ki yaş tahtaya basmadım. İçinde doğup büyüdüğüm, yoğun siyasetle yaşayan evde dine saygı vardı ama sulandırılmış da olsa yobazlığa kanma yoktu. O güzel sözlere kanan dostlarıma kızmıyorum, hiç olmazsa hızla hatanın farkına vardılar.

Silivri Cezaevi’nde yatan arkadaşlarımın her birinin neredeyse bütün davalarına gittim; yalnız yazarların, gazetecilerin değil; askerlerin, generallerin... Atatürkçü kim varsa zaten hedeflerindeydi. FETÖ’nün en güçlü olduğu dönemde, yani iki haftada bir Atatürkçülerin sabahın yedisinde evlerinden baskınlarla toparlanıp götürüldüğü ve arşivlerine el konulduğu o utanılası korkunç günlerde, iki farklı lokasyonda “İçim Parçalanıyor” sergisini açtım. Tıpkı 12 Eylül’de Evren ve Özal iktidardayken dönemin sansür, işkence ve ağır baskılarını Atatürk Kültür Merkezi’nde gündeme taşıdığım sergide olduğu gibi. Mühim olan, yaşanan bela sürerken yüksek sesle tepki vermek, o riskleri almaktır. Döneminde gençlik lideri ve sonra da muhalefet partisi milletvekili olarak Demokrat Parti faşizmi ile korakor mücadele eden rahmetli babamın sık sık tekrarladığı meşhur cümlesi “Hayat hesaplı risktir” idi. O riskleri bizler almasaydık kim alacaktı, şimdi almasaydık ne zaman gündeme getirecektik bunları? Cumhurbaşkanı emriyle aradan 40 yıl geçtikten sonra 12 Eylül’e sövmek biraz oportünizmle karışık kolaycılık olmuyor muydu? 

Fethullah Gülen’in bu ülkenin her kademesine verdiği zarar saymakla bitmez. Eğitime, aydınlara, örnek insan Türkan Saylan’a, gencecik ve Aydınlanma ışığı arayan beyinlere, futbol ortamına, Atatürkçülüğü daima bayrağı yapmış Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, hukuka, bürokrasiye, Emniyet güçlerine ve bu kurumların her birinin güvenilirliğine verdiği zarar, siyasi ortamımıza ve parlamentoya verdiği zarar, Atatürk Devrimlerine, kadın erkek eşitliğine ve yurdumuzun kadınlarına verdiği zarar gerçekten saymakla bitmez.

Maalesef, neredeyse 20 yıl, belki de 25 yıl, medyamızın göbeğinde, sözde eski sosyalist yeni liberal, ikinci Cumhuriyetçi olarak tanımlanan bir grup peydahlandı. Diyelim ki 1988-2013 arasında bu merkezi işgal ettiler. Özetle viski içiyorlardı, “çağdaş” bir yaşam sürüyorlardı ama yobazları ve tarikatları demokrasi adına koruyorlardı. Kadınlara yönelik baskılar veya türban dayatmaları onları rahatsız etmek şöyle dursun, en zekâ fışkırtan tezleri Atatürk Devrimlerinin halka karşı yapılmış olduğu, kadınlara sorulmadan kendilerine özgürlük verildiği, zorla yerleştirilen yeni Türkçe dili yüzünden tarihimizden ve edebiyatınızdan koptuğumuzu karmakarışık mantık oyunlarıyla anlatmak üzerine kuruluydu. Atatürkçüleri düşman olarak görürlerdi ve onlarla alay etmeyi severlerdi; kontrol ettikleri tüm yayın organlarında Atatürkçülere ve fikirlerine sansür uygularlardı. FETÖ’nün davetiyle Abant’a gidip bu entel, “liberal”, yobaz fikirleri geliştirmek ve ortak söylemler üretmek için bir araya gelirlerdi. İşte FETÖ, onlar üzerinden bu halkın beyni etrafında bir kilit oluşturmaya çalıştı. Bizler ise çoğu zaman bu hain komploları deşifre edecek makale ve kitaplar kaleme aldık. En başından beri, hiçbir zaman onlara kanmadan tek gün kaybetmeden...

Kerli ferli koca gazeteciler de onun izinden gidip yeryüzü nimetlerinden faydalanmak için üç-beş kuruşa kalemlerini sattılar -en kibar şekliyle söylüyorum.

Yıllarca “Fethullah Gülen Hoca Efendimiz” nakaratlarıyla durmadan yerlere yatan, her fırsatta dualar eden güruhun siyasi kanadı yok sayıldı, parlamentoda onun sözcülüğünü ve açık propagandalarını yapanlar birden mucizevi bir şekilde yok oldular. Hatasını açıkça kabul edip solculardan, Atatürkçülerden net olarak özür dileyen tek kişi olmadı. 

Herhalde bu tavırlar nedeniyle AKP iktidarı da hiçbir ders almamış oldu; ne FETÖ gerçeğinden ne de 15 Temmuz darbesinden. Şu anda herkesin bildiği gibi başta sağlık olmak üzere toplumumuzun birçok merkezi yine farklı bir tarikatçı gruba adeta devredildi. 

Bakalım FETÖ’nün artıklarını kimler toplamaya çalışacak? Yaşayarak göreceğiz!

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025