‘Hamdolsun’ yine kandırılmışız!

‘Hamdolsun’ yine kandırılmışız!

17.06.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

İnsaf! Bu sütunlarda günlerce neyi yazdık, ekranlarda neyi savunduk? Biden’ın, “Ermeni Soykırımı” iddialarını tanımasına karşı Türkiye’nin bu hukuksuzluğu teşhir etmesi, bu şekilde mahkemesiz, savunmasız (neredeyse) tek yönlü bir yargısız infaz olarak tüm siyasi partileriyle bu konunun üzerine tek yumruk olarak gitmesi, en kısa zamanda karşı atağa geçerek gerekirse ABD ve Avrupa’nın tescilli soykırımlarına karşı savaş açması, bunlar adına anıtlar dikmesi ve daha neler neler… Bu uğurda, o konu üzerinden kaç tartışmada Erdoğan’ı savundum, hatta bu konuda dokunulmazlığını ilan ettim! Sonra bu hafta yaşananlara bakıyoruz ve küçükdilimizi yutuyoruz! Brüksel’e gitmeden önce “Soykırımı gündeme getirmememiz mümkün değil, Türkiye rastgele bir ülke değil” diyen Erdoğan, Brüksel’de aynı konu sorulduğunda “Hamdolsun hiç gündeme gelmedi” diyebiliyor! Pes! Yine vatan millet Sakarya hattı üstünden, “ulusal birlik-ülkenin bekası-diplomatik onur” gibi iddialı kavramlarla iyi kandırılmışız! Demek ki bundan sonra ülkenin lideri, benzer uluslararası diplomatik seyahatlere çıkarken bizlere düşen, konuları istediği zaman değiştirebilmesi için eline birçok kart vermek, böylece riskli başlıkların gündeme gelmemesini “hamdolsun” sağlamak olmalı… Bu mudur yani? Ermeni Soykırımı iddiaları konusunda Biden’ın yüzünü kızartacak ve hiçbir cevap veremeyeceği 1001 argüman elimizde iken böyle bir tavır sergilemek neyin nesidir? BOP eşbaşkanlığı hatıraları mı devreye girdi yine yoksa…

Hedef Peker’i susturmak değil, konuşturmak olmalı

İktidarın tavrı fazlasıyla belli oldu: Peker’in söylediklerini “yok saymak”, “geçmiş kimliği üzerinden güvenilemez bir kaynak olarak nitelemek ve aşağılamak”, “içerikle değil, laf salatalarıyla işi pişkinliğe, mizaha ve karambole taşımak”, “Peker’in artık kanıksanacağı ve gündemden düşebileceği bir bıkkınlık yaratmasını ümit etmek” ya da “onun uzak/yakın çevresini tehdit ederek bir çıkmaza sürüklemek, diplomasi trafiği, yurtiçi baskınlar ve alan daraltmalarla onun susturulacağı bir ortamı bir an önce sağlamak” gibi taktiksel ve stratejik, bir ucu psikolojik savaş arayışlarına giden bir perspektiften medet ummak…

Normal bir ülkede neler görülür? Bu kadar ağır iddiaların gürül gürül aktığı bir ortamda, savcıların bu verilerin üzerine çöküp ellerine geçirdikleri her ipucundan siyaset-mafya-ticaret ve artık maalesef medya arasında dönen tüm kirli dolapları açığa çıkarmak için büyük bir operasyon başlatmaları… Parlamentonun da buna paralel olarak savcılara destek için Meclis komisyonu kurması ve tüm partilerin katılımıyla iddiaların üzerine hışımla gitmesi…  

Peki, bunlar yaşandı mı? Hayır. Biz her biri ağır ve vahim iddialar dışında, Sedat Peker sayesinde tekrar öncelikle hangi bilgilerin teyidini aldık? Birincisi, maalesef yıllardır bildiğimiz gibi Türkiye’de bağımsız çalışan bir yargı sistemi olmadığının ve yargı bağımsızlığının içi boş ve yüzümüzü kızartan bir cümleden ibaret olduğunun... Bağımsız bir yargı bu iddialar üzerinden yalnız mafyayı veya kirli ilişkilerini değil, kabineyi sarsabilirdi. İkincisi, maalesef parlamentomuzun ülkenin çamur deryasının üzerine yürümek gibi bir görev heyecanı olmadığını gördük. Nasıl FETÖ- siyaset ilişkilerinin üzerine gitmekten özenle imtina ettilerse, Peker iddialarının da ne kadar uzağında kalmaya çalışarak mutlu olacaklarını gördük. Şaşırdık mı? İşte bu da bizim ülkemizin demokrasi-adalet-temiz siyaset (!) durumlarının acınası röntgeni. 

Biz sabırsızlıkla Sedat Peker’i dinlemek istiyoruz; evet, konuşmadığı zaman onu merak ediyoruz ve bir an önce onun tüm iddialarını ekranda tartışılırken görmek, katılmak istiyoruz… Bu konu “Siz şimdi Peker’den mi medet umuyorsunuz?” sataşmalarını çoktan geride bıraktı! 

Danimarka korkuttu, sevindirdi, sonra da kızdırdı!

Avrupa Futbol Şampiyonası dünyanın ilgisini çekerek başladı. Türkiye maalesef Coşkun Özarı’nın şerefli mağlubiyetler dönemini aratacak katastrofik bir oyundan sonra, neredeyse kendi yarı sahasını terk edemeden İtalya’ya 3-0 yenildi. Bu konunun gerekçelerini ve tartışmasını burada yapmayalım; tek dileğim dün gece Bakû’da oynadığımız maçta Galler’e karşı Fransa’yı, Norveç’i, Hollanda’yı ve onca başka takımı yenerken gördüğümüz, özgüveni yüksek ve maçları “kaybetmemeye değil, kazanmaya” oynayan gerçek bir takımı sahada görmekti. İnşallah bunu başarmışızdır. Burada konumuz Danimarka-Finlandiya maçındaki yüksek voltajlı dram ve takip eden saatlerde yaşananlar. Herhalde artık sizin de bildiğiniz gibi Danimarkalı oyuncu Eriksen, ilk devrenin sonlarına doğru birden yere kapaklandı, kalp krizi geçirdi. Büyük bir panik yaşandı; doktorlar, arkadaşları, kalp mesajları, elektroşoklar derken sahada “X oldu” korkusu tüm dünyayı sarıverdi. Sonra Tanrı’ya şükür önce bir fotoğraftan Danimarkalı oyuncunun yaşamaya devam ettiğini gördük ve bir saat kadar sonra hastaneden iyi haberler geldi. Hepimiz derin nefes aldık. Buraya kadar yaşananlar ürkütücü, şaşırtıcı ama sonuçta sevindirici. Ben neden mi söz ediyorum? Efendim UEFA, o gece kriz masasında takımlara iki seçenek vermiş: “Ya bir saat sonra maça devam edin ya da yarın öğlen 12’de oynayın. ” Yarım asrı aşkın zamandır sayısız spor organizasyonunu yakından izlemiş biri olarak size diyebilirim ki çok medeni ve gerçekçi bir öneri. Sonuçta maça aynı gece tekrar çıktılar, Finlandiya 2. yarıda bulduğu bir golle Danimarka’yı 1-0 yendi, konu kapandı. Sonra, birden UEFA hedef tahtasına kondu: “Neden yalnız bu iki seçeneği vermiş, neden başka bir zaman veya ileri bir gün de bu maç oynanmamış.” Biraz zekâsı olan herkes düşünebilir ki bu bağımsız bir maç değil, her oyunun birbirine bağlı olduğu bir turnuva. Bununla ilgili uçak biletleri, televizyon yayınları, binlerce kişinin otel rezervasyonu, maç biletleri, futbolcuların bundan sonraki maç için geçirecekleri dinlenme süreci, turnuvanın kaydırılamaz bitiş günü ve daha bin bir gerekçe… Danimarka o gece maçı kazansaydı, bütün futbolcular “biz Eriksen için çıktık kazandık” diye sevinç naraları atacaklardı. “Maça dönün oynayın” diyen başta kendi futbolcuları. Onlar da ertesi günü bile bekleme gereği görmeden aynı geceyi kabul ederek oynamışlar. Koparılan yaygara mantıksız ve hiçbir gerçekçiliği yok. Futbol maçlarında sayısız oyuncu beyin sarsıntısı geçirdi, hastaneye kaldırıldı; hiçbir maçın durdurulduğunu gördünüz mü? Evet, burada daha ileri giden korkular oldu, tehir tabii ki anlaşılırdı. Ama buradan yola çıkarak zaten gecikmeli yapılan bir Avrupa Şampiyonası’nı işin içinden çıkılmaz bir takvim felaketine sürüklemenin elle tutulur hiçbir mantığı yoktu. Bazı Danimarkalıların ve kraldan daha kralcı bazı “uluslararası” gazetecilerin tavrı hayal kırıklığı yarattı.

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025