Kılıçdaroğlu adaylığını ve "liderliğini" ilan etti

Kılıçdaroğlu adaylığını ve "liderliğini" ilan etti

09.03.2023 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İzninizle, ben konuya Meral Akşener krizinden değil, öncelikli Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendini yeniden kanıtlayan liderlik vasıflarından giriş yapmak istiyorum. Akşener’in geçen Cuma öğleden sonra oluşturduğu kaos, zaten deprem ve ekonomik kriz yüzünden acılara boğulmuş, ezilmiş ve kendini terk edilmiş hisseden halkımızın birden daha da umutsuz bir hale düşmesine neden oldu. Masanın birden 6’lı dan 5’liye düşmesi tabii muhalefet kesiminde de türbülansa neden oldu. Krizin patladığı anlarda Kılıçdaroğlu çok sakin bir şekilde, “merak etmeyin arkadaşlar, taşlar yerine oturacak” dedi. Ardından da yine yapıcı, kucaklayıcı ve o tünelin içinde ışığı ısrarla kovalayan ve konuya ılımlı yaklaşan tavrını sürdürdü. Gazeteciler, o hafta sonu sorun tavan yapmışken, adım adım bir çözüm formülünün nasıl geliştiğini bize farklı açılardan, CHP’lilerin, İYİ Parti’lilerin, Babacan’ın veya Davutoğlu’nun ağzından istedikleri kadar anlatabilirler. Bütün bu diyalogların ve formüllerin konuşulabilmiş, masaya yatırılabilmiş ve geliştirilebilmiş olmasının tek nedeni, Kılıçdaroğlu’nun sağladığı, çözüme kilitli, konuya sükunetle yaklaşan ortamdı. Şayet geçen Cuma öğleden sonra masayı devirerek yol arkadaşlarını terk eden Meral Akşener’in tavrına Kılıçdaroğlu aynı ses tonu ve sertlikte cevap verseydi, iki lider belki uzun süre bir daha görüşmeyebilirlerdi. Kılıçdaroğlu barışcı, babacan, sakin, dinleyen ve mantık yoluna davet eden, güleryüzlü ama çok kararlı Gandi tavrını yine gösterdi. Herhalde Meral Hanım onu izlerken içinden gıpta ederek “ben niye böyle sakin kalamadım da fırtına patlattım?” diye kendini sorgulamıştır!

AKŞENER’İN PAHALI DENEYİMİ VE ATILAN CAN SİMİDİ

İnsanlar ayrılabilir. Bir insan eşinden, bir işinsanı ortağından, bir futbol kulübü teknik direktöründen ayrılabilir. Dünya zaten bu hikayelerle doludur. Ama mühim olan o konuşma masalarında neler söylendiği, hangi kelimelerin kullanıldığı, hangi tavrın ve vücut dilinin gösterildiğidir. O iki insan ya medeni şekilde, ertesi gün de rahatça birbirinin yüzüne bakabilecek şekilde ayrılır ya da camları kırarak, “masaları devirerek”, köprüleri atarak, en ağır kelimeleri kullanarak ayrılabilir. 

Mesela geçmişe baktığımda, partilerinden ayrılırken haddini aşan ağır laflar kullanan siyasetçiler bilirim. Sonra pişman olmuşlar mıdır, sormak lazım. İşte Meral Hanım da onlar gibi davrandı. Ben burada tekrarlamak istemiyorum, eminim kendisi de artık o gün kullandığı kelimeleri hatırlamak istemiyordur. Merak eden gider bakar geçen haftanın yayınlarına. İşte Meral Hanım en yakın çevresindeki “yaşa varol, o dayatmacı masayı bırak!” diye kendini dolduran partidaşlarının somut bir B planı olmadan o baskıyı kendisine uyguladıklarını fark ettikten sonra, bir de buna yurdun her yerinden yağan istifalar ve sokaktan, sosyal medyadan, televizyonlardan akan halkın ağır tepkisi eklenince, herhalde o  hafta sonunda hayatının en karanlık iki günü yaşamıştır. 

Anlayacağınız, üç gün öncesine kadar, dokuz hafta sonra yapılacağı söylenen seçimden sonra Türkiye’de iktidarın güçlü ortağı olacağına, milletvekilliklerini, bakanlıkları, müsteşarlıkları bürokrasiyi paylaşacaklarına inanmış olan İYİ Parti üst yönetimi ve örgütü, birden kendini ıssız bir sahilde, “hiçbir yerin ortasında” buluverdi. Belki adını koymadan yaptıkları büyük hatanın kendilerini taşıdığı bu çaresizliğe bakakaldılar. O andan itibaren pazar öğleden sonra ile pazartesi günü arasında üretilen “can simidi” formülünün konuşulan birçok “hak sahibi” var. Kimisi diyor ki, bu CHP’nin elinin altında hazır tuttuğu B planıydı, kimine göre bu plan Davutoğlu’nun, kimilerine göre de Babacan’ın formülüydü. Gerçek nasıl olsa sonuçta ortaya çıkar, ama şu anda ana konumuz bu değil. Bir geçiş formülüyle, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun muhalefetin Cumhurbaşkanlığı senaryosuna eklemlenmeleri sayesinde, Akşener’in masaya onurlu dönüşü sağlanmış oldu. Yani “demokrasilerde çare tükenmez” sözü, o hafta sonu ölmüş görünen 6’lı Masa’yı pazartesi diriltip, günün sonunda o anda ilan edilen Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile beraber tekrar halkın karşısına çıktı! Bunun ne ile kıyaslanabilir bir mucize olduğunu, gidin doktorlara sorun; en iyisini onlar anlatır size… Ama halkın büyük tepki verip umutsuzluğa düştüğü anlar, o sihirli pazartesi gerçekleşen siyasi ameliyatla yok edildi.

İyi ki yok edildi, çünkü Akşener’in “Ben masadan kalkmadım, diğerleri kalktı” veya “kaldırıldım” sözlerinin bir ikna ediciliği yoktu. Krizden bir gün önceki Perşembe günü, masada Meral Hanım, özür dilerim, bana göre biraz absürt kaçan bir tavıra girdi: Kendisine inanırsak, Kılıçdaroğlu’nun aday olarak açıklanmak istendiğini kendisi o gün orada ilk defa duymuş ve bu oldu bitti karşısında şok oluvermişti! Ben de diyorum ki, sokaktaki ayakkabı boyacılarının ve emekli teyzelerin, ninelerin ve hatta sağır sultanın duyduğu bir “6’lı Masa temel bilgisi”nden kendisinin bihaber olması, bana çok sürrealist geldi! Dolayısıyla ortada kimilerinin iddia ettiği gibi bir komplo yoktu ve olamazdı! Her şey kapalı kapılar ardında konuşulsa da, aslında Türkiye’nin gözleri önünde cereyan etti.

İYİ PARTİ “KARA DELİK”TEN DÖNDÜ

Kılıçdaroğlu, bu 72 saatten galip çıkan şahsiyet oldu: Hem Cumhurbaşkanı adaylığı açıklandı, hem de yaşanabilecek krizler karşısındaki performansını dosta düşmana kanıtladı. Meral Akşener ise herhalde, bundan sonra siyasi hayatının geri kalan kısmında tüm köprüleri bu denli dinamitleyen bir konuşma yapmadan önce kelimelerini onar kere tartacak! Yani şu ağır faturalarla da gelse, Akşener bu işten büyük tecrübe kazanarak çıktı diyebiliriz.

“Meral Hanım adaylık açıklanırken çok mutsuz görünüyordu” diyen çok kişi oldu. Meral Hanım ise yalnız “çok yorgun” hissettiğini, başka bir sorun olmadığını söyledi. Benim yanıtım ise biraz farklı. Meral Hanım Saadet Partisi binasının önünde, farz edelim ki aslında biraz mutsuzdu… İnanın bana, ondan iki gün önce, Cumartesi ve Pazar günleri, ipler tamamen kopmuşken eminim orada olduğundan veya göründüğünden 10 misli daha yorgun ve bitap durumdaydı! Çünkü o iki gün, dönüşü olmayan bir yola çıkmış görüyordu kendisini. İYİ Partililer, yine çok “iyi” atlattılar bu oluşan “Kara Delik” boşluğunu!

Bana sorarsanız, tabii ki bu kriz hiç yaşanmasa çok daha iyi olurdu. Ama o ünlü deyişi, “beni öldürmeyen beni güçlendirir” cümlesini hatırlarsak Millet İttifakı’nın tahminlerin ötesinde bu krizden güçlenmiş çıktığını bile söyleyebiliriz. Halkın Cumhurbaşkanı adayının açıklanmış olmasına bu krizin ardından verdiği coşkulu tepki, ortalığa saçılan umut, beraberliğin tekrar tesis edilmiş olması, seçime giden Türkiye’de ciddi ve taptaze bir muhalefet dalgasının yükselişini adeta gözlerimizin önüne serdi. Tabi yaşanan üç günlük kaosun yarattığı aşıyla krizden güçlenmiş çıkanlar, şunu hiçbir zaman unutmamalılar: Zannetmesinler ki ikinci bir kriz onları daha da güçlendirecek! Türk halkı umutsuzluklarının arasında onlara bu krediyi verdi ve olumsuzlukları süngerle sildi. Ama sakın Cumhur ittifakının da ağzına sakız olmuş bu 72 saatin bir benzerini tekrar yaşamaya kalkmasınlar!

PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?

Tabii ki an be an kaybetmekte oldukları bir seçime hızla yaklaştıklarını gören Cumhur İttifakı bileşenleri, can havliyle Millet İttifakı’nı yıpratmaya çalışacak. Akşener krizi dillerinden düşmeyeceği gibi, bu ittifakın HDP tarafından adı konulmamış bir şekilde destekleniyor olmasını ortaya sürerek bu hat üzerinden de saldırılarına devam edecekler. Kılıçdaroğlu’nun TİP’den Erkan Baş ve Sol Parti’den Önder İşleyen ile gerçekleştirdiği görüşmeler tabii ki çok önemli. Sol partilerin son derece sınırlı oy sayılarının çok ötesinde, kamuoyunda soyut başka önemli ağırlıkları vardır. 6’lı Masa’ya gerek onların, gerek Memleket Partisi’nin de dışarıdan bu şansı kullanmak isterse destekçi olarak eklemlenmeleri, 21 yıllık demokratik kabusun seçim yoluyla sonlandırılmasını kesin hale getirecektir. Hiçbir destek şu aşamada önemsiz değildir. Ne Muharrem İnce’ninki, ne Erkan Baş’ınki, ne de mahalledeki kapı komşunuzun annesinin desteği… Türkiye ancak bu en geniş taban ve kararlılıkla kaderinin rotasını değiştirebilecektir.

Peki sonra sorunlarımız bitiyor mu? Siyasi partilere ve onların arasında beni en çok ilgilendiren CHP’ye parti içi demokrasi ve aydınlık gelmiş oluyor mu? Kadınlara, çocuklara, hayvanlara yönelik şiddet birden bitiyor mu? Sanat ve kültür Türkiye’de yok sayılmaktan ve programlara bile konu olamamaktan kurtuluyor mu? Tarım sektörünün, hayvancılığın, işçilerin, köylülerin, üniversiteli gençlerin dertleri bitiyor mu? Bu soruların çözümü belki bir anda gelmeyecek ama biber gazı yemeden, sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanmadan bu dertleri giderebilmek uğruna mücadele edebilmenin demokratik yolunu açmış olacağımız kesin! En azından kulağı, gözü, gönlü açık siyasetçilerin bizi dinleyeceğini biliyoruz. Dolayısıyla Mayıs’tan sonra bunlar gibi birçok konuyla ilgilenebilmek için öncelikle seçim gerçeğinden uzaklaşmamalıyız! 

Yani sayfayı çevirelim! Artık güçlenmiş 6’lı Masa’yı Meral Hanım’ın da varlığı ve Kılıçdaroğlu’nun netleşmiş adaylığıyla var gücümüzle desteklemek, 100. yılda boynumuzun borcu!

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025