Mikron ordusunu silahlandıran Makronezya müstebiti Valdemir Potin; Yutan ordusunu silahlandıran Germania müstebiti Yuhanna Herkel’in barış konferansı önerisini kabul etmek zorunda kalmıştı. Hasım taraflar ve destekçileri, Germania’nın başkenti Herlin’de toplanıp savaşmadan önce konuşarak anlaşmaya çalışacaklardı.
Ne var ki yolsuzluk olmadığı için en varsıl ada Germania’nın rahatını bozmamaya çabalayan Yuhanna Herkel dışında hiçbir taraf, barışmak istemiyordu. Dolayısıyla husumetli Yutania ile Mikronezya ve Mikronezya’nın destekçisi Makronezya müstebitleri, barış konferansına asker takımlarıyla Herlin’e çıkarma yapar gibi geldiler. Limana sıralandılar.
Ayıboğan Valdemir Potin, ilk kez ayak bastığı Germania’nın bayındır görünümüne zaten sinirlenmişti. Yuhanna Herkel’in davetlileri karşılamaya takımsız, korumasız ve bisikletiyle gelmiş olması iyice tepesini attırdı. “Sen barışta üstünsen ben de savaşta üstünüm” düşüncesini eylemle göstermek üzere, arkasına sıralı takıma dönüp bir askerin midesine şiddetli bir yumruk attı ve sordu: “Acıdı mı asker?”
Mıh gibi duran asker: “Acımadı yoldaş!” dedi.
“Neden acımadı?”
“Çünkü Makron askere acı işlemez!” Potin’in numarasından pek etkilenen Yutania müstebiti Tatziki Keftedes, geri kalmak istemedi. Kendi askerlerine dönüp birinin göğsüne kafa attı ve sordu: “Acıdı mı asker?”
Hınk bile demeyen askercik, “Acımadı, despotum!” diye haykırdı.
“Neden acımadı?”
“Çünkü Yutan askere acı sökmez!”
Mikronezya müstebitinin de bir şeyler yapması gerekiyor ama yaşlı gövdesinin güçsüzlüğünü de biliyordu. Ulu Çoban artık kafa kol girişemezdi. Ama kurnazdı. Askerlerinden birinin tüfeğini çekip aldı, kabzasını küt diye ayağının ucuna indirdi. Mikron asker, oralı olmadı. Muktedir Makropiç’in koltukları kabarmıştı. Gururla sordu: “Acıdı mı asker?”
“Acımadı yoldaş Çoban!”
“Neden acımadı?”
“Çünkü levazımdaki salaklar 44 numara postal verdi. Oysa benim ayaklar 39!”