Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sevgili Can...

31 Aralık 2015 Perşembe

Seni en son odanda yaptığımız konuşmada hatırlıyorum.
Silivri’ye girmeden az önceydi… “Strasbourg Türk sinema günlerine birlikte gidelim!” demiştin.
Ne yazık ki Strasbourg’a birlikte gidemedik.
Ama biliyorsun senin ve Sevgili Erdem Gül’ün adına “Avrupa İnsan Hakları” kentinin görkemli belediye sarayında bir resepsiyon düzenlediler; eşin Dilek’e, senin namına, “Strasbourg onur madalyasını” sundular. Senden ve Erdem’den sitayişle bahsettiler...
O konuşmaları dinlerken “bir penceresi mezarlığa, diğeri adliyeye bakan odanda” yaptığımız son konuşmayı hatırlıyor, içim sürekli cız ediyordu…
Çok arzuladığın halde gelemediğin kentte, ben işte… senin onuruna düzenlenen bu törene katılıyordum.
Tam bir neye niyet neye kısmet durumu!
Strasbourg çıkarmasının benim için en güzel yanı oğlun Ege’yi tanımak oldu.
Dilek’le geçmişten tanışıyoruz. Ama Ege’yi hiç tanımamıştım.
Onu “Haftaya bir oğlum olacak beyler!” diye müjdelediğin Aktüel’deki 22 Aralık 1994 tarihli yazından hatırlıyorum…
Ben de o zamanlar Aktüel’de yazıyordum. O yazını çok sevmiştim. Yirmi yıl önce “Bir hafta sonraya!” diye duyurduğun Ege ile ilk defa Strasbourg’da “Silivri dayanışması” töreninde karşılaştım. Bu da kısmet…
Kocaman delikanlı olmuş. Sesi nasıl seninkine benziyor. Gözümü yumduğumda, senin konuştuğunu düşünebilirim. O derece!

‘Onu bırakmak çok zor!’
Strasbourg’da yoğun geçen iki günün ardından, sanırım son geceydi...
Ege’yle asansörde karşılaştık. Çocuk birden içini boşaltıverdi ve Nilgün Abla” dedi:
“Silivri’ye gittiğimde en zoru babamdan ayrılmak oluyor. Sırtımı dönüp kapıya yöneldiğimde, sanki o da benimle gelecekmiş duygusuna kapılıyorum. Sonra onu orada bırakmak her seferinde çok koyuyor. Aklımda hep o nedenle kendime tarihler koyuyorum. ‘Yılbaşında çıkacak’ diyorum örneğin ve ‘Biz yeni yıla birlikte gireceğiz!’ diye düşünmek istiyorum…”
Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki dünkü aile fotoğrafınıza bakarken hep bunları düşündüm.
Ege, yeni yıla da, 1 Ocak’ta basacağı 20. yaşına da anlaşılan sensiz girecek. Ama çok güzel bir ailen var Can. Dilek, Ege ve her konuşmasında “seninle gurur duyduğunu” söyleyen biricik anneciğin Öznur Hanım…
Onların ötesinde tabii biz; Cumhuriyet ailesi olarak bizler varız; kar kış demeden umut nöbeti tutan meslektaşlarımız var.
Cumhuriyet’in genel yayın yönetmenliğine geldiğin o ilk günü hatırlıyorum.
Ne mutlu ve gururluydun! “Bize düşen, sari bir hastalık gibi yayılan umutsuzluk, yılgınlık dalgasını kıracak bir cesaretle, gazetenin- istisnasız-bütün birikimini sahiplenip seferber etmek” diye yazmıştın ilk yazında.
Ne yaptıysan sırf bunun için, gazetecilik için yaptın ve kendini son sürat Silivri’de buldun.

Kaçıncı badire?
Cumhuriyet’te yaşadığımız bu kaçıncı badire? Artık saymayı unuttum. Son bir yılda neler oldu...
2015’e gözümüzü “Charlie Hebdo” depremiyle açtık. Gene sıra dışı, parlak bir gazeteci olan, çok beğendiğimiz ve sevdiğimiz çalışma arkadaşımız Utku Çakırözer, daha o dönemde çiçeği burnunda yeni genel yayın yönetmeniyken görevi bırakmak durumunda kaldı.
Sonra sen geldin. Bir yıl geçmeden Silivri’ye gönderildin!
Önceki Silivri dalgalarına değinmiyorum bile…
Bu nasıl bir döngü?
Sevgili Can, 2016 için sana iyi bir şeyler söylemek istiyorum.
Strasbourg’un pırıl pırıl, ışıl ışıl, kocaman yılbaşı ağacıyla süslü belediye başkanlığı sarayında, kentin basın kulübü başkanı Françoise Schöller’in sözleri geliyor aklıma.
“Can Dündar ve Erdem Gül’ün hapiste azimlerinden hiçbir şey yitirmediklerini biliyoruz” demiş Schöller ve eklemişti:
“Yapabileceğimizin minimumu onları aynı azimle hep beraber desteklemektir!”
Diyeceğim o ki yalnız değilsin.
Yalnız değilsiniz Sevgili Can ve Sevgili Erdem…
2016’da ikinizin de hızla özgürlüğünüze kavuşmanızı diliyorum
Her ikiniz de sağlıcakla kalın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Belle Époque’ bitti 8 Aralık 2024
Trump, Musk ve Zweig 1 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları