Çocuk işçiliği tartışmalarında belleğimizde canlanan imge, sanayi çağının fabrikalarında ya da tarım alanlarında çalışan çocuklardır. Oysa 1970’lerden itibaren kapitalist üretim biçiminin Fordist kitlesel üretim modelinden post-Fordist esnek üretim düzenine geçişi, çocuk emeğinin formlarını da dönüştürdü. Bugün çocuk emeği, daha parçalı, daha görünmez ve daha güvencesiz alanlarda yeniden üretilmektedir.
SERMAYENİN KRİZDEN ÇIKIŞ STRATEJİSİ
Medya sektörü bu görünmezliğin bir parçasını oluşturmakta. Yasada yer alan çocukların çalıştırılabilecekleri işler arasında sanatsal faaliyetler adı altında kimi düzenlemelerle çocuklar bu sektörde görünmeyen işçiler olarak çalışmaktalar.
Post-Fordizmin temel özelliklerinden biri esnekliktir: Kısa süreli işler, taşeronlaşma, ev eksenli üretim ve kayıtdışı istihdam. Bu özellikler, çocuk emeği için de yeni “uygun” zeminler yaratmaktadır. Tekstil atölyelerinde gece yarısına kadar çalışan, paketleme işlerinde evde emeğini harcayan ya da reklam setlerinde “oyuncu” adı altında çalışan çocuklar, aslında aynı sürecin farklı yüzleridir. Çocuk emeği artık sanayi bantlarının yanı sıra kültür endüstrisinin de bir parçasıdır. Yine bu çocuklar sokaklarda kâğıt toplayıcısı, su, mendil satan kapitalist üretim sürecinin bir parçasıdır.
David Harvey’in ifadesiyle esneklik, sermayenin krizden çıkış stratejisidir. Kapitalizmin doğasında olan kriz üretimi, sadece üretimin şeklindeki değişime bağlı olarak tarif edilemez. Üretimin artık iki yönlü olması kalifiye işçilerin sürekli çalışan, sürece bütünüyle hâkim, aldığı ücret ortalamanın üstü olan işçiler diğer tarafta ise güvencesiz, esnek çalışan, süreksiz, niteliksiz emek gücü. Ancak bu strateji, emeğin en korunmasız kesimi olan çocuklar için daha büyük bir güvencesizlik anlamına gelmektedir. Mülteci çocuk emeğinin tarımda, inşaatta ve sokakta yoğun biçimde sömürülmesi de post-Fordist düzenin küreselleşmiş emek piyasasıyla yakından ilişkilidir.
SÖMÜRÜ SÜRECEK Mİ?
Dolayısıyla bugün çocuk işçiliğini yalnızca geleneksel sektörlerde aramak eksik bir bakış açısıdır. Kültür endüstrisi, medya, ev eksenli işler ve dijital platformlar, “çocuk emeği”nin yeniden üretildiği yeni alanlardır. Görünmezleşen bu emek biçimleri, çocuk işçiliği meselesini günümüz kapitalizminin yapısal krizleriyle birlikte tartışmayı zorunlu kılmaktadır.
Çocuk işçiliğinin yalnızca biçim değiştirdiğini, tersine artarak devam ettiğini görüyoruz. Fordist banttan post-Fordist reklam setine uzanan bu dönüşüm, bize kapitalizmin esnekleşme süreçlerinin toplumsal maliyetini gösteriyor. Asıl soru ise şudur: “Çocuk emeği”ni gerçekten ortadan kaldırabilecek miyiz, yoksa yalnızca yeni formlar altında görmezden gelinmesine izin mi vereceğiz?
ÖZGÜR HÜSEYİN AKIŞ
ARAŞTIRMACI-YAZAR