Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Benim 19 Mayıs’ım! (3)
Eşsiz insan Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. doğum yıldönümünü anmalarım, Yunanistan Başbakanı Eleftherios Kyriakou Venizelos’un Nobel mektubu ile sürüyor...
Yunanistan’da “megali idea (büyük ülkü - Türkiye’yi parçalayıp “Hellen” devletini yeniden yaşatma)” siyasasının baş savunucusu Venizelos, 15 Mayıs 1915’te İzmir’i işgal etti.
Mustafa Kemal Paşa, 4 gün sonra, Samsun’a çıktı. Osmanlılarla 1920 Sevr Antlaşması’nı imzalayanlar arasında Yunan Başbakanı Venizelos da vardı.
***
Ancak Atatürk savaşı kazanınca, Venizelos, 24 Temmuz 1923’te İsmet İnönü ile Lozan Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı.
Atatürk’ün daha sonra 29 Ekim 1930’da, Ankara’da ayağına getirdiği Venizelos, Türkiye ile “Dostluk Antlaşması”nı da imzalamıştı.
***
Atina’da görevli iken “Venizelos Vakfı”nın arşivinde araştırma yapmıştım. 12 Ocak 1934’te, Fransızca yazılmış, bir belge buldum. Belgede Venizelos, “Nobel Barış Ödülü”ne Atatürk’ün adaylığını öneriyordu!
Çok şaşırmıştım! Belgeye inanmamıştım! Vakfın görevlilerinden mektubun örneğini aldım…
***
Belgenin doğruluğundan emin olmak için, Atina’daki Norveç Büyükelçiliği’ne başvurdum. Oslo’dan gelen yanıt: “Doğrudur…” idi.
Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü 19 Mayıs 1981’de açıkladığım Venizelos’un Nobel Komitesi’ne mektubu şöyle:
“Sayın Başkan,
Yedi yüzyıla yakın bir süre boyunca tüm Yakındoğu ve Orta Avrupa’nın büyük bir bölümü, yankıları çok daha geniş olan savaşlara sahne olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu ve sultanlarının mutlakiyetçi rejimi, bunun başlıca nedenini teşkil etmiştir.
Hıristiyan halklarının dayanılmaz bir baskı boyunduruğuna tabi kılınması, bunun doğal sonucu olarak haçı, aya karşı çıkaran dini savaşlar, özgürlüklerini isteyen bütün bu halkların ardı ardına gelen ayaklanmaları, sultanların Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki etkilerinin devam ettiği sürece, aralıksız bir tehlike kaynağı olarak ortaya çıkan bu durumu yaratmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın ulusal hareketinin hasımlarına karşı 1922 yılındaki zaferinden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, gelecekte barış için yeni ve vahim tehlikeler ortaya çıkaracak bu hoşgörüden yoksun ve istikrarsız bu duruma kesin biçimde son vermiştir.
Sultanların mutlakiyetçi rejimi!
Gerçekten, bir ulusun yaşamında bu kadar kısa bir süre içinde bu derece köklü bir değişim ender gerçekleştirilmiştir.
Hukuk ve din kavramlarının karıştırıldığı teokratik (dinsel) bir rejim altında, çökmekte olan bir imparatorluğun yerini ulusal, modern canlılık ve hayatla dolu bir devlet almıştır.
Büyük reformcu Mustafa Kemal Paşa’nın itici gücüyle sultanların mutlakiyetçi rejimi kaldırılmış ve devlet açıkça laik olmuştur. Ulus, tümüyle ve haklı olarak ihtiraslı biçimde uygar ulusların öncüleri arasında yer almak üzere gelişmeye doğru atılımda bulunmuştur.
Ayrıca, barışın güçlendirilmesi hareketi, belirgin biçimde etnik, modern Türk devletine bugünkü görünümünü sağlayan iç reformlarla birlikte sürdürülmüştür.
Gerçekten, etnik ve siyasal sınırlarından açıkça memnun Türkiye, komşularıyla tüm toprak sorunlarını çözümlemiş ve böylece Yakındoğu’da barışın temel direği olmuştur.
Husumet içinde geçen uzun yüzyıllar boyunca Türkiye ile kanlı savaşları sürdürmüş biz Yunanlar, eski Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini alan bu ülkedeki köklü değişikliğin etkilerini ilk olarak duyabilme fırsatını elde ettik.
Küçük Asya Felaketinin hemen ertesinde, savaştan bir ulusal devlet olarak çıkmış ve yeniden sağlığına kavuşmuş Türkiye ile anlaşma olanağını görerek, ona elimizi uzattık ve o da bunu içtenlikle kabul etti ve sıktı.
Barış arzusunu besledikleri takdirde, en tehlikeli anlaşmazlıkların ayırdığı halklar arasında anlaşma olanağı için bir örnek oluşturacak bu yakınlaşmadan ilgili iki ülke için olduğu kadar Yakındoğu’da barış düzeninin korunması için de yalnızca olumlu sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
İşte! Barış sorununa bu değerli katkıyı sağlayan kişi Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.
Yakındoğu’da, barış yolunda yeni bir çağ açan Yunan - Türk anlaşmasının imzalandığı dönemde, 1930 yılındaki Yunan hükümetinin başkanı kimliğiyle, şimdi Nobel Barış Ödül Komitesi’nin seçkin üyeleri önünde Mustafa Kemal Paşa’nın adaylığını bu onur ödülüne layık olarak önermekten şeref duymaktayım.
En derin saygılarımın kabulünü rica ederim Sayın Başkan.
Saygılarımla, Eleftherios Kyriakou Venizelos”
***
Bu haberim bana, o yıl Yunanistan’da “Abdi İpekçi Barış Ödülü”nü getirmişti...
***
Değerli okurlarım! Bu haftadan itibaren, eskisi gibi, haftada 2 kez; salı ve cuma günleri yazacağım. Bu kararı alan Yayın Kurulu’muza sonsuz teşekkür ediyorum…
Şeker Bayramınızı kutlar, nice sağlıklı, mutlu, huzurlu, gönenç içinde geçen yıllar dilerim… Saygılar, sevgiler…
Not: Sürecek.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Colani’nin arabası
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması
- 'Bıyık altından gülüyorsunuz'