Dış ve onların yerli ses yayarlarının ayartılarından kurtulmadıkça, ekonomimizin sürekli kendini besleyen büyüme sürecine girme, sorunlarını çözme olanağı yoktur. Alınan sonuçlar, yaşanan sorunlar dünya ölçeğinde görece gerileyiş bu kesin yargının kanıtıdır.
Ekonomi tarihimiz incelendiğinde ekonomimizin enflasyonsuz, sınırlı dış destekle büyüme sürecine girdiği iki dönem, 1933-38 Birinci Sanayi Planı; 1963-1970 Birinci ve İkinci Kalkınma Planı dönemleri olduğu görülür. Birinci Sanayi Planı’nda ithal edilen ürünlerden hammaddesi Türkiye’de sağlananların üretilmesi, sanayinin ülkeye dengeli ve birbirini destekleyecek şekilde dağılımı amaçlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Türkiye, Birinci Sanayi Planı ile kalkınma sürecine girmiş; ancak savaş yılları sürecin hızlanmasını engellemiştir.
Türkiye’nin düzenli, sürekli yıllık ortalama yüzde 7.0’ye yakın büyüme hızına ulaştığı dönem, I ve II’nci BYKP’nin uygulandığı 1963-70 yıllarıdır. Bu dönemde KİT yatırımlarıyla ara malı üretimine, ithal ikamesine ağırlık verilmiştir.
1970’li yılların ikinci yarısında, petrol fiyatlarının aşırı yükselişi, dünyada maliyet enflasyonunun hızlanması ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nın misillemesi olarak emperyal güçlerce uygulanan ambargolar etkisiyle de ülkede enflasyonist baskı artmış, ithalat güçlükleri başlamış, vurgunsal amaçlı stok oluşturma sorunu daha da ağırlaştırmıştır.
Soruna çözüm amacıyla 28 Ocak 1980 Kararları alınmıştır. Kararlar ile KİT yatırımları ağırlıklı ithal ikamesi amaçlı IV’üncü BYKP yok sayılmış, özelleştirme, yabancı sermayenin özendirilmesi, ihracat teşviki ile büyüme, devletin küçülmesi, iç ve dış borçlanma ile finansman, finans sektörünün liberalleşmesi, kambiyo kontrollerinin kaldırılması, TL’nin konvertibilitesi, para politikası ile enflasyonu kontrol, işçi ücretlerinin baskılanması hedeflenmiş; 12 Eylül 1980 hükümet darbesi ile de program uygulamaya konulmuştur.
Türkiye, dış ayartıların da etkisi ile ithal ikamesi yerine ihracat teşvikli, ihracat çekişli büyüme modeline yönelerek, ihraç edebileceği stratejik ürünü, dış pazarlarda etkinliği olmadan ihracat çekişli büyüme serüvenine girmiştir. Serüvenin başarısızlıkla sonuçlanacağını öngörmek için ekonomiye giriş bilgisinin yeterli olmasına karşın, iç ve dış ayartılarla yanılgı sürdürülmüştür.
• Türkiye’nin ihraç edebileceği stratejik, dış piyasalarda üstünlüğü olduğu ürünleri olmadığı gibi, geçen bunca sürede de üretimi sağlanamamıştır.
• İleri teknoloji ürünlerinin ihracat içerisinde payı yüzde 3’ü aşamamıştır.
Otomotiv, beyaz eşya gibi dayanıklı; dokuma sanayii ürünleri, ağırlıklı dayanıksız tüketim mallarının ihracat içindeki payı büyük ölçüde değiştirilememiştir. Bu tür tüketim mallarının dış satımının artması için fiyat ve gelir esnekliklerinin yüksek olması gerekir.
Talebin fiyat esnekliği salt 1’den büyükse talep, fiyat indiriminden daha hızlı artacağından, fiyat indirimi ile gelir artışı sağlanır. İlaç ürünlerine karşı talebin gelir esnekliğinin olması halinde ihracat gelirinin artması dış piyasalarda gelir artışı koşuluna bağlıdır. Dış pazarlarda durgunluk ihracat artış hızını sınırlar.
• Sanayinin montaj ağırlıklı olması nedeniyle, nihai ürünlerden enerji dahil ithal girdilerinin payının yüksekliği, ihracat artışı için ithalatı da gerektirdiğinden dış dengenin sağlanması zorlaşmaktadır.
• Dış pazarlar güvenilir de değildir. Ekonomik ve politik nedenlerle ambargolar uygulanmakta, ithal yasakları konulmakta, örtülü korumacılık yapılarak ithalattan alınan vergiler artırılmakta, ekonomik yaptırım olarak ithalat kısıtlanmakta, “standartlara uygun olmama” gerekçesiyle iadeler veya reklamasyon, nefaset farkı olarak fiyat indirimleri yapılmakta, bu gibi dış pazarlarda kontrol dışı birçok etmen ihracatı sınırlamaktadır.
İhracat gelir hesabında; teslim şeklinde, ödeme usullerine göre fiyatların farklılık göstermesi, teşviklerden, vergi iadesinden yararlanmak için fiyat eyletimlerinin yapılması hayali ihracat, dahilde yapılan bazı teslimlerin ihracat sayılması re-export, serbest bölge ihracat gibi sorunlar nedeniyle tutarlılık sağlanamamasına karşın; yıllık ihracatımız 180 milyar Amerikan Doları’nı aşamamış, tek bir yıl dahi ticaret dengesine ulaşılamamış, 1980 yılında 15 milyar Amerikan Doları dolayında olan dış borcumuz sürekli açık nedeniyle 500 milyar Amerikan Doları’na yaklaşmış; Türkiye, kendini besleyen düzenli büyüme sürecine girememiştir.
İhracat çekişli büyüme yanılgısı
Yazarın Son Yazıları
Enflasyon, en yalın tanımıyla arztalep dengesizliği nedeniyle fiyatların yükselme sürecidir.
Kuvayı Milliye, Milli Mücadele, bağımsızlık savaşımıyla eşanlı din motifli dış destekli karşı hareket başlamıştır.
Sosyal demorasi, halkın katılımıyla sosyal refahı, gönenci ençoklama; halkın egemenliği, özgürleşmesi amaçlı siyasal düzendir.
Kolonyalizm, sömürgecilik bir devletin kendi sınırları dışındaki ülkeler üzerinde hegemonya, egemenlik kurarak ideolojik, kültürel, siyasal, ekonomik baskılarla siyasal, ekonomik çıkar sağlamasıdır.
Ödemeler dengesinde “net hata noksan” kalemi...
Başlık Halkın Haberi renkli sunucusu Ekrem Açıkel’den esinleme; ama fikir Montaigne “Halk doğru olan çok şeyi bilmemeli; yanlış olan çok şeye inanmalıdır”.
Korku kültürü, bireyin; özgüvenini yitirmesine, söyleneni yapmasına, özgürce seçimini önlemeye, özsaygısından yoksunlaştırmaya, değersizleştirilmesine yöneliktir.
Trump’ın büyükelçi Barrack’a “Erdoğan’a meşruiyet verelim” talimatı, meşruiyet tartışmasına yol açtı.
Bilgilendirmede amaç, kamuoyunu aydınlatma, bilgi eksikliğini, oluşan veya oluşturulmak istenen bilgi kirliliğini gidermektir.
İttifak, tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşmez.
Planlı kalkınma
Önerilerde bulunurken geçmişte yaşanan olaylardan, deneyimlerden ders alarak gelecekte olabilecek kötü gelişmelerden kaçınmak, uyarıda bulunmak gerekir.
Planlanan, vaat edilen büyük işlerden, söylemlerdense yapılan ufak işler daha yararlıdır.
Çözüm için soruna doğru tanı koymak, amacı belirlemek, süreci amaç doğrultusunda ilerletmek gerekir.
Ekonomi politikasının ana amaçlarından biri de gelirin yeniden dağılımı, dağılımın eşitlikçi yöne evrilmesidir.
Barışçıl, eşitlikçi, gönenç düzeyi yüksek, doğası, çevresi korunmuş bir kürede yaşamak olanaklı ve hedeflenmiş iken savaşların sürdüğü, yoksulluğun, açlığın yaygınlaştığı, haksızlığın arttığı çevrenin, doğanın sürekli kirletildiği, ortalama yaşam kalitesinin düştüğü bir kürede yaşıyoruz.
Barışçıl, güvenli, insan kaynağı gelişmiş, eşitlikçi, çevre ve doğal kaynakları korunmuş bir dünya hedeflenirken iklim krizine girmiş, çevresi, doğası giderek kirlenen, açlığın, yoksulluğun yaygın olduğu, eşitsizliğin, şiddetin arttığı, kuralsız, düzensiz, güvenli olmayan bir dünyada yaşıyoruz.
Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler, 2000 yılında yeni girilen döneme ilişkin sürdürülebilir kalkınma hedeflerini kabul ettiler.
CHP’li olabilmek, CHP etiketi taşımayı değil, etik değerlere, niteliklere sahip olmayı gerektirir.
Ülkede barış, terörsüz Türkiye mottosu ile de bezenmiş bir BOP (GOP) kurgusu sahneleniyor.
Kolonyalizm, sömürgecilik döneminde kolonilerde başat sömürgeci güçlerle işbirliği yapan...
2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde, yine parti örgütünün onayı olmadan, Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu tarafından biraz da gayri ciddi şekilde kürsüye çağrılarak resen aday ilan edilmiş; İnce seçimde genel merkez tarafından desteklenmediği yakınmasıyla partiden ayrılmıştır.
Ekonomi politikasının başarısı tartışmalarında başarısızlık kanıtı cari işlem açığı.
ABD’nin BOP (GOP) kapsamında Irak ve Suriye’yi hallettikten sonra güncel olarak İran, ardından da sıranın Türkiye’ye geleceği yorumları yapılıyor.
Ekonomik kalkınma, büyüme konusuna odaklanıldığında ağırlıklı olarak yatırım, sermaye birikimi, finansman, teknoloji gündeme getirilir.
Klasik iktisat öğretisinde faiz etkili araçtır...
Bir ekonominin kalkınma aşamasına geçmeden önce gayri safi yurtiçi ve milli hasılasının (GDP-GNP) artması gerekir.
PKK’nin karalama, itham, yol gösterme, övünme ile dolu bildirgesi veya memorandumu; devletin egemen karakteri, bağımsız üniter, ulusal yapısı, Türkiye devletini uluslararası olarak tanıyan Lozan Antlaşması konularında tartışmalara yol açtı.
TC Merkez Bankası’nın brüt, net rezervi arttı, eksildi bilgisinden çok, merkez bankaları niçin rezerv bulundururlar, rezerv yeterliliğinin ölçütleri nelerdir, rezerv nasıl değerlendirilmeli, kullanılmalıdır sorularının yanıtları bilgilendirmede yararlı olur.
Sözcükler büyülüdür. Etki altına alır, belirli somut bir amaca yönlendirir, umuda kaptırır. “Barış” da büyülü bir sözcüktür.
İktisatta irdelenmeyen, bulgularla da kanıtlanmayan bir inanç, has, dogma da yabancı sermaye yatırımıdır. Yabancı sermaye yatırımı bir “panacea”, her derde deva olarak önerilir. Yabancı sermaye gelecek, üretim, istihdam artacak, enflasyon hız kesecek, döviz, teknoloji, yönetim deneyimi girişi olarak kriz sonlanacak.
Olaylar ve anılar
Faşizan hukuk düzeni
Türkiye’nin temelinin atıldığı gün
Gelir dağılımı ekonomik kalkınma
Diploma
Çevresel sermaye varlığı
Dış politikada sağgörü
Devletin onarımı
Cumhuriyetin fetret dönemi