Öztin Akgüç

Politik risk

22 Eylül 2021 Çarşamba

Politik risk, genelde dış ticarette sorundur. Dış ülke/ülkelerle siyasal ilişkilerin kesilmesi, ambargo uygulamaları, ekonomik yaptırımlar, siyasal düzenin değişmesi, iç ayaklanmalar, parasal ve mal hareketlerini, taahhütlerin yerine getirmesini aksatarak politik risk oluşturur. Politik riskin, firmaların alacakları önlemlerle giderilmesi olanaklı olmadığından, dış politik risk, sigorta ettirilerek güvence altına alınır.

Firmalar, kredi (ticari), likidite, kur, faiz, faaliyet, piyasa, sermaye riskleriyle karşılaşmakta, risk yönetimleri başarımlarını belirleyici etken olmaktadır. Günümüzde ülkemizde cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden kaynaklanan iç politik riski de eklemek gerekir. İzlenen politikaların, kanıtlanmış kuramsal temeli olmaması, sağlıklı verilere dayanmaması, kuralsız, önlemlerin rasgele, keyfi olarak alınması, uygulayıcı kadroların yetersizliği gerek firmalar gerek ülke için bilinen risklerden daha ciddi, olumsuz tehlikeler doğurmaktadır.

Teknik olarak risk ve belirsizlik terimlerini ayırmak gerekir. Risk terimi, farklı sonuçların olasılıklarının öngörülebilmesi halinde kullanılmaktadır. Kararlar rastgele, düzensiz, kuralsız olarak alındığında oluşacak sonuçların olasılığını belirlemek olanağı olmadığından, risk yerine politik belirsizlik teriminin kullanılması daha doğru olur. Belirsizliği sigorta ettirmek de mümkün değildir.

Ülkemizde özel kesim de dahil hemen her alanda kozmetik, makyajcı yönetim anlayışı hâkimdir. Kozmetik yönetimde gerçekler değil; kamunun olayları, gelişmeleri, gösterilmek istenen yönde algılaması başarılı olduğu izlenimi yaratmak önemlidir. Algı yaratma amacıyla çarpıtılmış verilere, bilgi kirliliği olan resmi rakamlara, makyajlı tablolara bakılarak değerlendirme yapmak yanıltıcı olur. Algı yönetimi bağlamında, ekonomik büyümeye ve enflasyona ilişkin açıklamaları da ihtiyatla yorumlamak, irdelemek gerekir.

Ekonomik büyüme, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) önceki döneme göre artışıdır. GSYH bir hesap döneminde ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin, cari piyasa fiyatlarıyla değerleri toplamıdır. Ekonomide üretilen tüm mal ve hizmetleri, fiziki olarak saymak, ölçmek, tartmak mümkün olmadığından, hesap yapılırken bazı varsayımlara katsayılara dayanılır. GSYH rakamı tahminidir; muhasebe kesinliği yoktur. Çift sayım yapmamak için, nihai tüketim malları ve sermaye malları üretiminde girdi olarak kullanılan ara malları hesaba dahil edilmez. Mal ve hizmetler cari piyasa fiyatlarıyla değerlendirildiğinden, büyüme hızı hesaplanırken fiyat değişiminin etkisini gidermek, sabit fiyatlara indirgemek için düzeltici, deflatör kullanılır. Düzelticinin yüksek veya düşük hesaplanması da büyüme hızını etkiler. Milli gelir hesapları tahmini olduğundan açıklanan büyüme hızının diğer veri ve göstergelerle de desteklenmesi gerekir.

Yüksek büyüme hızının, işsizliğin azalması, cari işlemler dengesinin düzelmesi, hisse senedi değerlerinin yükselmesi, ulusal paranın değer kazanması, dış kredi risk priminin düşmesi, yabancı sermaye girişinin artışı gibi sonuçları olması beklenir. Açıklanan yüzde  21.7 büyüme hızı, sürdürülebilirliği, iç ve dış piyasalara inandırıcı gelmediğinden olumlu değil, kur yükselmesi, hisse senetleri fiyatlarının düşmesi gibi ters yönde gelişmeler olmuştur.

Enflasyonla mücadelede öncelikle enflasyonun türünün, kaynağının belirlenmesi, fiyat artışının analizinin yapılması gerekir. Talep artışı, talep-üretim dengesizliği, kâr marjı yüksekliği, sermaye-emek pay artırma çekişmesi, yurtdışı fiyat artışının ithali, kur artışı, devalüasyon - enflasyon geçişkenliği, sarmalı hatta beklentiler enflasyonun ana nedeni olabilir. Kaynağı bilinmeyen enflasyonla savaşılamaz. Enflasyonun türüne göre alınacak önlemler, izlenecek politikalar farklı olmalıdır.

Fiyatların analiz edilmesi, artışın hangi kalem / kalemlerden kaynaklandığının belirlenmesi gerekir. Para politikası, tüm mal ve hizmetlerin fiyatları üzerinde aynı ölçüde etkili olmadığından, enerji ve gıda fiyat artışlarından arındırılmış çekirdek enflasyon hesaplanır. Enflasyon gıda ve enerji fiyatlarındaki artıştan kaynaklanıyorsa para politikasının enflasyonla mücadelede etkinliği ya yoktur ya çok zayıftır. Bu takdirde enflasyonla mücadelede farklı araçların kullanılması, politikaların izlemesi gerekir. Çekirdek enflasyonun düşmekte oluşu, enflasyonun yavaşladığı anlamına gelmez. Enflasyonla mücadelede, para politikası dışında farklı araçların kullanılması gereğini gösterir.

Ülkemizde yüksek işsizlik, cari işlemler açığının süreğenliği, artan bütçe açıkları, verim artışı yavaşlığı, siyasal düzenden kaynaklanan politik risk, özel ve kamu kesiminde yönetici yetersizliği, ekonomimizin yakın gelecekte iyileşmesi beklentisinin gerçekçi olmadığını göstermektedir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları