Üstün Dökmen

Kadınlarımız mağdur mu?

31 Mart 2024 Pazar

Kadınlarımızın mağdur olup olmadıkları konusunda iki farklı görüş var. Birinci görüşe göre kadınlarımız mağdur değildir, ailelerini onlar yönetirler. Bu konudaki ikinci görüş ise kadınlarımızın ortalama olarak mağdur oldukları yolundadır.

Buna göre kadınlarımız çoğunlukla itilip kakılırlar, fiziksel, sözel ve ekonomik şiddete uğrarlar, binlercesi mor gözlerle mor çatılara sığınmak zorunda kalır ve kadın cinayetleri giderek artmaktadır. Ben ve eşim Prof. Dr. Zehra Dökmen ikinci görüşün büyük ölçüde doğru olduğunu düşünüyoruz. İkisini de irdeleyelim.

KADINLARIMIZ MAĞDUR DEĞİLDİR

Bu görüşü savunanlar özellikle Anadolu’muzda boyun eğici gözükseler de kadınların alttan alta, sessizce, yani ilmi siyasetle eşlerini yönettiklerini iddia ederler. Kadınların geçmişte de mağdur olmadıklarını savunarak “Osmanlı’da kadınlar saltanatı vardı” derler.  

Engin Geçtan bu konuda “İnsan Olmak” adlı kitabında şöyle demiştir: “Birçok ailede görünürde babalar karar alırlar ancak kararın asıl sahibi annedir ama anneler babanın erkeklik rolüne gölge düşürmeyecek şekilde süreci yönetirler. Kararı anne verir, baba ilan eder. Bu durumda toplumumuz biçimsel olarak babaerkildir ama üstü kapalı şekilde anaerkil sayılabilir.” 

KADINLARIMIZ MAĞDURDUR  

Yukarıdaki görüş Geçtan’ın “İnsan Olmak” adlı kitabında yer alıyor. Kanımca bu kitap yayımlandığı günden bugüne alanında abidevi niteliktedir, insana ilişkin pek çok önemli bilgiyi içermektedir. Kitapta itiraz edebileceğim tek nokta kadınların ezilmediklerini ileri süren yukarıdaki paragraftır. Geçtan bu paragrafta, hiçbir art niyet taşımadan aileleri kadınların ustaca yönettiklerini ifade etmiştir. Bazıları ise art niyetli olarak ülkemizde aileleri kadınların yönettiklerini, aslında kadın sorunu diye bir şey bulunmadığını iddia ederler. Bu iddialarını güçlendirmek için de Osmanlı’da kadınlar saltanatı olduğunu söylerler. Bütün bunlar birer safsatadır. Evlerimizde az sayıda kadının evinde sözünü geçiriyor olabilir ancak genelde erkeklerin sözü geçer, erkek egemen bir düzen vardır ülkemizde.

“Osmanlı’da kadınlar saltanatı vardı” cümlesi romantik bir ifadedir. Hürrem Sultan, Turhan Sultan, Kösem Sultan var diye koskoca Osmanlı tarihine kadınların damgalarını vurduklarını söyleyemeyiz. Onca savaşı kadınlar kazanmamıştır onca şehzadeyi, veziri, ahaliyi kadınlar idam ettirmemiştir. Üstelik haremde 50 tane kuması olan bir hanım sultanın çok güçlü olduğunu kim iddia edebilir? Osmanlı’da kadınlar saltanatı bulunduğunu, Anadolu kadınlarının erkekleri yönettiklerini iddia etmek kadın erkek eşitsizliğinin olmadığını, bu konuda ülkenin güllük gülistanlık olduğunu ispatlama çabasıdır, nafiledir. Bence ülkemizde erkekler muhatap olmak istemedikleri basit konuları (argo deyimle fasulyeden konuları) eşlerine havale ederler. “Bey akşama ne pişireyim?” “Hanım sen karar ver.” “Okul aile birliğine kim gitsin?” “Hanım sen gidiver.” Bu durumda kadıncağız evdeki kararları kendisinin verdiğini zanneder. Bu bir avuntudur.

Erkek egemen düzenin olmazsa olmaz bazı kararları vardır, bu kararların alındığı toplantılara hiçbir kadın davet edilmez. Örneğin evin genç kızı aileden veya dışarıdan birisi tarafından hamile bırakılmıştır, öldürülmesine karar verilecektir. Bu toplantıya kızın annesi, anneannesi çağrılmaz, sadece erkekler toplanırlar, onlar da kızın 13 yaşındaki erkek kardeşinin ablasını vurmasına karar verirler, suçu reşit olmayan bir çocuğun üzerine yıkarlar.

Konferanslarımda bazen, “Erkekler matematik becerisi açısından kadınlardan üstün müdür?” diye sorduğumda çok sayıda erkeğin yanı sıra onlarca kadın da “Evet” cevabını verir. Kadınların cevabına bakarak “Arkadaşlar köleliğin en kötüsü gönüllü köleliktir” derim. Çünkü birtakım zihinsel beceriler açısından, bu arada matematik becerisi açısından erkeklerle kadınlar arasında önemli bir fark yoktur. Bir zamanlar erkeklerden daha iyi hesap yapan, “kompüter kadınlar” adı verilen siyahi kadınlar vardı. Günümüz kadınları matematik becerilerinin erkeklerden geri olduğuna inandıklarında ikinci sınıf insan, adeta gönüllü köle olmaktadırlar. Erkek egemen toplum kadınları bu konuda ikna etmiştir.         

Bugün pek çok kişinin, “Eşlerine şiddet uygulayan maganda erkekleri anneler yetiştiriyor, yetiştirmesinler efendim” dediklerini duyarsınız. Zehra Dökmen, “Kadın toplumda zaten mağdurdur, böyle söylendiği zaman anneler ikinci defa mağdur oluyor” der. Kendisine katılıyorum, bence de kadına baskı uygulayan maganda erkekleri anneler değil, erkek egemen düzenin erkekleri yetiştirmektedir. 

1940’larda Fenelon’un kızların eğitimiyle ilgili bir kitabı dilimize çevrilmişti. Bu kitabında düşünür, “Bir kadın evlenmeden önce babasının, evliyken kocasının, kocası öldükten sonra da oğullarının gözetimi ve denetimi altında olmalıdır” der. Bizim oğlumuz yok, eğer olsaydı da tutup Zehra Hanım’ı denetlemeye kalksaydı delikanlı için bir felaket olurdu. Çünkü Zehra Hanım, Tomris’ten, Süyümbike’den, Selcan Hatun’dan, Banu Çiçek’ten, Nene Hatun’lardan bu yana binlerce yıllık güçlü Türk kadını geleneğini, Cumhuriyetin değerleriyle birleştirmiş sevecen ama otoriter bir insandır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Işığı üretmek 21 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları