Öztin Akgüç

Ekonomik Kavramlar Somutlaşırken

26 Aralık 2014 Cuma

Ekonomi yazınında, alternatif maliyet, fırsat maliyeti, dışsallık, sosyal maliyet, katma değer, sosyal kârlılık gibi kavram, terimler kullanılır. Bu kavramlar, terimler, çoğu kişi için anlam ifade etmeyebilir, soyut gelebilir. Belki de terimleri kullananlar “o kafa” ukala diye küçümsenir.
Son dönemde, Ankara’daki yapı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, rezidans, ikametgâhı, bir türlü uygun isim bulunamayan yapı, İstanbul’da yapımına başlanan üçüncü köprü, havalimanı, feci maden kazaları, insan kayıplarımız... Bazı kavramları, terimleri somutlaştırıyor.
Ankara’daki yapıyı görenler, maliyetini öğrenenler şu tür soruların yanıtını aramaya başladı: Bu yapı yerine kaç okul, kaç hastane, kaç sınai tesis yapılabilirdi? Böylece alternatif maliyet, fırsat maliyeti kavramı yerleşmeye, tartışılmaya başlandı. Bir karar alındığında, bir yatırım, bir harcama yapıldığında, bazı yararlardan, hizmetlerden yoksun kalındığı görüldü. Yoksun kalınan faydanın, hizmetin, gelirin sağlanan yarardan, hizmetten ve gelirden daha fazla olabileceği anlaşıldı.
İstanbul’da Kilyos’a giderken kesilen ağaçlar, ormanlık arazide acemi tıraşına benzeyen açılan yollar, çevre kirlenmesi, havalimanı inşaatının tarım arazilerini yok etmesi, su havzalarını tehdit etmesi, kirletmesi, dışsallığı, dışsal maliyet kavramını somutlaştırdı. Çoğu kişi maliyet hesabı yapılırken yok edilen, kirletilen çevrenin maliyetinin de hesaba katılması gerektiğini kavradı.
Maden kazaları, ölümler, bu tür faaliyetlerin bir de sosyal maliyeti olduğunu; toplum refahı, gönenci açısından sosyal maliyetin dikkate alınması gereğini ağır bedel ödenmesi karşılığında öğretti.
Yaşanan talihsiz olaylar, bazı faaliyetlerin, yatırımların özel kârlılığının yüksek olmasına karşın sosyal maliyetinin daha ağır olduğunu, sosyal açıdan zararlı olduklarını kanıtladı.
Kâr ile katma değerin farklı terimler olduğu, işletmelerin özel kâr değil, milli gelire katkı, yaratılan katma değeri en çoklamayı amaç fonksiyonu olarak benimsemeleri gereği daha güçlü savunulmaya başlandı.
Halkımızın en azından bir bölümünün, “o kafa” diye sarakaya alınan kişilere, bazı harcamalara, yatırımlara karşı çıkmaları nedeniyle hak vermeye başladığını ümit edelim. İşte “o kafa” ülkenin, toplumun yararını düşünerek, kaynak israfına engel olmak için, ağır toplumsal maliyetlerin ödenmesi için yapılmakta olan gösteriş amaçlı işlere karşı çıkıyor. Dışsallığı, sosyal maliyeti, alternatif maliyeti, kaynak kullanımında etkinliği bilerek yapılanlara karşı çıkıyor.
Türkiye’yi uzun yıllardır “o kafa” değil, “bu kafa” yönetiyor. Bu kafa yönetiminde halkın önemli bir bölümü yoksulluk, hatta açlık sınırı altında, ianeye muhtaç yaşıyor. Eğitim düzeyi Suudi Arabistan’da bile geri bir ülke konumunda, dünya gelişme endekslerinin en son sıralarında yer alıyor. Gelecek için umut da vermiyor. Suçlanan “o kafa”; alınan sonuçlar da “bu kafanın” ürünü.
Halkımız maliyeti ağır olsa da gerçekleri görmeye, eleştirilen “o kafanın” gerçekte toplumun yararını savunduğunu kavramaya başladıysa bu kazançtır.
Ankara’daki garip yapı, İstanbul’da üçüncü köprü, havalimanı inşaatı, maden ocakları faciaları, bazı ekonomik terim ve kavramların açıklanmasını kolaylaştırdı, somutlaştırdı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları