Ütopyasızlaşma
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

Ütopyasızlaşma

25.09.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Akış serisine yeniden dönelim, akıştan kaçışı tetikleyen bir olguya, ütopyasızlaşmaya bakarak. Ütopya gerçekte var olmayan ama arzulanan yer anlamına geliyor. Distopya türü ise zaten var olan kötüye gidişi görüp ürken aydının, bizi daha kötüsüne hazırlama arayışıyla besleniyor. Orwell’in, Bradbury ve daha nice ismin distopyaları, 20. yüzyıla işte böyle damga vuruyor.

Ya bizde durum nedir? Bugün bir şekilde çoğumuz içinde bulunduğumuz koşulları distopya (karanlık ütopya) olarak adlandırıyoruz. Her gün “Bu kadar da olmaz” dediğimiz ne varsa gerçekleştiğini görüyoruz ve işlerin daha iyiye gideceği umudunu yitirdiğimiz oranda da ütopyasızlaşıyoruz. Bu, ilginç bir denklem. Sadece hayali olacağını düşündüğümüz kötülükler ülkeye yaşatılıyor. Öyleyse hayali olacağını düşündüğümüz iyilikleri de gerçekleştirmek mümkün. Ancak denklemin bu ayağı eksik. Distopikleşme artıyor ve ütopyasızlaşma, daha iyiye gidişten, hatta tek mümkün iyi olarak sunulan iyiden daha öteye geçme ufkundan ümidi kesiş de bu süreci pekiştiriyor.

Kuşkusuz hem dünyada hem de Türkiye’de distopya pratiğini artıran ve ütopya ufkunu geri çeken güncel gelişmeler de var. Örneğin küresel salgın, distopya edebiyatına ilgiyi pekiştirdi. Kaçınılmaz olarak. Saramago’nun Körlük’ü, Camus’nün Veba’sı pandemi döneminde yeniden, daha büyük bir ilgiyle anımsandı. Demek ki distopyalar gelecek zamanı ele alsalar, yazarları daha kötü bir gelecekten endişeyle bu eserleri yazsalar da okurların bu eserlere yönelişi daha çok şimdiki zaman kaygısı, bu zamanı anlama arayışı barındırıyor.

Son yıllarda bizim edebiyatımızda ve sinemamızda da distopya, karamsar gelecek kurgularında önemli bir artış var. Bunlar genellikle kentsel ya da ekolojik çöküş üzerinden düzenin yabancılaşmasını, kırılganlığını ve yaklaşan zorlukları bize hatırlatan eserler. Oysa ütopya türü için aynı gelişme düzeyinden söz etmek olası değil. Şunu söylemek mümkün: Bugün Türkiye’de yazarın, edebiyatçının ya da sinemacının üretiminin ütopyasızlaşmasıyla, distopyalaşmış bir yaşam, bir siyasal-toplumsal düzen, bir düşünce ve sanat üretiminin gelişimi arasında açık ilişki var. 12 Eylül darbesiyle, özel olarak piyasalaşmış-bireycileşmiş tüketim ilişkileri içindeki geçim dertleriyle ve ardından da 21. yüzyıla, 20. yüzyıl distopyalarını güncelleyerek giren bir iktidarın baskıcı rejiminin etkisiyle birlikte, yalnızlaşma, karamsarlaşma, akıştan kaçma eğilimlerini distopik bir ufka, esere, daha kötü bir dünya tasarımına tercüme etme eğiliminin artışa geçmesi tesadüf olamaz.  

DİSTOPYANIN AĞIRLIĞI

Ancak biraz geriye gidelim. Değerli araştırmacı Sadık Usta, Türk Ütopyaları başlıklı çalışmasında şöyle önemli bir saptama yapıyor: “1890-1914 yılları, sadece Osmanlı’nın yıkılış dönemi değildir, bu dönem aynı zamanda ve özellikle, düşünce akımlarının ve siyasi hareketlerin yükseliş dönemidir de. Bu dönemde yaşadığı halde, cebinde bir ‘kurtuluş planı’ olmayan entelektüel yok gibidir.” 

Nitekim daha iyi bir gelecek umuduyla yazılan eserler de bu dönemde canlılık kazanıyor. O halde yeni sorumuz şu: 100 yıl önce Hamidiye istibdadında aydınımızın, yazarımızın yaşadığı baskılar, tehditler bugünkünden az değildi; bu durumda bugünkü ütopyasızlaşma sürecimiz, sadece distopya içinde yaşamamızla, baskıcı bir rejimle karşı karşıya olmamızla, dışımızdaki nedenlerle açıklanabilir mi? Kanımca hayır. Aradaki temel fark, 100 yıl önce öyle ya da böyle bir kurtuluş reçetesi yazan aydının, teorisinin peşinde koşan bir pratisyen tavrı geliştirmesinde ve çıkışı bireysellikten öte, örgütlü tutumlarda aramasında beliriyor. Yine Cumhuriyet devrimiyle birlikte gelişen aydınlanma da bu dünyalı kurtuluşların önünü açtığı, bireyin kendi yaşamını ve çevresini kaderciliğe düşmeden dönüştürebileceğine inanmasını sağladığı oranda ütopya ufkunu genişletiyor. Enstitülü aydınların ütopyaları var. 68 gençliğinin ütopyası var. 70’lerde ütopya patlaması var. Toplum örgütlendikçe ve bilinçlendikçe ütopyalar da gelişiyor. Toplum parçalandıkça, kadercilik ideolojik aygıtlar eliyle yeni kuşaklara dayatıldıkça ise tersi yaşanıyor.

Horkheimer, Akıl Tutulması’nda şöyle önemli bir saptama yapıyor, öyle bitirelim: “Bugün ütopyaya giden yolda en büyük engel, toplumsal iktidar makinesinin ezici ağırlığı ile atomlaşmış kitlelerin güçsüzlüğü arasındaki oransızlıktır.” Bizim bugünkü ütopyasızlaşma sürecimizin arkasında da büyük oranda bu gerçeklik yatmıyor mu? Demek ki ütopyasızlaşma meselemiz, yazarımızın kurgusal gücündeki zayıflıkla, daha iyi bir dünyayı tasvir edecek edebi yetenekten yoksun olmasıyla ilgili değil. Hayal, rüya olarak gördüğümüz ütopya, aslında yazarın, aydının “gerçekçi” zihninde yazıya dönüşmeden silinip gidiyor. Yazarın bilincinin inanmadığı bir ümide, bizleri inandırma şansı da bu nedenle kalmıyor. En hayali kurgunun sınırını, gerçeklikle bağı belirliyor. Andığımız oransızlık nasıl giderilecek? E. Bloch’u anarak bu alana bir “Umut İlkesi” ile müdahale etmek, pratikte “mümkün olmadığı düşünülen çözümlerin mümkün olduğunu göstermek” ve bu yeni denge üzerinden de daha iyi bir dünya, ülke, toplum ütopyasına doğru atılım yapmak, yazmak gerek. Yalnızlaşmadan, aynıları toparlayarak, dayanışmayı geliştirerek. Kim bilir, belki de E. O. Wright’ın bizi “Gerçek Ütopyalar”a; ütopyalar çağının kapandığı, “başka alternatifin kalmadığı” fikrinin dayatıldığı koşullarda, gerçekleştirilebilir hayallerle kapıyı yeniden açmaya çağırması biraz da bundandı.

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021