OLCAY BÜYÜKTAŞ
- Küresel salgınla mücadele dünya genelinde dengesiz ve yetersiz seyretti, yüksek ve düşük gelirli ülkeler arasındaki açık daha da derinleşti. Tüm insanlara hak ettiği işsizlik, maluliyet gibi sosyal korumayı sağlamak için gerekli harcama yüzde 30 arttı.
- COVID-19 küresel salgını, yüksek ve düşük gelirli ülkeler arasındaki sosyal koruma farklarını ortaya çıkardı ve daha da ağırlaştırdı. Düşük gelirli ülkelerin yurttaşlarına koruma sağlaması için 78 milyar dolar yatırım yapması gerekiyor.
Yaklaşık iki yıldır dünya zorlu bir sınavdan geçiyor. Beklemediği bir anda beklemediği bir yerden gelen salgın tüm dünya halklarını zor bir sınava zorladı. Salgın, aldığı yüz binlerce canın yanı sıra insanların yaşamlarını, iş yapış biçimlerini, hayat tarzlarını değiştirmeye zorladı. Devletleri de yurttaşlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmeye zorluyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son raporu, salgın krizinin boyutlarını ve eşitsizliği gözler önüne seriyor.
Rapora göre COVID-19 krizi sırasında sosyal koruma dünya genelinde benzeri görülmemiş biçimde yayılmasına rağmen, dört milyarı aşkın insanın hiçbir koruması yok.
Sosyal koruma, başta yaşlılık olmak üzere sağlık hizmetleri ve gelir güvencesine erişim, işsizlik, hastalık, maluliyet, işyerinde yaralanma, çocuklu aileler için doğum veya haneye temel geliri sağlayan kişinin kaybedilmesi hallerini kapsıyor.

EŞİTSİZLİK VAR
Dünya Sosyal Koruma 2020-22 Raporu’na göre şu anda 4.1 milyar insan yani dünya nüfusunun yüzde 53’ü ulusal sosyal koruma sistemlerinden hiçbir gelir güvencesi elde edemiyor, dünya nüfusunun yalnız yüzde 47’si etkin olarak en az bir sosyal koruma yardımından yararlanıyor.
Sosyal korumada önemli bölgesel eşitsizlikler var. Dünyada en geniş sosyal güvenlik kapsamına sahip bölge olan Avrupa ve Orta Asya’da insanların yüzde 84’ü en az bir yardım alıyor. İkinci sırada, yüzde 64.3 oranıyla Amerika Kıtaları geliyor ve küresel ortalamanın üzerinde yer alıyor. Asya-Pasifik ülkelerinde halkın yüzde 44’ü Arap ülkelerinde yüzde 40’ı ve Afrika’da yüzde 17.4’ü ancak yardım alabiliyor.
Rapora göre herkese en azından minimum sosyal korumayı sağlamak için gereken ek harcama COVID-19 krizi başladığından beri yaklaşık yüzde 30 arttı.
ILO Genel Direktörü Guy Ryder ülkelerin yol ayrımında olduğunu, raporun bir yol haritası çizdiğini belirterek “Bu, yeni nesil hak temelli sosyal koruma sistemleri oluşturmak için küresel salgınla mücadeleyi doğru yönlendirecek önemli bir adımdır. Bu önlemler, gelecek krizlerin insanlara olan etkisini azaltabilir, çalışanlara ve işletmelere ileride çeşitli geçişleri güven ve umutla başarmaları için güvence sağlayabilir. Etkili ve kapsamlı sosyal korumanın yalnız sosyal adalet ve insana yakışır işlerin değil, aynı zamanda sürdürülebilir ve dayanıklı bir gelecek oluşturmanın da temeli olduğunu bilmeliyiz” dedi.
DAHA ÇOK EŞİTLİK HERKESE YARAR GETİRİR
ILO Sosyal Koruma Departmanı Direktörü Shahra Razavi’nin rapora ilişkin değerlendirmesi özetle şöyle:
Krizle mücadele önlemlerine yapılan büyük kamu harcamaları sonrasında ülkelerin mali konsolidasyona geçmesi için büyük bir baskı var ancak sosyal korumada kesintiye gidilmesi ağır zarar verir; tam da bu noktada ve bugün yatırım yapılması gerekiyor” dedi. “Sosyal koruma, tüm kalkınma düzeylerindeki ülkeler için geniş kapsamlı sosyal ve ekonomik faydalar oluşturabilen önemli bir araçtır. Daha iyi sağlık ve eğitim, daha çok eşitlik, daha sürdürülebilir ekonomik sistemler, daha iyi yönetilen göç ve temel hakların gözetilmesini destekleyebilir. Bu olumlu sonuçları yaratabilecek sistemleri kurmak için, çeşitli mali kaynakların bileşkesine ve özellikle daha yoksul ülkelere yönelik destek içeren daha geniş uluslararası dayanışmaya ihtiyaç var. Elbette bu başarının getirileri ulusal sınırların ötesine geçecek, herkese yarar sağlayacak.
ZENGİN DAHA ÇOK VERİYOR
En sınırda bile olsa temel sosyal koruma kapsamını güvence altına almak için düşük gelirli ülkelerin her yıl ek olarak 77.9 milyar ABD Doları, düşük-orta gelirli ülkelerin her yıl ek olarak 362.9 milyar ABD Doları yatırım yapması gerekiyor. Üst-orta gelirli ülkelerin her yıl yapması gereken yatırım 751 milyar dolara yaklaşıyor. Bu da sırasıyla GSYH’lerinin yüzde 16, yüzde 5 ve yüzde 3.1’ine denk geliyor.