Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gezi Parkı Direnişi ve örgüt ironisi

31 Mayıs 2024 Cuma

Gezi Parkı Direnişi 27 Mayıs gecesi, Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesine karşı gençlerin karşı koymasıyla başlayan, Temmuz ayının ortalarına kadar bütün Türkiye’de devam eden, ulusal çapta bir siyasal protesto hareketidir.

30 Mayıs sabahı polisin, gençlerin protesto çadırlarını basması ve yakmasıyla yaygınlaşmıştır.

İçişleri Bakanlığı’nın 23 Haziran’da yaptığı açıklamaya göre Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde düzenlenen eylemlere toplam 2.5 milyon kişi katılmış, bundan daha fazla kişi sosyal medyada görüş bildirmiş, bazıları henüz çocuk veya çok genç yaşta olan siviller, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan, Burak Can Karamanoğlu, Mehmet İstif, Elif Çermik ile polis komiseri Mustafa Sarı ve polis memuru Ahmet Küçüktağ hayatını kaybetmiş, 9 bin 63 kişi yaralanmıştır.

***

Başta CHP, DİSK, TTB, TMMOB, Antikapitalist Müslümanlar, olmak kaydıyla, birçok Demokratik Toplum Kuruluşu, siyasal parti, sendika, meslek örgütü...

Sağ, sol, mütedeyyin, ateist, laik, her görüşten, her akımdan, Demokratik Rejimi savunan örgütler, kişiler ve kuruluşlar...

Taksim Gezi Parkı Direnişi’ne katılmış ve bu direnişi desteklemişlerdir.

İlginç olan nokta, bu Direniş sırasında, ilke olarak hiçbir grubun simgesi benimsenmemiş, sadece Türk Bayrağı kullanılmıştır. (Elbette bu ilkeye uymayanlar da olmuştur ama ben hareketin genel niteliğinden söz ediyorum. Bu konuda Aykut Küçükkaya ile birlikte yazdığımız, Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan, “Türkiye’yi Sarsan Otuz Gün, GEZİ DİRENİŞİ, Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak” adlı kitaba bakılabilir.)

Sadece Türk Bayrağı’nın kullanılması ile bütün demokratik güçlerin bu “Demokratik Direniş Eylemi”ni desteklediği, hiçbirinin tek başına, eylemin sahibi olmadığı vurgulanmıştı.

Ama ne yazık ki bu “örgütsüzlük” ve “sahipsizlik” ve daha geniş bir tanımla “hazırlıksızlık” ve “ittifaksızlık”, “Gezi Parkı Demokratik Direnişi”nin, kalıcı bir “Demokratik Direniş Yapısı”na dönüşmesini engellemiştir.

***

Türkiye’deki Atatürkçülerin, Demokratların, Sosyalistlerin, Demokrat Milliyetçilerin, Liberallerin, Demokratik Rejim taraftarı olan Sağcıların en büyük eksiği “Demokratik Rejim” konusundaki bu “ittifaksızlık” ve “örgütsüzlük”tür.

Üstelik “Taksim Gezi Parkı Direnişi”nin perde arkasında, çok gevşek, müttefiksiz, ittifaksız, olmakla birlikte bir “örgüt” de vardır.

Kendilerine “Taksim Dayanışma Bileşenleri Platformu” veya kısaca “Taksim Dayanışması” diyen ve Taksim’in yeniden yapılandırılmasında halkın da söz sahibi olmasını amaçlayan, bölgenin mahalle derneklerinin, sendikaların, meslek odalarının ve bazı siyasi partilerin bir araya gelmesiyle oluşan bir yapıdır bu “sözde örgüt”.

“Sözde örgüt” diyorum, çünkü “örgüt” sözcüğü, iktidar tarafından “terör örgütünü” anımsatan bir biçimde kullanılmaktadır.

Oysa bu “örgüt”, Taksim Direnişi’ni bile sürdürme gücü olmayan, “Demokratik Toplum Örgütü” niteliğinde bir oluşumdur.

AMA, “İRONİYE” BAKIN Kİ:

Tüm millete mal olmuş bir “Demokratik Direnişi” örgütleyerek bir “sürekli siyasal yapı” oluşturmak ve “direnişi devam ettirmek” gücünden yoksun olan bu oluşumun bazı mensupları, iktidar tarafından “Hükümet Darbesi” gerçekleştirebilecek bir konumda, güçte ve niyette görülmüş, yargılanmış ve hapse atılmışlardır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Filler savaşında Türkiye 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları