‘İkinci Soğuk Savaş’ ve ‘İkinci Yeni Dünya Düzeni’nde ‘Gerçek Yeni Türkiye’

01 Mart 2022 Salı

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve sonrasındaki gelişmeler, “Üçüncü Dünya Savaşı” ile tüm insanlığı yeryüzünden silip atmazsa dünya “İkinci Soğuk Savaş” dönemine girdi diyebiliriz.

Bir gerçeği hemen vurgulamalıyım:

Türkiye, dünyanın bu yeni dönemine bu rejim içinde ve bu iktidar yönetiminde girerse tam bir felaketle karşılaşacak ve bugünkü sorunlarımız, karşılaşacağımız yeni sorunlar karşısında hiç kalacaktır.

***

Sovyetler Birliği’nin çökmesi, Soğuk Savaşı bitirmiş, “Yeni Dünya Düzeni” kurulmuştu.

Bu düzen, Huntington’ın “Uygarlıklar Çatışması” dediği farklı kimliklerin birbirlerine düşmanlaştırılması esasına dayanıyor ve Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” dediği, kapitalizmin (emperyalizmin), demokrasi ve refah ilkeleri ile maskelenmiş egemenliğini ilan ediyordu.

Bu “Yeni Dünya Düzeni”nin egemeni ABD idi.

Huntington’a göre ABD (Batı), bu gücünü sürdürebilmek için de (Komünizmi çökerttiğine göre) önce İslam Uygarlığı’nın, sonra da Çin Uygarlığı’nın saldırılarını püskürtmesi gerekiyordu.

İslam Uygarlığı’nın sözde saldırısı Usame bin Ladin’in öldürülmesi ve El Kaide’nin esas gövdesinin küçük parçalara ayrılmasıyla önlendi.

Ve bu silahlı saldırı, ABD’nin Irak, Libya, Suriye işgallerinde ve ABD ile NATO’nun Libya müdahalesinde gerekçe olarak kullanıldı.

Bu arada dünya egemenliği açısından, ABD’nin gerçek rakibi olarak Çin ortaya çıkmıştı ama bu iki ülke arasındaki ekonomik ve mali ilişkiler o kadar yoğun ki henüz çatışmanın ve gerginliğin dünyayı nasıl ve ne biçimde etkileyeceği çok açık değil.

(Bir yandan ABD’nin pek çok üretimi Çin’de yapılıyor ama öte yandan Çin de oradan kazandığı paraları yine ABD’ye borç olarak veriyor.)

Sonuç olarak, 2000’lerin ikinci on yılında, Huntington’ın Batı’nın (ABD’nin) gelişmesi için zorunlu gördüğü saldırı muhatapları açısından, Sovyetler çökmüş, Radikal Siyasal İslamın temsil ettiği iddia edilen İslam Uygarlığı’nın sözde saldırısı engellenmiş, Çin ise henüz düşman kimliğiyle hedef tahtasına oturtulmamıştı.

Böylece “Soğuk Savaş” dönemindeki “Dünya Düzeninin” askeri örgütü NATO da düşmanı olan Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı çökmüş olduğu için işlevsiz kalmıştı.

Ama NATO, yeni Rusya Federasyonu’nu da askeri açıdan çevrelemek için eski Varşova Paktı üyesi olan yeni devletleri de kendi örgütüne katmaya devam etti.

Bu siyasetin tetiklediği olaylar şöyle gelişti:

1) NATO’nun genişlemesinden rahatsız olan Putin, Huntington’ın dünya siyasetine armağan ettiği(!) “Kimlik siyasetini” kullanarak Rusların çoğunlukta olduğu ve Ukrayna’dan bağımsızlıklarını ilan etmiş bulunan Donbas bölgesindeki iki şehri işgal etti.

2) Putin, Donbas bölgesiyle yetinmedi, Ukrayna’yı işgale başladı...

3) Bununla da yetinmedi, Finlandiya ve İsveç’i, NATO’ya girmemeleri için tehdit etti...

4) Ve son olarak da ordusunu nükleer silahlar konusunda hazırlığa geçirdiğini ilan etti.

Böylece Rusya Federasyonu, Avrupa, Batı ve Dünya için birdenbire yeniden büyük bir tehdit haline geldi.

Sonuç olarak SSCB’nin çökmesinden sonra işlevsiz kalan NATO, yeniden işlev kazandı...

“İkinci Soğuk Savaş” dönemi başladı.

(Bu çözümlemem üzerine, Putin’in hangi gerekçelerle Ukrayna’ya girdiğini anlatmama bakarak beni Rusçulukla etiketleyenler bu kez de Putin’in attığı adımların NATO’ya yeniden işlev kazandırdığını ve “İkinci Soğuk Savaş” dönemini başlattığını söylememi de Amerikancılıkla suçlarlarsa hiç şaşırmayacağım.)

***

Gelelim “Gerçek Yeni Türkiye”ye:

Erdoğan/AKP iktidarı ve “Şahsım Rejimi” kendi dönemlerini “Yeni Türkiye” diye nitelediler ve bir yandan ülkenin tüm kaynaklarını sömürdüler, bitirdiler, öte yandan da bunu yapabilmek için Temel Hak ve Özgürlüklerin canına okudular.

Bu “İkinci Soğuk Savaş” döneminde Türkiye’yi konumlandırmak için ne hedefleri ve ideolojileri ne de bilgileri ve becerileri yeterli.

İşte tam bu sırada 6 partinin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” bildirgesi imzalandı ve Türkiye’nin önünde yeniden bir “Demokrasi Umudu” belirdi.

Erdoğan/AKP iktidarının büyük bir felaket olan “Yeni Türkiye” sloganı ile yarattığı yıkıma karşı bu umudun müjdelediği “Gerçek Yeni Türkiye” bundan sonraki yazımın konusu olacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Havanda su mu dövüldü? 14 Haziran 2024
Lokantadaki mucize 11 Haziran 2024

Günün Köşe Yazıları