‘Ah, bu sessizliği anlat!’
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

‘Ah, bu sessizliği anlat!’

29.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

- Nefes almak isteyen okur için...

Size öncelikle karamsar şeyler yazmak istemediğimi belirtmek isterim. Arjantinli şair Alejandra Pizarnik’in şiirleriyle karşılaştığımda, bir an duraksamıştım. Hayata ve kendine dair bu denli sorgulayıcı bir bakışa sahip bir şairin hayal dünyasını, yaşadığı ortamı, ilişkilerini ve onu bu kadar umutsuz, hatta “karanlık” bir hale getiren unsurların neler olabileceğini düşünmeye dalmıştım.

Eğer yazıyorsanız, yaşadığınız dünyanın acısını hissetmemeniz mümkün değildir. Dahası, çağınızda olup bitenlere kayıtsız kalarak, bunları görmezden gelerek nefes bile alamazsınız.

Ve elbette, sizin neyi ve nasıl yaşadığınız da büyük önem taşır.

***

Bir “delirium” macerası yaşar gibiydik.

İnsan, iç dünyasının hallerini öyle kolayca açığa vurmaz. Ben; derin bir yazma tutkusuyla kurda, kuşa, börtü böceğe, güzel olan her şeye tutkuyla bakarken, sen...

Bunu bir türlü anlayamamıştın, bir de insanın duygularında yaşamayı...

Ama şimdi, yirmi sekiz deftere ve iki binden fazla sayfaya sığdırdığım bu “aşk”ı anlatacak değilim.

Alejandra Pizarnik’in şiirleriyle karşılaştığımda, adeta o sesi(ni) duydum! Hemen yanı başında okuyadurduğum Juan Rulfo’nun Clara’ya Mektuplar’ında duyduğum ise sanki kendi sesimdi!

İnsanın kendini yazarak keşfetmesi ne “büyük saadet”!

Hele bunun erken yaşlarda başlaması...

Bugün yazdığım onca defterin ateşleyicisi, geçmişteki o “ilk aşk”ın kıvılcımlarıydı kuşkusuz. Ve sayısız kitap, makale, yazı ise Dante’nin Beatrice imgesine duyduğu tutkulu serüvenin anımsattıklarıydı. Işıl Saatçıoğlu ile Yeni Hayat (*) çevirisini Dalyan’daki evinde konuştuğumuzda bana ettiği bir söz, bugün hâlâ kulaklarımda çınlamaktadır:

“Soylu düşünceyi yaratan ‘aşk’tır, bundan neden vazgeçelim ki!”

Yazmak, bir bakıma, tutkunun diliyle konuşmaktır. Yunus Emre’ye baktığımızda bunu anlamamak mümkün müdür:

“Bir denize düşen ölür dediler

Ölür ise ko ki ölsün nolusar

Aşk gelicek cümle eksikler biter

Bitmez ise ko ki kalsın nolusar”

Diyen Yunus’u hatırlamadan nasıl geçebiliriz?

Hem sonra, Dante’nin şu dizelerini bir mühür gibi taşımak; yüzümüzü, gönlümüzü renklendirmez mi:

“Sizler ki hüzün var yüzünüzde,

Yere eğik gözleriniz, acınızı göstererek,

Nereden gelirsiniz, renginiz

Acımanın rengine dönüşmüş böyle?

Gördünüz mü bizim soylu kadını,

Aşk yaşlarla ıslatırken yüzünü?

Söyleyin kadınlar, yüreğim söylüyor zaten,

Nereden geldiğiniz belli soylu hâlinizden”

(Dante/ Işıl Saatçıoğlu)

***

Durdum, düşündüm; okudum, daha çok okudum; okudukça yazdım, yazdıkça daha çok yazdım. Tam da unuttuğum yerde, yazarken yeniden o “zaman”a, o “delilik anları”na döndüm.

Delilik Taşını Çıkarmak’ı (**) yudum yudum okumaya başlarken, daha ilk sözlerde duraksıyorum:

“İçimden konuştuğum gibi konuşuyorum. İnsan sesi gibi çıkmakta ısrar eden sesimle değil, ormanda yaşamaktan vazgeçmediğime tanıklık eden diğeriyle.”

Başlayan her yeni gün, hafızanın derinliklerinde saklı kalanları birer birer hatırlatıyor.

“İnsan ne yaparsa kendine yapar; ezayı da cefayı da neşeyi de” diyen sesin alıp götürdüğü çocukluğuma dönüyorum yüzümü.

Sonra yavaş yavaş, “Maşatlıkta Kuş Sesleri”nin ilhamını bana veren o çocuğun sessizliğine; onun, ailemin geçmişine dair nasıl bir hafıza mekânı olduğu gerçeğine uzanıyorum.

***

Clarice Lispector’un uzun zaman önce okuduğum Yıldızın Saati’nden bir cümle çıkıyor şimdi karşıma:

“...yazarken benim de bir yazgım olduğunu görmek beni şaşırtıyor.” (***)

Evet, her sabah ve her akşam, dağın manzarasına dalarken, çoğalan bir ses gibi aynı dizeleri mırıldanıyorum:

“Beni sorarsan,

Kış işte

Kalbin elem günleri geldi

Dünya evlere çekildi, içlere

Sarı yaseminle gül arasında

Sis arasında

Denizle gölge arasında

Yanımda kediler, kuşlar

Fikrimden dolaşıyorum.” (****)

***

Evet, içinden çıkamadığındı madem; dön yüzünü taşlara konuş dedim kendime. Ve resme başla, klarnet üfle... Ve sabahları çıplak ayakla göle doğru yürü, ötesindeki denizi hayal et... Ve Ekincik, Yuvarlakçay, Sarıgerme günlerini hatırla... Ve Leokidia, Hierapolis, Afrodisias, Hattuşaş gezintilerini... Ve çekirge tufanına tutulduğunuz anı, kızınızın neşesini...

***

Ve gene şair karşılıyordu beni sözleriyle:

“Ama sen bahçeleri anlatma, gülü anlatma, denizi anlatma. Bildiğin şeyleri anlat. İliklerinde titreşen şeyi anlat, bakışlarını ışıklandırıp gölgelendiren şeyi, kemiklerinin dinmeyen ağrısını anlat, baş dönmelerini anlat, nefes alıp vermeni anlat, kimsesizliğini, ihanetini. Kendime dayattığım bu süreç öyle karanlık, öyle sessiz ki. Ah, bu sessizliği anlat.”

Ve işte o sessizlik, karanlığın koynunda fısıldayan bir nehir gibi akarken, ben kalemimle taşların diline dokunurum; her satırda gölgeler arasındaki ışığı yakalarım. İşte o zaman o karanlık, bir aynaya dönüşür; bildiğim her şeyi, ihaneti, kimsesizliğimi yansıtır... Ama derken ruhumun derinliklerinde bir kuş sesi uyanır. Yazmak, bu sessizliğin içinde bir nağme gibi yükselir, denizin ötesine uzanır; Hattuşaş’tan Ekincik’e, Hierapolis’ten Sarıgerme’ye geçmişin gölgelerinden geleceğin umuduna bir köprü kurar. Ah, bu sessizliği anlatmak, kendimi yeniden kurmanın, yıldızların altında bir yasemin gibi açmanın yoludur; ve ben, çıplak ayakla bu yolda yürürken, her adımda kendimi yeniden bulurum.

---

(*) Yeni Hayat, Dante; Çev.: Işıl Saatçıoğlu, 1993, YKY., 55 s.

(**) Delilik Taşı, Alejandra Pizarnik; Çev.: Yasemin Çongar, 2025, Everest Yay., 224 s.

(***) Yıldızın Saati, Clarice Lispector; Çev.: Başak Bingöl Yüce, 2017, Monakl Yay., 102 s.

(****) Beni Sorarsan, Gülten Akın; 2014, YKY., 74 s.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024