Bize dokunan hikâyeler...
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

Bize dokunan hikâyeler...

04.06.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Wim Wenders’ın Mükemmel Günler filmi birkaç açıdan okunup irdelenmeye değer. İnsanı anlatan hikâyelerin bir özelliğidir bu.

Yılmaz Erdoğan’ın hikâyesini yazıp başrolünü oynadığı İnci Taneleri televizyon dizisini izleme merakım da bundandı. Birtakım önyargılarımı kırıp haftanın belirli saatlerinde bunu izlemeye zaman ayırdım.

Erdoğan, iyi bir hikâye anlatıcısı.

Elindeki enstrümanları iyi kullanmasını bilen biri üstelik. Yerli yersiz birçok eleştiri bir yaratıcıyı çok da etkilemez diye düşünüyorum. Öncelikle yaptığı şeye inanmalı, buna adamalıdır yaratıcı. Kime, neden, niçin bir hikâye anlatmak istiyorum gibisinden soruları vardır elbette.

Wenders, Tokyo Belediye başkanının belgesel çekmesi isteğinden vazgeçip bu filmin hikâyesini yazıp ortaya çıkarıyor. Bir bakıma insana doğru yürüyor. Dünyanın giderek düzleştiği bir çağda, küreselleşmenin her şeyiyle insanı kuşattığı bir zamanda kendi olmak isteyen bir insanın öyküsüne dönüyor yüzünü anlatıcı.

Erdoğan da kendi insanımızın hikâyelerini anlatıyor. Severek, hissederek, hatta acı çekerek gösteriyor bunları bir bir. Bir arayış, bekleyiş, savrulma, tutunamamadır anlatılan. Ama daha çok da insanın insana kavuşmasındaki güzelliğin ne anlama gelebildiğini hissettirmesidir. Yani Erdoğan, bize (nasıl) insan olduğumuzu hatırlatıyor. İyiler kötülerle bir arada, düşüşle düşkünlük de... Kederle kader denilen şeyin aslında insanın varoluşsal sorunu olduğunu da gene o “düzleşen” dünya gerçeğinde bize anlatmaya çağlışıyor...

Ötede, gelişmiş bir sanayi toplumunda, modernite ile gelenek arasına sıkışmış insanların hayatlarından küçük bir kesiti getiriyor bize Wenders.

İstanbul-Tokyo hattına baktığımızda iki uçta gibi görünse de her şeyiyle altüst olan bir toplumda insan nerede/insan nedir ki gibi sorular sorarak zamana doğru yürüyoruz. İşte sanatçının işi de o zamanın ruhunu bize anlatması, oradaki insanın insana gitmesinin hikâyesini kurmasıdır.

Wenders, bir Batılı olarak Japonya’ya bir bakış getiriyor. Ama odağında insan olan/insani bir bakış. İnsanı bu kadar yalnızlaştırırsanız, kendini yavanlıktan kurtarmak için bakın neler yapıyor der/ dedirtir.

Erdoğan, bunu bir Doğu anlatıcısı gibi yapıyor: Yaşamsal gerçekleri öne çıkarıp bağlar/bağlantılar kurarak bir toplumun çürümesini/yozlaşması, çözülenlerin hayatımızı nasıl altüst ettiklerini gösteriyor. Hikâyesini getirdiği 17. bölümde bunu içli/duygulu biçimde yansıtıyor.

Albert Camus, Nobel konuşmasında şunu diyordu: “Sanat, sanatçıyı inzivasından çıkmaya zorlar; onun en alçakgönüllü ve evrensel hakikate boyun eğmesine sağlar. Kendisini farklı hissettiği için sanatçı olmayı seçen kişi, sanatını ve başkalarıyla arasındaki farklılığı, herkesle paylaştığı ortak nitelikleri öne çıkarak zenginleştirebileceğini bilir.” (1)

Bu noktada Erdoğan’ın bakışını, televizyonu taşıdığı hikâyesini düşününce elbette popüler kültürün istemlerine yanıt vermeyi göz ardı ettiğini söyleyemeyiz. Gene de onun yansıttığı yaşam gerçeklerinde iyi/doğru/güzel, trajik olan izleyiciyi yoklar, sarsalar da. Hatta bazen uyarır, “aklı selim” olmaya çağırır. Sistemin insanı nasıl ezip büzdüğünü, çürüme ve yozlaşmanın nerelerden başlayıp virüs gibi yayıldığını, gene de iyi insanların hayata tutunma dertlerini insan bakışıyla anlatır.

Ötede ise Wenders, Batı’dan kalkıp gidip dünyanın öte ucundaki Japonya’da bir insanın hikâyesini anlatmaya soyunurken kendi modernitesini inşa eden gelenekçi bir toplumun bireyinin gerçekliğine dokunur. Sanatın evrenselliğini burada karşımıza çıkarır Wenders. İnsan her yerde aynıdır değil, insan yaşanan koşulların ve dönemin gerçekliğinde kendini var eden, o tekil dünyasında “(nasıl) ‘ben’” olmaya çalıştığına ayna tutar.

Biri ayna tutmaktan yanadır, sorgulayıcılığı izleyene bırakır; diğeri ise sorunları göstererek insanın sürüklenişini, toplumun dışına itilenlerin öyküsünü, beraber bir arada yaşama derdini anlatır.

Biri sinema filmi, diğeri televizyon dizisi deyip işin içinden çıkmak çok da doğru gelmiyor bana. Kategorize etmek yerine neyi/niçin/nasıl anlattığınız önemlidir.

Evet iyi yapılmış sanat bize insan olduğumuzu hatırlatır her daim. 

(1) Yaratma Tehlikesi, Albert Camus; Çev.: Alper Bakım, 2023, Can Yayınları, 48 s.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024