Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

06.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi. Bu uyanış hamlesinin kaynak dayanağı ise açılan enstitülerin yalnızca bir eğitim reformu değil, aynı zamanda bir toplumsal bilinçlenme projesi olarak tasarlanmış olmasında yatıyordu çünkü tüm bu çabanın sonunda köylünün hem üreten hem düşünen bir birey haline gelmesi hedeflenmişti.

Bunun kısa sürede güçlü bir dönüşüm sağlayabileceğini gören emperyal güçler, harekete geçerek, o süreci kesintiye uğratıp bunun önünü kesme girişiminde bulundular. Yayılmacı güçlerin bu müdahalesi, yalnızca eğitim alanını değil, Türkiye’nin modernleşme iradesini de hedef almıştı.

Özellikle toprak reformu hamlesi bir ilk adım. Ardından yeni bir siyasi oluşum ve Demokrat Parti’nin kuruluşu...

Bağımsızlık mücadelesi vermiş bir ülkeyi yeniden bağımlı hale getirmenin siyasi manevrası o gün bugündür sürmektedir.

Yönetenlerle yönetilenler ve geniş halk yığınları arasındaki uçurumun derinleşmesi istenmiştir. Çünkü toplumu ayrıştırarak yönetmenin daha kolay, etkili olabileceği düşünülmüştür. Bu ayrıştırma, yalnızca sınıfsal değil, kültürel ve ideolojik bir bölünmeyi de beraberinde getirmiş, ne yazık ki Cumhuriyetin birleştirici ruhuna karşı bir tehdit oluşturmuştur.

Bu uçurumu gören ve ilk yazanlardan Yakup Kadri Karaosmanoğlu Yaban (1932) romanında meseleyi derinlikli biçimde ortaya koymuştur. Olanları ve olabilecekleri kendi tanıklığının çerçevesinden anlatmıştır.

1930-1960 sürecinde yazılan/kurulan edebiyata baktığımızda yeni dönemin ne olduğu, nelerin nasıl yaşandığına dair tanıklıkları, eleştirileri, meseleleri anlattığı görülmektedir. Bir tür yüzleşme edebiyatıdır o ilk elde yazılanlar. Dönem edebiyatının ana konusu, aydının halkla, köylünün bürokrasiyle, siyasetçinin yeni sınıfla ilişkisinin yansımasıdır. Memduh Şevket Esendal’ın Ayaşlı ile Kiracıları da (1934) bu sürece bir bakıştır. Örneğin, Esendal’ın eserinde, Ankara’nın yeni kurulan bürokratik yapısı içindeki insan ilişkileri, sınıfsal çatışmalar ve ahlaki yozlaşma incelikle işlenir ki bu, Cumhuriyetin erken dönemindeki toplumsal dönüşümün sancılarını yansıtmak anlamına gelmektedir.

Yine Sadri Ertem’in öyküleri, benzer biri tanıklığı getirmiştir.

Peki bu durumu, “Cumhuriyet hamlesi” ya da “Aydınlanma refleksi”nin tanıklıkları olarak mı görmeliyiz yoksa “uyanış”ın bir yansıması olarak mı değerlendirmeliyiz? Bu soruya yanıt ararken, dönemin edebiyatının yalnızca tanıklık değil, aynı zamanda bir eleştiri ve yönlendirme aracı olduğunu unutmamak gerekir.

ANADOLU DÜŞÜNCESİ DERKEN...

Kendine özgü nitelikleri olan bir coğrafyada yaşıyoruz ve bu “kendine özgülük” öyle sıradan, her ülkede olagelen bir şey de değil.

Anadolu, uygarlıkların buluşma noktası. Kavşakta bir coğrafya. Kadim kültürlerin, inançların buluştuğu, hatta oluştuğu yerdir Anadolu.

Bu coğrafyanın çok katmanlı yapısı, yalnızca tarihsel bir miras değil, aynı zamanda düşünsel bir zenginlik sunar; ancak bu zenginlik, çoğu zaman kendi halkı tarafından ne yazık ki yeterince fark edilmemiştir.

İsmet Zeki Eyüboğlu şunu hatırlatıyordu bize:

“Anadolu tarihi boyunca unutulmuş, bir yana atılmış kendi öz varlıkları gereğince değerlendirilmemiş, onun üzerinde yaşayanlar, suyunu içip ekmeğini yiyenler, ona yabancı kalmıştır. Dışa dönmüş, dışta olanı beğenmiş, değerlendirmiş Anadolu’nun sözde aydınları. Bilim, bilgi deyince içine kapalı, ulusa yabancı, bir tekelcilik anlamışlar. Bilimin ayrı, toplumdan kopmuş, topluma yabancı bir dili var sanmışlar, inanmışlar da buna. İnsan başarısının, insan buluşunun, insan yaratmasının insana yabancı oluşu, insana dıştan bakışı kökünden kopma, özünden uzaklaşmadır.” (*)

Eyüboğlu’nun bu sözleri, Anadolu’nun işte bu paha biçilemez düşünsel mirasının yeniden keşfedilmesi gerektiğini ancak bu keşfin, dışa bağımlı bir aydın zihniyetiyle değil, halkla bütünleşen bir anlayışla mümkün olabileceğini vurgular.

“Erken Cumhuriyet” ile gelen anayasal sistem, ne yazık ki demokrasinin/demokratik bir yapının layıkıyla kurulmasını sağlayamamıştır.

Zira ülke Batı’nın sanayileşme hamlesinin dışında kalmıştır; o dönemde eğitim yetersiz, ekonomi ve sınıfsal yapı buna uygun değildir. O nedenle “devrim” denen şey, tepeden inmecilikle eş tutularak bir çeşit geçiş dönemleri yaratılmıştır. Bu tepeden inme yaklaşım, halkın devrimleri içselleştirmesini zorlaştırmış ancak Milli Mücadele’nin ruhu, Cumhuriyetin kurucu iradesini canlı tutmuştur.

Cumhuriyeti var eden en önemli atılım, Milli Mücadele’nin yapılmış olması, imparatorluk devrinin kapanması, onun mirası devralınarak yeni kurumsal bir yapının inşasıdır.

O nedenle, radikalizm kaçınılmazdır. İlk adım başkent ve yeni Meclis olmuştur. Sonrası adım adım inşa edilmiştir. Bu inşa sürecinde; Dil Devrimi, eğitim reformu ve kadın hakları gibi adımlar, Cumhuriyetin modernleşme idealini güçlendirmiştir ancak bu adımların halkla buluşması zaman almıştır.

Cumhuriyetin inşasının sekteye uğratılması, daha 1930’larda kendini gösterir.

Gerici ayaklanmalar, Batı emperyalizminin kışkırtmasıyla tezgâhlanan oyunlar; nihayetinde Demokrat Parti’nin kuruluşuna kadar varır.

Bu süreç, erken gelen adımın, Cumhuriyetin tasfiye edilme çabasının başlangıcıdır. Bu dönemde ortaya çıkan gerici hareketlerin yalnızca dini eğilimleri değil, aynı zamanda emperyal güçlerin siyasi manipülasyonlarını da yansıttığı bir gerçektir.

1947’deki Marshall Yardımı ise ülkenin dışa bağımlılığının ilk fermanıdır adeta. NATO üyeliği, sermayenin el değiştirme hareketleri, İslamcı ve ırkçı yapılanmaların önünün açılması... Her biri, bugün gelinen noktanın, o dönemde oluşturulan hazırlık aşamaları niteliğindedir.

Köy Enstitülerinin tamamen kapatılması da işte bu “gerici” hamlenin mevzi kazanmasından dolayıdır. O nedenle enstitülerin kapılarına kilit vurulması, yalnızca bir eğitim projesinin sonu değil, aynı zamanda Türkiye’nin kırsal kalkınma ve Aydınlanma hayallerinin baltalanması olarak algılanmalıdır.

Bugün sürüklendiğimiz karanlığın nerede/nasıl başladığını görebilmek için, bu süreci ayrıntılı ve doğru okumak gerekir kanımca!

--

(*) İsmet Zeki Eyüboğlu, Tanrı Yaratan Toprak Anadolu, 1973, Sinan Yay., 386 s.

İlgili Konular: #köy enstitüleri

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024