Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

01.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

BİR DOLANDIRILMANIN ANATOMİSİ

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız! Yalanlarla, düzenbazlıklarla insanları kandırmanın eğitimini almışsınız. Aklınız bunlara çalıştığı için kurduğunuz tuzakta insanları avlamayı bir hüner sanıyorsunuz. Kolay yoldan -insanların parasına çökerek zenginleşme peşinde koşuyorsunuz. Zahmetsiz kazancınız haksızlıktan, hukuksuzluktan başka bir şey değil de nedir?

Ne yazık ki ülkemizin son yıllarda getirildiği noktada, sizin gibi virüs misali türeyenler artık kimseyi şaşırtmıyor.

Bir çırpıda, türlü yalan dolanla çaldığınız parayı, ben yeniden kazanabilirim. Kalemimin ucuyla, zihnimin kıvılcımlarıyla kaybettiğimi tekrar sağlayabilirim. Uykularım rahat, vicdanım temiz; her gün aynaya bakabilirim. Peki ya siz, bunları yapabilir misiniz?

Bu hırsızlığı ne kadar sürdürebileceksiniz? Ömür boyu böyle mi yaşayacaksınız? Çocuklarınızın, eşinizin, dostunuzun yüzüne nasıl bakacaksınız haksız yolla (ç)aldığınız paralar ellerinizdeyken?

HUKUK HERKESE GEREKLİ!

Genç savcı adıma bir kayıt açtı, sonra ifademi aldı ve ardından bir numara verdi.

Adalet binasında kendimi bir süreliğine huzurlu ve güvende hissettim.

Savcı, karşısındaki ekrandan gözünü ayırmadan klavyenin tuşlarına bastı, üçünüzün, benimle gerçekleştirdiği telefon kayıtlarını buldu. İki telefon Suriyeli, biri Adanalı bir isim üzerine kayıtlıydı. Savcı, bu dolandırıcılığı nasıl tezgâhladığınızı bana tek tek anlattı. Elimde yalnızca bir dilekçe örneğiyle adalet sarayından çıktım.

Sonra, asırlık şirket AVİS’i aradım, sizin “acentası” olduğunu iddia ettiğiniz meşhur araç kiralama şirketini. Karşımdaki eğitilmiş ses, durumu anlattığımda söylediklerimi kayda aldığını, hukuk birimine konuyu aktaracağını belirtti. Ancak “Maalesef sizi görüştüremem” dedi. Dijital çağın insana boyun eğdiren kuralları her yerdeydi.

“Şirketinizin itibarı üzerinden suikasta uğradım” demem boşunaydı.

“Araç kiralama şirketinizi kullanarak insanları dolandırıyorlar” diyerek konuşmalarım da fayda etmedi. Dolayısıyla “Şirketinize de dava açacağım” söylemlerim de bir işe yaramadı. Yine de dava dilekçemin numarasını verdim. Bir an Kafka’nın Dava romanını da hatırlamadım değil.

En sonunda kendimle baş başa kaldım. Bu ülkede her gün nice hırsızlıkların, yolsuzlukların, dolandırıcılıkların olduğunu bir kez daha anımsadım. Bunlarla ne tür ve ne çok zenginin türediğini düşündüm.

Evet, bu ülkede -görünürde- sığınabileceğiniz adalet sarayları, savcılar, yargıçlar vardı ama sonuç?

Bir an gözüm savcının parmağındaki gümüş nişan yüzüğüne takılınca, adalet sarayının bahçesindeki gözleri bağlı adalet heykelini hatırladım.

Sokakta, yolda, yaşamın içinde, sizler öyle çoktunuz ki hırsızlık, dolandırıcılık, yağma alıp başını gitmişti. Sistem, bir güruh yetiştirmişti ve görkemli adalet sarayları bile sizleri ıslah etmeye yetmiyordu.

OKURKEN GÖRMEK

Yeni yetme çağımda Orhan Kemal’in Müfettişler Müfettişi ile Üç Kâğıtçı romanlarını ve Aziz Nesin’in Zübük’ünü gülerek, hatta öfkelenerek okumuştum. “Olmaz böyle şey, nasıl olur?” gibisinden nidalar çıkardığımı da hatırlıyorum. İşte, o romanlar 1950’lerin Türkiye’sinde geçiyordu. Ben de size, 2025 Türkiye’sinden söz ediyorum, sevgili okurum.

“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” zihniyetinin inşa edildiği 1980’ler Türkiye’sinin doğurduğu sonuçların bugüne yansımalarını sizinle paylaşıyorum.

Devleti, siyaseti, dini, hatta güvenilir kurumsal şirketleri kullanarak ne tür yağmanın, hırsızlığın, dolandırıcılığın yapıldığını artık herkes biliyor. Ama başınıza böyle bir şey geldiğinde; neden sustuğunuzu, niye sesinizi çıkarmadığınızı, başkasının acısını mağduriyetini görmek istemediğinizi de sorgulamaya başlıyorsunuz ister istemez.

CHP, bu anlamda kendine doğru bir slogan seçmiş bence:

“Ya hep beraber ya da hiç!”

SAYIN DOLANDIRICI!

Yine size dönecek olursam; sizin beni dolandırdığınız gün, Mattia Ahmet Minguzzi cinayetinin çözümsüzlüğü gündemdeydi. Anne Yasemin Minguzzi, oturma eylemine başlamıştı. Cumartesi Anneleri’nden Emine Ocak, 89 yaşında yaşamını yitirmişti; onu anmak isteyen bir avuç insan Galatasaray’daydı, Beyoğlu polis barikatından geçilmiyordu. Genç kadın Ayşe Tokyaz’ı vahşice öldüren Cemil Koç ve suç ortakları gözaltına alınmıştı.

Siz de bu yağmanın, hırsızlığın, şiddetin bir parçası olarak eylemlerinize devam ediyordunuz. Nasıl bir ortamda büyüdünüz, hangi okullarda eğitim gördünüz, anneniz babanız nasıl biriydi?

Sahi, akşam yatağınıza nasıl giriyordunuz, sabah nasıl uyanıyordunuz? Bunca caniliği, hırsızlığı, dolandırıcılığı yaparken sokakta, caddede nasıl yürüyordunuz?

***

Çünkü bu çürüme manzaraları, yalnızca bireysel dolandırıcılık hikâyelerinden ibaret değil, toplumun her katmanına sirayet eden bir yozlaşmanın adeta bir aynası.

Mevcut iktidarın kendi otokratik rejimi, bu çirkinliğin çoğalmasına izin veredursun, ben bu tür adaletsizliklere ısrarla karşı durmanın, daha adil bir toplum inşa etmek için ses çıkarmanın önemine inanıyorum. O nedenle bu anlattıklarımı, bireysel sorumluluk ruhuyla, değişim için bir uyanış çağrısı olarak görün sevgili okurum.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024