Kuşkusuz Beşiktaş için çok daha önemli bir maç. Zirve yarışını bırakmamak için kazanması gereken bir mücadele. Nitekim gayet canlı ve hırslı başlıyor oyuna. Trabzon ise yıllardan sonra şampiyonluğa bu kadar yakın. O da ezeli rakibini yenerek arayı açmak istiyor. Ve bizi inanılmaz heyecanlı bir 90 dakika bekliyor. Karşılaşma golle başlıyor adeta. Ama golün öncesinde Atiba’ya yapılan faul var. Ne var ki hakem Aydınus VAR’a bile gitmeden Trabzon’un golünde bir beis görmüyor. Beşiktaşlı oyuncular şiddetle itiraz ediyorlar ama nafile. Faulü unutursak atılan Trabzon golü güzel; Ndiaye’nin pası da Sörloth’un vuruşu da. İlginç olan golün öncesinde de sonrasında da daha baskılı olan ve ilerde oynayan tarafın Siyah-Beyazlılar olması. Atiba daha çok Elneny’nin yanında bu maç. Beşiktaş hep baskılı ama topla yavaş. Ataklar kolay savuşturulacak cinsten. Ayrıca Trabzon topu kaptığında çabuk geriye dönemiyor. Zaten golü de böyle yiyor Beşiktaş. Yine de ilk yarıda Uğurcan’ın kurtardığı 2 net pozisyon var ki tümüyle kaleci başarısı. Zaten Uğurcan, Sosa ve Sörloth Trabzon’u sırtlamış gidiyor. Takımın gizli teknik direktörü de Sosa zaten. İkinci yarıya çok daha baskılı başlıyor Beşiktaş. Bloklar arasında kopukluk yok, tümüyle ilerde basıyor. Ama çerçeveyi bulamayınca ne fayda. Ayrıca iyi bir frikikçisi de yok. Derken oyunu daha da hızlandırıyor Beşiktaş ve ardı ardına Boateng ve Vida ile 2 golü de buluyor. Bundan sonra yaklaşık 30 dakika ayakta kalan kazanır artık. Beşiktaş’ın geriye yaslandığı dakikalar da var, 3. golü aradığı dakikalar da. Öyle goller kaçırıyor ki Kartal bunun adı beceriksizlik mi yoksa şanssızlık mı belli değil. Ve atamayana atarlar sözü gerçek oluyor; Trabzon bir geliyor ve skoru eşitliyor. Beşiktaş’ın emeklerine yazık oluyor.
Yazarın Son Yazıları
TFF Başkanı Hacıosmanoğlu yaptığı açıklamalarla bize ne demek istedi?
Beşiktaş’ın ilk on birinde 6-7 oyuncu belli artık. Ama ben mesela Milli Takım kalecisi Mert’in, Sergen Yalçın’la birlikte neden itibar kaybına uğradığını anlamıyorum.
Pazartesi akşamı ne izledik biz?
Baştan söyleyeyim.
Baksanıza adalete olan inancımızın her gün daha da azaldığı şu kirlenmiş futbol ortamını birileri bahis üzerinden temizleme kararı almış.
Önde presle rakip alanda topu tutabilme, savunmadan güvenli çıkışlar, kanatların iyi çalışması Beşiktaş’ın artılarıydı
Beşiktaş’ın son mali kongresi kulüpte işlerin hangi noktalara vardığının bir göstergesi maalesef.
Beşiktaş baskılı ve enerjik başlıyor ve 2 golle öne geçiyor. Ama VAR’ın işgüzarlığıyla, hakemin sarı kartı kırmızıya dönüyor, Orkun gereksiz hareketi yüzünden atılıyor ve Kartal 10 kişi kalıyor.
Bu ligin şaibeli olduğunu zaten hep biliyorduk.
Maçın hemen başında Toure’nn soldan top sürerek ceza alanına girişi, Cerny’nin yerden topu uzatışı ve Cengiz’in net vuruşuyla Beşiktaş Kasımpaşa karşısında öne geçiyor.
Ne sebeple olursa olsun maç ertelenmesine karşıyım.
Süper Lig’i yayıncı kuruluş mu yönetiyor?
Zafer sarhoşluğu içindeyiz.
Maç yazımda “Fırsat kaçtı” başlığını atmıştım.
Fırsat kaçtı
Galatasaray derbinin favorisiydi. Ama belli ki Liverpool maçının yorgunluğu vardı.
Bitmeyen çilemiz bizim bu; tribünlerin küfürlü sloganlar nedeniyle sürekli ceza yemesi.
MHK’nin görevi iyi hakem yetiştirmek ve o iyi hakemleri adaletli bir şekilde maçlara vermek değil midir?
Garabetler ülkesiyiz; anımsarsanız 2004’te tekrarlanan Çaykur Rize-Fenerbahçe maçı ocak transferleri de kullanılarak oynanmıştı.
Beşiktaş-Başakşehir maçından çıktım koşa koşa eve geldim.
Bakın Erkek Milli Basketbol Takımımızın oyuncusu Kenan Sipahi, Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale çıkma başarısı gösterildikten sonra “Biz saha içinde ve saha dışında birlikte zaman harcamaktan çok zevk alıyoruz” diyor.
Sürekli dön dolaş aynı noktaya geliyoruz.
Bravo bildiniz, Ole Gunnar Solskjaer Beşiktaş’ı şampiyon yapamadı.
Karşınızda çok zayıf bir takım da olsa siz oyun kuramaz, topu rakibe verirseniz istediğiniz kadar savunmacıyla sahaya çıkın o rakip istediğini yapar, öyle olur böyle olur golü de bulur.
Eldeki kadroya bakıp Solskjaer üçlü savunmaya geçmiş.
Transfer değil emek!
Beşiktaş şu anki takım performansıyla kimi rahat yenebilir sorusunun yanıtı yok maalesef.
Gerçekçi olmak gerekirse Beşiktaş’ın bugün mucizeye ihtiyacı olacak.
Beşiktaş maçın başında kaptırılan topla şanssız bir gol yiyor.
Bu kadar kötü bir zamanlama olabilirdi ancak. Malum; Beşiktaş bu akşam Shakhtar Donetsk ile tarihi bir maça çıkacak.
Daha önceki yazımda, forma aşkının olduğu, aidiyete dayalı o eski yılların çok gerilerde kaldığından, artık her şeyin değerinin para ile ölçüldüğünden bahsetmiş ve bir futbolsever olarak üzüntümü dile getirmiştim.
Fikstür çekiminin üstünden daha bir hafta bile geçmedi. Ama kimse içerdiği haksızlıklar üzerine konuşmuyor.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Beşiktaş’ta çok isabetli gözüken iki transfer yapılmış, hele Abraham gibi çok renkli bir santrfor gelmiş ama hâlâ laf edenler var.
Cemal Süreya demiş ki: “Bir takım ol Mesela Beşiktaş gibi De ki, Şerefim bitene kadar Seveceğim seni” Üstat bu sözleriyle şerefiyle kazanmayı her şeyin üstünde tutan sporseverlere tercüman olmuş. Futbola felsefi açıdan bakan ve belki de futbolun en politik figürü olan “filozof” unvanlı eski Brezilyalı futbolcu Dr. Socrates ise şu ünlü sözleri sarf etmişti: “Futbol sadece bir oyun değildir, o bir kültürdür, o bir direniş şeklidir.”
Hedefleri büyük tutmak başka bir şey, boş hayaller yayıp peşine takılmak ise bambaşka bir şey.
Futbolda en fazla sevdiğimiz, heyecanlandığımız transfer döneminin içindeyiz. Resmi olarak başlamasa da.
En sonunda anladım ki istediğin kadar güzel anlat “anlama” anlatılamıyor. Bu bir kapasite ya da vizyon meselesi.
Size ‘Go Home’!
Hakemlerimizi eleştirmek inanın hiç hoşuma gitmiyor. Mizacıma da hiç uymuyor.
Beşiktaş’ta beklenen oldu ve genel kurul Serdal Adalı ile yönetimini önümüzdeki 3 yıl için yeniden görevlendirdi.