Adamın biri doktora gidip şikâyetlerini sıralamış: “Geceleri kendimi iyi hissediyorum. Ancak sabah olup işe gidince, yüzüm mosmor oluyor, soluk alamıyorum!”

Doktor adamı soyundurmuş, bir güzel muayene etmiş ve teşhisi koymuş: “Dalağın ayarı bozulmuş, aşırı kan yapıyor, almak gerek!”

Adamcağız apar topar hastaneye yatmış, dalağını bırakıp çıkmış. On beş gün sonra işinin başındaymış, ancak yüzü tekrar morarıyor, yine soluk alamıyormuş. Bu kez ünlü bir profesör doktora başvurmuş, bir yığın tahlil yapılmış, orasından burasından parçalar alınmış ve karar açıklanmış: “Safrakeseniz delinmiş, alacağız!”

Yeniden hastaneye yatmış biçare. Safrakesesini ameliyat masasında bırakıp çıkmış. Nekahet süresince hiç morarma işareti göstermemiş, kurtulduğuna sevinerek normal yaşamına dönmüş. Ancak evden çıktığı ilk gün, daha işe giderken yine boğulur gibi olmaya, yüzü gözü morarmaya başlamasın mı? Şak diye düşüp bayılmış yol ortasında.

ÖMÜR GİTTİ, DERT BİTTİ

Hemen ambulans çağırılmış, yeniden hastaneye kaldırmışlar adamı. Sürü sepet uzman, uzun tartışmalardan sonra akciğerlerinden birini ve kalınbağırsağın tamamını almaya karar vermişler. 

Ameliyattan üç ay sonra ancak iyileşebilen hastayı, başhekim odasına çağırıp hüzünlü bir sesle açıklamış:

“Derdinizi çözdük. Artık ne yüzünüz gözünüz moraracak, ne de boğulma hissi duyacaksınız. Ama bunca ameliyattan sonra, ömrünüz kısaldı. Kalan bir yılın tadını çıkarın.”

Adam yıkılmış, tabii. Ama ne yapsın? “Kötü kader” deyip, son bir yılını en iyi koşullarda geçirmeye karar vermiş. İlk iş, bankada ne kadar parası varsa çekmiş.

HAYAT, MEMAT, BOYUN

Güzel bir spor araba almış, güzel kadınlara hoş görünmek için de şık olması gerektiğinden, ünlü bir modaevine damlamış. Beş takım elbise, otuz kravat, yirmi çift ayakkabı ısmarlamış ve: “Her gün yeni gömlek giymek istiyorum, bana yüz gömlek dikin!” buyurmuş.

Terzi, “Hay hay” demiş. “Ölçülerinizi alayım hemen.” Ve çırağına, adamın ölçülerini yazdırmaya başlamış: “Kol 57, bel 75, boy 63, boyun 40...”

“Hayır!” diye itiraz etmiş adam. “Benim boynum 40 değil, 37!”

Terzi ısrar etmiş: “Şimdi ölçtüm beyefendi, sizin boynunuz 40!”

“Ne münasebet efendim, ben hep 37 yaka giyerim!” demiş adam. 

Terzi dudağını bükmüş: “Nasıl isterseniz öyle dikeriz, bayım. Ama haberiniz olsun, 40’lık boyuna 37 yaka gömlek iliklerseniz, yüzünüz gözünüz morarır ve boğulur gibi olursunuz!”

BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPİMİZ TOTOLOG!

Fransızlar, aynı fikri değişik sözcüklerle tekrar tekrar ifade etmeye “totoloji” derler, değerli okurlarım. Bizim futbol lotaryası ya da poponun nazikçesi anlamında kullandığımız “toto”nun kökeni aslında “tautos”, yani benzerlik demek. “Loji”nin kökeni ise söylem demek olan “logos”dan geliyor.

Türkiye’de milyonlarca insan, siyasal muhaliflerden sade vatandaşına; kimimiz medyada, kimimiz sosyal medyada yazarak, çizerek, uyararak, bazen küfrederek, tam 21 yıldan beri saçımıza başımıza çürümüş sakız gibi yapışan iktidara yönelik bir “düş yakamızdan” totolojisi yapıyoruz. 

Ancak muktedir koltuklarına leke gibi yayılanlar; utanmak, vazgeçmek, itiraf ve istifa etmek, bitirmek, gitmek, terk etmek gibi sözcükleri silmişler yoz benlik, çürümüş beyinlerinden. 

Ne “düş”ten anlıyorlar, ne de “çüş”ten. Bir hırs bürümüş ki gözlerini, tavukkarasından beter...

MUKTEDİR ESKİLERLE MUHALİF ESKİMİŞLER REKABETİ

Peki iktidar böyle de bu muktedirlerin seçim hilelerini, hurdalarını görmezden gelerek iktidarda kalmasını sağlayan muhalefet farklı mı?

Hangi muhalif lider, hangi parti üyesi muhalif, Türkiye’nin onca yıldır değişik sözcüklerle ifade ettiği temel isteğini anlamış görünüyor?

Bu halk artık iktidarda ya da muhalefette eskimiş, yıllardır Meclis’teki koltuğuna yayılmış ve seçilmelere doyamamış vekil istemiyor! Yeni, taze güçler, masumiyetini yitirmemiş yüzler istiyor. 

Aday listelerine bakılırsa, iktidarda eskimiş ve çürümüşlerle muhalefette eskimiş ve çürümüşler arasında seçim yapmaya zorluyorlar bizi...

Milletin ciğeri söküldü, dalağı deşildi, midesi delindi, bağırsakları kesildi; ama boynumuza iktidarı ve muhalefetiyle iki yakası dar gelen eski gömleklerden yine mi kurtulamayacağız?