Ahh Canım Benim!

17 Ekim 2013 Perşembe
Ahh Canım
Benim!

Oktay nasılsın? Onu her görüp böyle hatırını
sorduğumda, yemekhanede, merdivende,
gazetede... O koca gövdesini kucaklamak
istediğim adamdı hep... Elimizin altında
kayıp gitti... Tutamadık onu... O hiç kimsede
artık olmayan, olamayacak, kopyalanamayacak,
onu biricik kılan hayatının o müthiş birikimi
ile birlikte...
Dünyanın en çok araştırma, geliştirme ve
tedavi vb. parası harcanan alanı.. Ama bütün
bunlara rağmen, bilim, tıp o kadar aciz
ki! Zavallı bir durumda! Gelişiyor melişiyor,
bütün bunlar bir zırvalık! Henüz birinci basamakta
olup bitiyor her şey!
“Karsça” yazdığı “Ayhavar Hastahana’dakilere
başlıklı o güzelim yazısında da belirtiyor,
“meni acil servisten yoğun bakıma alıp
yüksek tansiyon darbesiyle ganayan beynime
el goyanda, dohtorun ifadesine göre
tehlikeyi ucuz atlatmışam... Dohtor dedi ki:
‘İnden bele (bundan böyle) beynini yormayacan,
gafanı her şeye tahmıyacan...’ Men
de dedim ki: ‘Başüste! Emma görek bu ne
cür (nasıl) olacah?
***
Monitoring... Hastane sayaçları “normali”
gösterince yoğun bakımdan odasına alınıyor...
Orada iki yazı yazıyor... Derken banyoya
kalktığında yığılıp kalıyor... Geri döndürmek
ne mümkün! Ölçülemez bir beyin değeri
ile birlikte güle güle koca adam, arkasından
sadece ağlamak kalıyor bize...
Hani “normal”? Tıp henüz emekliyor. Örneğin
Oktay’ın beden fonksiyonlarını odasında
yoğun bakıma hiç gerek kalmadan çok
daha ayrıntılı ve bütünüyle gözetleyebilecek
bir ekran- kontrol sistemi yok. Peki ne oldu?
İkinci bir yüksek tansiyon atağı mı, yoksa ilk
atağın beyindeki tahribatının, izlenemeyen
görünemeyen “yürümesi” mi? Ne?! Tıp, çok
şey biliyor gibi ama bir şey bilmiyor gibi...
***
Yer değiştirmemiz söz konusu olabilse,
büyük bir gönül rahatlığıyla evet diyebileceğim
insanlardan biri...
Hepimiz gideceğiz. Bu toplumu ve dünyayı
en olumlu etkileyebilecek kimler varsa dünyada,
onlara öncelik verebilmeli insan!
Fiziksel varlık açısından herkes değerlidir
de, fiziksel değer açısından şüphesiz kimse
eşit değil ve hayatlar karşılaştırılabilir zerre
kadar değil...
***
Oktay kilolarıyla boğuştu her zaman... Çok
kilo verdiği zamanlar da oldu, işi oluruna bıraktığı
zamanlar da...
Ama “trigeminal nevralji”den çektiği kadar
hiçbir şeyden çekmedi! İnsanda bundan daha
şiddetli bir ağrının olamayacağı söylenir.
Beyninizden çıkar ve yüzünüzün en önemli
bölgelerini vurarak sizi yarım insana dönüştürür.
Kendini yataktan yatağa atan yakınlarımı
bilirim! Birkaç saniyelik, adeta yüzünüze
saniyelik yıldırımlar düşmüş ve yakıp geçiyor
gibi...
Sevgili Oktay, insanın işi bitmiyor ama
dünya işimizi bitiriyor...
Kültür, koruma, kent, kentlilik bilinci, uygarlıklara
ve bıraktığı eserlere karşı o derin
sevgin ve saygın...
Günün rezil çıkarcılıklarından, faydacılıklarından
arınmış, iktidarların ve onların hizmetindeki
rezillerin ve alçakların, beşinci sınıf
aşağılıkların bütün dayatmalarına karşı, dimdik
ve tek başına...
Bir insan mı; insan..
Bakalım biz geride kalanlar ne yapacağız...
Utanarak mı yaşayacağız, yoksa bize
emanet bu kısa süreli yaşamın hakkını verebilecek
miyiz?
Her an, her gün, her ay buna tanıklık
edecek...


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları