Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Atatürk dindar mıydı?
“Atatürk hakkında konuşulurken yapılmaması gereken en gereksiz ama tehlikeli şey nedir” diye sorsalar, benim yanıtım şöyle olurdu:
“Atatürk’ü dinbazlara, dincilere, İslamcılara beğendirmek, şirin göstermek için yapılan işgüzarlık” derdim.
***
Ama önce bir Arapça uzmanından edindiğim bilgiyle biraz dilcilik yapalım:
Din (Arapça) + dar (Farsça). Dindardaki “dar” Farsça “dar” fiilinin “geniş zamanlı” çekimi. “Dar”ın Türkçe anlamı: Sahip olmak. Buna göre “dindar”ın Türkçesi: Bir dine sahip olan insan, bir dine inanan, bir dine bağlı insan.
Buna göre dindarın olağanüstü bir anlamı yok. Bu kadarı yeter.
Arapçada da bir “dar” var ama o “ev” anlamında. “Dindar”ın “dar”ıyla bir ilgisi yok.
***
Hacı Google’dan apardığım ek bilgileri, izninizle, sizinle paylaşacağım:
DİNDAR İNSAN NE DEMEK?
Din-dar, biri Arapça diğeri Farsça iki kelimeden oluşan Türkçe bir sözcük. Dine sahip olma, dini benimseme anlamında. O halde dinin gereğini kabul eden ve bir dine mensup olan herkes, sadece bu kabulle dahi dindar sayılabilir.
MÜTEDEYYİN NE DEMEK TDK?
Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğüne göre dilimizdeki karşılığı “dindar” olan mütedeyyin, Türkçeye Arapçadan geçmiştir.
***
Dikkat ederseniz “dindar”da bir dine sıkı sıkıya bağlı, dinin buyruk ve yasaklarına tam anlamıyla uyan kişi anlamı yok. Dindar, beş vakit namaz kılmayabilir, cumaya gitmeyebilir, oruç tutmayabilir vb. Bunları tam anlamıyla yapanlara Türkçede “sofu” ya da “zahit” denir.
Uzun lafın kısası bir dine inanan kişiye dindar deniyor ama bir dinin bütün buyruklarını eksiksiz yerine getiren kimseye ise “sofu dindar” demek gerekir. Ama ne yazık ki Türkçesi kıt zevat, dindar sözcüğünü “sofu Müslüman” yerine kullanmakta. Fransa’da sofu Katoliklere Pratikan (Pratiquant) deniliyor. (Pratikan = Dinin yasak ettiği şeylerden sakınan ve din buyruklarını olduğu gibi yerine getiren (kimse). / Kaba sofu, bağnaz (kimse).
***
Bu kadar gevezelikten sonra sadede gelelim: Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben Müslüman değilim, ben teistim, ben deistim, ben agnostiğim, ben ateistim, ben falancayım” dediğini duyan, yazdığını okuyan var mı? Bir Müslüman ana-babadan doğmuş herkes, kendisi aksini söylemedikçe “Müslüman”dır. Bundan dolayı da doğal olarak dindardır. Gerisi lagaluga!
Bu nedenle yoldaşlarım, kimse “Atatürk dindar mıydı” diye soramaz, Atatürk’ün dindar olduğunu kanıtlamaya kalkışamaz, kalkışmamalı; sapkın İslamcıları, dinbaz Müslümanları yatıştırmak ve kazanmak için M.K. Atatürk’ün kesesinden harcayamaz, harcamamalı.
M.K. Atatürk 1881 doğumludur, bir Müslüman ailenin okumuş çocuğudur. Tamam mı? Tamam! O halde Kuranıkerim’i okumasını, ezbere söylemesini ve bunların anlamını gayet iyi bilir(di). 1902 doğumlu babam da bilirdi. Ama Osmanlı Müslüman halkının çok büyük çoğunluğu tıpkı bugünkü gibi bilmezdi. Bilselerdi hocalara, ulemaya iş kalmazdı. Biline ki devrimci Atatürk beş vakit namaz kılsa, Erdoğan gibi cuma çıkışında cami önünde konuşma yapsa da mürteci tayfası ve dinbazlar ondan nefret ederdi. Bunu anlayıp işgüzarlık yapmamak gerekir.
***
Şimdi işin aslına, Atatürk düşmanlığına gelelim: Genç Cumhuriyet ve onun önderi M.K. Atatürk anayasamızın 174. maddesi tarafından korunan sekiz yasa çıkararak, medreseleri kapatarak, Medeni Kanun yaparak, Osmanlı döneminin en itibarlı sınıfı olan “din uleması”nı neredeyse işsiz bıraktı. Medrese bitirenler, başta kadılık (yargıçlık) ve “muallimlik” olmak üzere devlet bürokrasisinde her görev ve makama gelebiliyorlardı. Osmanlı döneminde, gayrimüslimler dışında okuma yazma bilenler nüfusun yüzde üçü bile değildi. Cumhuriyetin onuncu yılında askerlik yapan köylüler ve kurslara giden kadınlar bile okuma yazma biliyordu artık.
Genç Cumhuriyetin hedefi, halkı bilinçlendirmek oldu. Halka, kafasının içinde bir beyin (akıl) olduğunu, aklını kullanmayı öğretmeyi amaçladı. Devlet ve din ortaklığına son vererek, toplum ve bireyi din adamlarının baskı ve istismarına karşı korumayı başardı. Dolayısıyla din adamları toplumdaki bir numaralı yerini yitirdi. Devrimler, aklı özgürleştirmeyi amaçlamıştı.
Bunları Din, İman, Masa, Kasa (Tekin Yayınları) adlı kitabımda anlattım. Atatürk, Cumhuriyet ve devrim düşmanlığının kaynağı ve dürtüsü kesinlikle dinsel değildir. Statü ve parayla ilgilidir. İmam hatip okullarını hormonlamalarının, giriş sınavlarında hırsızlık yapmalarının nedeni işte budur. “Masa ve Kasa”larına dokunmayan kişi dinsiz de olabilir(di).
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!