Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1970’te Ankara’da eskrimde epe dalında “dünya şampiyonu” Macar sporcu Pal Schmitt (69) ile bugün Çankaya’da görüşecek! Ancak bu görüşme konuğun sporcu kimliğinden dolayı değil. Dr. Pal Schmitt artık Macaristan Cumhurbaşkanı!

Dr. Schmitt, Macar ulusal eskrim takımında yaptığı 130 karşılaşmada 1968 ve 1972 Olimpiyatları’nda, ayrıca Ankara’da 1970’teki Dünya Şampiyonası’nda “altın madalya” kazanmış bir sporcu.

Ülkesinde çeşitli siyasal görevler yüklenmiş olan Dr. Schmitt, geçen yılın ağustos ayından bu yana Cumhurbaşkanı… Ocak ayında İspanya’nın ABC gazetesine demecinde şöyle demişti: “Türklerin bizi 150 yıl yönetmesini şans olarak tanımlıyorum. Ülkemizi Türkler değil de başka bir ulus alsaydı, dilimizi ve dinimizi değiştirmemizi isteyeceklerdi. Biz de özümlenecektik!”

Gül, Türkiye’nin AB üyeliğine “olumlu” bakan konuk Cumhurbaşkanı ile önce ikili, sonra heyetlerin de katılımı ile görüşmeler yapacak. Macar heyetinde Başbakan Yardımcısı Zsolt Semjen de bulunuyor. TBMM Başkanı ve Başbakan ile de görüşecek olan Dr. Scmitt, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde “Macarca Bölümü’nü” de ziyaret edecek.

19. yüzyılda Türkiye’ye sığınıp Kütahya’da bir süre yaşayan Macar ulusal kahramanlarından Lajos Kossuth’ın müzeye dönüştürülen evini gezecek olan konuk Cumhurbaşkanı’na, Dumlupınar Üniversitesi’nce “onursal doktor” unvanı verilecek. Fener Rum Patriği’ni, Feriköy Protestan Mezarlığı’ndaki Macar kahramanlarının gömütlerini ve Dolmabahçe Sarayı’nı da ziyaret edecek.

Türkiye ile ticareti 1.5-2 milyar dolar (yaklaşık 2.7-3.6 milyar TL) arasında değişim göstermektedir. Macaristan lehine bir durum geçerlidir. Macaristan’da 100’den fazla Türk firması iş yaparken, geçen yıl Türkiye’ye 90 bin kadar Macar turistin geldiği biliniyor.

İç pazarı düşük olan Macaristan’ın dış ödemeler dengesi 2010 yılında 95 milyar dolarlık satış, 87 milyarlık bir alış ile lehte bir sonuç vermişti. Dışsatışının yüzde 75’i, üyesi olduğu AB ülkelerinedir.

Macaristan, 2008’de Uluslararası Para Fonu’ndan (UPF) 20 milyar dolarlık kredi aldıktan sonra mali ekonomik sürdürülebilirliğini ve istikrarını sağlamada önemli adımlar attı. Kamu harcamaları azaltıldıysa da Yunanistan ve İtalya’daki bunalımlar ile mali disiplinde sorunlar ortaya çıkınca “bunalım vergisi” adı ile bir ek vergi getirildi.

Başbakan Victor Orban “ulusa sesleniş” konuşmasında, 2011’i “yenilenme”, 2012’yi “ayağa kalkma”, 2013’ü “yükselme” ve 2014’ü de “gönenç” yılları ilan etmişti.

***

Bu tür yazıları yazmadan tarafların “resmi” internet sitelerine de göz atarım. Bizim Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde Macaristan Cumhurbaşkanı Laszlo Solyom, Başbakan Ferenc Gyurcsany görülüyordu. Helal olsun “güncelliği” izleyen bakanlığımıza!

Anıtları Dikilmeli!

Adı her halde “Bayram” değil “Azrail Oteli” olmalıydı! Koskoca otel iskambil kâğıdından yapılmış bir kule gibi yıkılırken pek çok can aldı.

İki meslektaşımız Sebahattin Yılmaz ile Cem Emir de dünyaya haber yetiştirme uğrunda yaşamlarını yitirdiler. Japonya’dan yardıma koşan Dr. Atsushi Miyazaki de öldü!

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne, Türkiye Gazeteciler Sendikası’na, Türk Tabipleri Birliği’ne ve Van Belediyesi’ne bir önerim var!

İnsanlık uğrunda kurban giden bu üç değerli insanın ortak anıtının Van’da bir park içinde dikilmesi için bir an önce işbirliğine gitmelidirler.

Aya Sofya Provası!

4 Kasım’da bu köşede İznik’te Kültür Bakanlığı’nın resmi kayıtlarındaki tarihsel “Aya Sofya (Kutsal Bilgelik) Müzesi’nin” onarıldığını, Kurban Bayramı’nda “cami” olarak açılacağını yazmıştık.

Kökeni “kilise” olan bu yapının Hıristiyanlık tarihindeki önemini, bu yolla İstanbul’daki Ayasofya Müzesi’nin de camiye dönüştürülmesinin kapısını aralayacağını vurgulamıştık. “Aya Sofya Müzesi - St. Sophia Museum” yazılı tabelası ile “tarihsel yapının” fotoğrafına da yer vermiştik.

Gerçekten AKP’lilerin öncülüğü ile “müzede” bayram namazı kılındı. Bu durumlarda ortalıkta görülmemeyi yeğleyen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan yine “çıt” çıkmadı. Buna karşılık Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç adımızı vermeden “bazıları yazı yazıyor” göndermesi ile şunları söyledi:

“İster ‘Orhan Camii’ diyelim, isterse halk arasında bilindiği gibi ‘Aya Sofya Camii’ diyelim. Osmanlı kurulmadan 7 asır önce burasının kilise olduğu biliniyor. Orhan Gazi 1330-31’de İznik’i fethediyor. Bu kiliseyi camiye tahvil ediyor. Bugün 2011. Üstünden 680-700 sene geçmiş. Bazıları yazı yazıyor; ‘AyaSofya Kilisesi’ cami mi olacak? Cehalete dayanıyorsa affederiz, ama cehalete dayanmıyorsa biraz kendinize çekidüzen verin. Burası 680 senedir camidir. Buraya kilise diyemezsiniz. Büyük bir cehaletin içindesiniz!”

İstanbul’daki Aya Sofya Kilisesi de 1453-1934 yılları arasında cami olarak kullanıldı. Ancak 1934’ten sonra artık “müze”… İznik’teki Ayasofya da artık ne “kilise” ne de “cami”dir. Orası da “müze”dir.

Diplomaside “bayrak gösterme” diye bir kavram vardır. “Piri Reis” araştırma gemisi Doğu Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin “bayrağını gösteriyor”.

Bayramdan bir gün önce Fener Rum Patriği Vartolomeos da durup dururken İznik’e giderek “Aya Sofya’nın” çevresinde dolaşıp “bayrak gösterdi”. Bununla ABD ve AB ülkelerinden bu konuda gelecek tepkiler için bir kıvılcımı çaktığını anlattı.

Bayramdan sonra emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç da çevresinde değil, müzenin içinde bayrak gösterdiler!

İznik Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Mahmut Dede “Eğer gerçekten camiye gereksinim varsa, biz TSO olarak ilçeye onlarca cami yaparız. Ama bir Aya Sofya yapmak olanaksız!” diyor.

Ziraat Odası Başkanı Vahit Mutlu’nun açıklaması ise şöyle: “Aya Sofya’yı cami yaparlarsa ilçeye gelecek turistleri nerede gezdirecekler, merak ediyorum!”

Arınç’ın açıklaması yazdıklarımızı doğruluyor. İznik Aya Sofya Müzesi olayı İstanbul Ayasofya Müzesi için bir “prova”dır…