Cumartesi Anneleri neyi anımsatıyor?

26 Mayıs 2024 Pazar

28 Şubat Davası mağduru olan, masum, hasta ve yaşlı komutanlar, nihayet salıverildiler.

Bu tahliye uzun süredir devam eden büyük bir haksızlığın telafisi değil, ancak bu haksızlığın devamı olan zulmün sona erdirilmesi anlamını taşıyor.

Ama bu arada Gezi Parkı Direnişi’nin hükümet darbesi sayılması gibi başka bir büyük haksızlığın kurbanları, başta Osman Kavala olmak üzere hâlâ hapisteler.

Türkiye’nin uymak zorunda olduğu AİHM kararlarına rağmen hapiste tutulan Selahattin Demirtaş, salıverilmek bir yana, ayrıca tartışmalı yeni kararlarla mahkûm da edildi.

Bu arada Sosyal Medya’da da “hasta mahkûmlara özgürlük” kampanyası olanca hızıyla sürüyor; Şerife Sulukan adlı hasta bir kadın mahkûm, bu kampanyanın simgesi oldu.

Terör örgütü suçlamalarıyla mahkûm olan avukatlar ve sanatçılar olaylarını herkes o kadar kanıksadı ki haksız ve hukuksuz yargılandıkları iddiasıyla açlık grevi yapanlar bile, artık ne basılı ve elektronik medyada, ne de sosyal medyada yer buluyor.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de iktidarın politikaları aleyhinde bulunanlara “Etki Ajanı” adı altında casusluk cezası ve emekli askerlerin konuşmalarına da üç yıla kadar hapis öngören yasal girişimler ilan edildi.

***

Sevgili okurlarım, Türkiye bugünlere, 1961 Anayasası’na karşı olan, emperyalistler ve tarikatlar ile ülkeyi birkaç yüzyıl geriye götürmek isteyen politikacıların ittifakıyla getirildi:

22 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan /AKP iktidarının arkasında yatan sürecin belirleyicileri, 12 Mart ve 12 Eylül askeri Darbeleriyle, siyasal cinayetlerdir.

Birinci cinayetler dalgası, 1975’te Milliyetçi Cephe Hükümetlerinin kurulmasıyla başladı...

12 Eylül 1980 askeri darbesiyle bitti.

İkinci dalga 1990’de Evren-Özal döneminin sönüşü sırasında ve Erdal İnönü-Demirel koalisyonunun öncesinde başladı...

2002’de Erdoğan/AKP iktidarı ile bitti.

31 Ocak 1990’da Prof. Dr. Muammer Aksoy’un öldürülmesiyle başlayan bu ikinci dalga bağlamında, 12 Mart 1995 günü, İstanbul’da genellikle Alevilerin yaşadığı Gazi Mahallesi’nde, dört kahvehane ve bir pastane, bir taksiden açılan ateşle kimliği belirsiz kişiler tarafından tarandı.

Saldırılarda bir kişi hayatını kaybetti, beşi ağır yirmi beş kişi yaralandı.

Gazi Mahallesi halkı bu olay üzerine protesto eylemlerine başladı.

Protesto eylemlerinin İstanbul ve Ankara’da yaygınlaşması ve polisle çatışmalar çıkması sonunda sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

16 Mart’ta sokağa çıkma yasağı kaldırıldı ama çıkan olaylarda kırk kadar vatandaş hayatını kaybetmişti.

Olaylardan sonra gözaltına alınan bir kişinin cesedine ulaşılmasından sonra, bu vatandaşın annesi Emine Ocak, sorumluların bulunması için protesto eylemine başladı; “Cumartesi Anneleri Oturma Eylemi”, bunun devamıdır.

Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995’ten beri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması istemek için Galatasaray Meydanı’nda yaptıkları veya yapmak isteyip de yapamadıkları oturma eyleminin 1000. haftasını dün gerçekleştirdi.

5 Şubat 2011’de Başbakan Erdoğan, “Cumartesi Anneleri”yle görüşmüş ve kayıplar olayının üzerine gidileceği sözünü vermişti.

Bunun üzerine TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde bir alt komisyon kurulmuş ve bir rapor hazırlanarak 2014’te dava dosyası yeniden açılmıştı ama 2020’de Yargıtay’ın kararıyla zamanaşımı gerekçesiyle tekrar kapatıldı.

Dün gerçekleştirilen eylem, Süleyman Soylu tarafından 2018 yılında yasaklanmıştı.

Barışçı bir biçimde taleplerin dile getirildiği ve kayıpların anıldığı eylem esas olarak “Hukuk Devleti” özlemini dile getiren demokratik ve barışçı bir protestoydu.

Bugüne kadar, Taksim’in işçilere kapatılması kadar gereksiz ve gerekçesiz bir biçimde yasaklanmıştı; gerçekleştirilince de bir terslik olmadı herhalde!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Havanda su mu dövüldü? 14 Haziran 2024

Günün Köşe Yazıları