İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor:
Gerçeklere aykırı olan bu tarihte ve var olmayan bu güncel dünyada:
1) Osmanlı’nın çöküş dönemini simgeleyen II. Abdülhamit, İmparatorluğu kurtaran bir “Ulu Hakan”dır.
2) Cumhuriyet dönemi, Türkiye tarihi içinde bir “Parantez”dir; esas yapı Halife/ Sultanlıktır.
3) Mevcut Rejim, tam bağımsız bir yargıya ve dünyanın en özgür medyasına sahiptir.
Bu bağlamda:
1) İktidarın eylem ve söylemleri, Anayasa’nın Laiklik ilkesini sürekli ihlal etmiş...
2) AYM ve AİHM kararlarına uyulmamış...
3) Sık sık hapsedilen gazetecilere ek olarak muhalif partilerin seçilmiş belediye başkanları da hapse atılmış...
4) Ana Muhalefet partisi CHP, siyasal ve hukuksal baskı altına alınmış...
5) Son olarak da cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla gözaltına alınmış ve cuma akşamı da TELE 1’e kayyım atanarak el konmuştur!
Ben de gerçekleri arayan ve anlatan bir “Toplumbilim Öğrencisi” olarak “Gerçek Tarih” ve “Gerçek Dünya ve Türkiye” hakkında bilgileri yazmaya çalışıyorum.
***
Abdülhamit’in, Rusya yenilgisinden sonra İngiltere’den yardım istediği ve bu yardım karşılığında Kıbrıs’ın işgalini ve yönetimini İngiltere’ye verdiği reddedilemez bir tarihsel gerçektir.
Bu gerçek karşısında, Abdülhamit’i korumak ve yüceltmek isteyenler çeşitli bilgiler ve yorumlarla, onun bu büyük yanlışını hafifletmeye çalışmışlardır.
Örneğin, Abdülhamit’in, Mabeyn Müşiri (Genel Sekreteri) Eğinli Said Paşa’nın, Lord Salisbury’nin mektuplarını önceden okuduğu, ikna olduğu ve Padişah’ı bu yönde etkilediği öne sürülür ki bu iddia çok da haksız değildir.
Fakat sadece 41 gün Sadrazamlık yapmış olan Kara Sâdık Paşa’nın da İngiliz tekliflerinin elden kaçırılmaması yolunda Büyükelçi Layard tarafından ikna edildiği ve Padişah’a psikolojik baskı yaptığı iddiası gerçek olsa bile, Sadrazamlığının sadece 41 gün sürmüş olması açısından, sonucu etkilemesi bakımından hiç de gerçekçi değildir.
***
Abdülhamit antlaşmayı imzalamak için Kraliçe Victorya’dan güvence istemiş ve Kraliçe, elbette bu güvenceyi vermişti.
Kraliçe’nin bu güvenceyi vermesi üzerine, Antlaşmayı, “Hukuk-i Şâhâneme asla halel gelmemek şartıyla muahedenameyi tasdik ederim” yazarak imzalaması, Abdülhamit’i korumak ve yüceltmek isteyenler tarafından bir “Direniş”, bir “Kazanç” olarak ileri sürülmüştür.
Oysa sonradan Ruslar işgal ettikleri Osmanlı topraklarını terk ettikleri halde, İngilizler Antlaşmaya göre Kıbrıs adasını boşaltmaları gerekirken Osmanlı’ya iade etmemişler, tam tersine, kendi imparatorluklarına katmışlardır.
***
II. Abdülhamit’in kaybettiği belli başlı toprakları değerli tarihçi Sinan Meydan X hesabında şöyle sıralamıştır:
Kıbrıs
Teselya, Narda
Tunus
Mısır
Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Doğu Rumeli, Bosna Hersek, Niş, Dobruca
Kars, Ardahan, Batum, Oltu, Kağızman, Kotur
Girit (özerk oydu)
Bunlara ek olarak taraftarlarının “Ulu Hakan” ilan ettikleri Abdülhamit’in, İmparatorluğun iflasını ilan eden ve onu bütünüyle Emperyalizmin emrine veren 1881 Düyunu Umumiye Antlaşmasını imzaladığı da anımsanmalıdır.
***
Hiçbir yanılsama, hiçbir algı operasyonu, hiçbir iddia, hiçbir iktidar, tarihsel ve güncel gerçekler karşısında uzun süreyle tutunamaz...
Çünkü, herkesi bazen, bazı insanları da her zaman aldatabilirsiniz ama:
HERKESİ HER ZAMAN ALDATAMAZSINIZ...
MERDAN YANARDAĞ CASUS OLAMAZ!