Bugüne kadar “Meşruiyet” kavramının iç kaynakları üzerinde durdum.
1) Temel Hak ve Özgürlükleri koruyan, kuvvetler ayrımına dayalı, Demokratik, Laik, Hukuk Devleti Anayasası.
2) Anayasa hükümlerinin uygulanmalarını izleyen, Anayasa’yı iktidarlara karşı da koruyan Anayasa Mahkemesi.
3) Siyasal iktidardan bağımsız, tarafsız yargı.
4) Özgür, adil, şeffaf, muhalefet ile iktidar partilerinin eşit koşullarda yarıştığı, toplumun önüne gerçekten farklı seçeneklerin sunulduğu, bağımsız yargı denetimindeki, periyodik seçimler.
Bugün bunlara ek olarak “Meşruiyet” kavramının dış kaynakları üzerinde de duracağım.
***
Siyasal iktidarların, Demokratik Rejimleri istismar ederek Temel Hak ve Özgürlükleri zedelemesini, Otoriter ve Faşist rejimler kurmalarını engellemek için, Hitler ve Mussolini örneklerini yaşamış olan İnsanlık, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bazı örgütler kurdu, bazı önlemler aldı:
Bunların başında Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi örgütleri gelir.
Türkiye hem Birleşmiş Milletler’in hem de Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesidir...
Bu üyeliklerinin gerektirdiği, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi bildirgeleri imzalamış ve bu bildirgelerin gereklerini yerine getirmek için kurulan siyasal ve yargısal kurumların kararlarına uyacağını da belirtmiştir.
İşte Türkiye’deki siyasal iktidarların “Dış Meşruiyet Kaynakları” bu metinlerdir...
Çünkü “İç Meşruiyet Kaynağı” olan Anayasamız bu antlaşmaları, iç hukuk düzenimizin önüne almıştır.
***
İktidar, ne yazık ki, “Meşruiyet’in Dış Kaynakları” olan yükümlülüklerini de yerine getirmemiş, bu nedenle, “Meşruiyetini” dışarıya karşı da kaybetmiştir.
Konuyu, 14 Ocak 2024 tarihli “Şahsım Devleti”nde Adalet: Söylem Ve Eylem Çelişkileri başlıklı yazımı da akılda tutarak şöyle anlatayım:
AYM “Can Atalay’ı serbest bırakın” dedi...
“Şahsım Devleti” serbest bırakmıyor!
Türkiye’nin “kurucu üye” kimliği taşıdığı Avrupa Konseyi’nin yargı organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM, “Osman Kavala’yı, Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakın” dedi...
“Şahsım Devleti” bırakmıyor!
Bu tutum ve davranışlar, İktidarın “Meşruiyetini” yitirmesine yol açıyor!
***
Anayasa Madde 153:
“Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”
Anayasa Madde 90:
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Anayasa Madde 8:
“Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasa’ya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.”
Anayasa Madde 104:
“Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; ANAYASANIN UYGULANMASINI, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder.”
***
AYM kararları uygulanmıyor.
AİHM kararları uygulanmıyor.
Can Atalay hâlâ içeride.
Osman Kavala hâlâ içeride.
Selahattin Demirtaş hâlâ içeride.
Gezi ve 28 Şubat davalarındaki haksızlık ve hukuksuzluklar, çocukların cezaevindeki yaşamları, hasta ve yaşlı mahkûmların mahpuslukları, hapistekilere ve KHK’lilere yapılan hak ihlalleri devam ediyor.
İktidar, ne yazık ki, “Meşruiyetinin hem iç hem de dış kaynaklarını” tahrip ediyor.
Sanıyorum, bu haksızlık ve hukuksuzluklar, Barrack’ın Trump’a atfen, “Meşruiyete” ilişkin söylediği sözlerin arkasındaki gerekçeleri oluşturuyor!