Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.
Soğukkanlı yorumcular ve gözlemciler ise bu adımın önemli bir aşama olmakla birlikte, Ortadoğu’da kalıcı bir barışın sağlandığına inanmak için zamanın daha çok erken olduğunda birleşiyorlar.
Hiç kuşkunuz olmasın, siyasal ömrü bitmiş olan Türkiye’deki İktidar da bu gelişmeden, ABD ve Trump üzerinden, ömrünü uzatmak için kendisine, (hiç ilgisi olmadığı halde) “meşruiyetini” destekleyen bir pay çıkarmak isteyecektir.
Ortadoğu’da olup bitenlerle, Türkiye’deki siyasetin doğrudan ilişkisi vardır.
Ayrıca bu İktidar doğrudan doğruya ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarının uygulayıcılığı rolüne soyunmuş olduğu ve “meşruiyetini” de oralarda aradığı için, bugünlerde ABD’de ve Ortadoğu’da olup bitenler, iç politikayı daha da çok etkileyecektir.
Bu nedenle, iç politikadaki “Açılım” ve “Komisyon” süreçleri ile “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” olan “Cumhuriyet Rejimi”mizin ve “Devlet Yapımızın” karşı karşıya olduğu tehlikeler, tehditler ve sorunlar daha özenle ve daha dikkatle tartışılmalıdır.
Bu bağlamda en önemli ilk adım, otoriterlikten totaliterliğe doğru hızla yol alan bu iktidardan kurtulmaktır.
Çünkü toplumsal, ekonomik ve siyasal evrim ve/veya devrime ilişkin bütün öteki adımlar ancak Bağımsız Adalet ve Temel Hak ve Özgürlükler güvence altına alındığı zaman atılabilir.
***
Değerli yazarımız Mehmet Ali Güller dünkü yazısında yeni strateji formülünü tartışmaya açtı:
“(Ergin Yıldızoğlu’nun yaptığı) Üçlü önermeyi sadeleştirmekten yanayım:
Çünkü antiemperyalizmi, laikliği ve cumhuriyetçiliği savunmak, birinci ve üçüncü önermelerin ortak paydası zaten.
Bu üçünün olmadığı bir sosyalist hareket olası değil ve bu üçünü barındırmayan bir CHP iktidarının mevcuttan farkı olmaz.
Dolayısıyla formülasyon ‘CHP’yi ‘eleştirerek’ desteklemek ve sosyalist hareketi inşa etmek’ diye sadeleşebilir.
Diğer yandan hem sosyalist olduğum için ama hem de son 23 yılın deneyimiyle, sosyalist hareketin inşasını, CHP’yi desteklemekten daha önemli buluyorum; dolayısıyla formülü, ‘sosyalist hareketin inşası ve CHP’yi sola çekerek desteklemek’ diye ters çeviriyorum.”
***
Elbette, toplumsal, ekonomik ve siyasal yapıyı değiştirmeye yönelik öneriler, gerçekleştirilme olasılık ve olanakları daha yüksek olan “Reelpolitik” ile gerçekleştirilebilmeleri daha uzun vadeye bağlı olan “Yapısal Devrim” arasındaki geniş bir yelpaze içinde yer alır ve bu bağlamda tartışılabilir.
Bugün bu yelpaze içinde “Reelpolitik” çerçevesinde, “Başta CHP olmak kaydıyla, Siyasal Partiler ve Demokratik Toplum Örgütleri açısından neler yapılabilir” konusunu irdelemek istiyordum.
Ama tarihsel olarak, bütün değişme modellerinde olduğu gibi bugünkü de siyasal bunalımdan çıkmak için izlenecek yol açısından, “Evrimci” ile “Devrimci” yöntemler ve modeller arasında bir zamanlama ve yöntem farkı ortaya çıkıyor.
Ben özellikle sol çevrelerde, İspanya iç savaşında silahlı çatışmalara kadar varmış olan kavgaların çok yanlış olduğunu düşünüyorum.
Bence, “Toplumsal, ekonomik ve siyasal yapıların değiştirilmesi konusundaki Evrimci ve Devrimci yaklaşımlar, bir sürecin başında ve sonunda yer alan ve aralarında çatışmanın değil, karşılıklı dayanışmanın olması gereken modeller ve yöntemlerdir.”
Örneğin İspanya iç savaşında Troçkistlerle Stalinistler birbirleriyle savaşacaklarına, Franco’ya karşı birleşselerdi sonuç çok farklı olurdu.
***
Nitekim bir Sosyalist olduğunu belirten Güller’in de günümüzdeki krizi aşmak için önerdiği strateji, ister istemez “Reelpolitik” açıdan CHP’yi başat faktör olarak kabul ettiği için “Evrimci” bir yaklaşıma işaret ediyor gibi ama bu tavrı onun “Devrimciliğine” hiç de gölge düşürmüyor!