Şu sıralarda eski günleri anımsatan öykücükler dolaşıyor internette. Nasrettin Hoca anlatılarında olduğu gibi, bu öyküler de okuyanı güldürerek, eğitip çözüme yöneltiyor.
Etkileşim araçlarının gelişmediği yıllarda da evin yaşlılarının, bu tür öykücüklerde geçen olayları anlatarak genç kuşaklara öğüt verdikleri biliniyor.
Yazıya ekleyeceğim “Mum Işıltıları” öyküsüne öğretmenlik yıllarımda rastlamış olsaydım öğrencilerin, bir olayın düşünsel örgüsünü kavraması için bu öyküyü örnek gösterirdim.
ÖYKÜ
Nasıl olmuşsa bir gün dört mum bir araya gelmiş, ışltılarını yayarak konuşmaya başlamışlar. Ortalık öylesine sessizmiş ki mumların ne dediklerini herkes duyuyormuş.
Söze önce birinci mum başlamış:
“Ben ‘barış’ım. Ne yazık ki kimse ortaya çıkıp ışığımı etrafa yaymıyor. Böyle giderse sanırım yakında sönüp aydınlatma yeteneğimden yoksun kalacağım” demiş
Daha sözünü bitirmeden alevi önce zayıflamış, biraz sonra da tümden sönüvermiş.
Onun ardından sözü ikinci mum almış:
“Ben ‘vefa’yım. Ama ne yazık ki bu ülkede herkes vefa duygusunu unuttu, o nedenle benim de vefa diye yanıp durmamın anlamı kalmadı” demiş, o sırada esen hafif bir yel, onun da ışığını söndürmüş.
Üçüncü mum ağlamaklı bir sesle konuşmaya katılmış:
“Ben ‘sevgi’yim! Unutulunca yanma gücümü birden yitirdim. Zaten çevremde de değerimi anlayan kimse kalmamıştı, en yakınlarım bile beni anmaz olmuştu” derken sevgi mumu da sönmüş.
UMUT
O sırada odaya bir çocuk girmiş, üç mumun da yanmadığını görünce şaşırarak sormuş:
“Neden ışıltınızı böyle kararttınız? Daha önce sonsuza dek bizi ışığınızla aydınlatacağınızı söylememiş miydiniz?”
Dördüncü mum, bir anda çocuğa, “Korkma, ben ‘umut’um, içten içe yandığımı da görüyorsunuz. Ben yanıyorum. Birlikte öbür mumları da ışıltılarına kavuşturabiliriz!” demiş.
Çocuk bunu duyunca umudu fazla bekletmemiş, mumların her birinin yanına yaklaşıp onları yeniden ışık kaynağı yapmış.
UMUT SÖZLERİ
Umut ışığı, insanı yeni arayışlara yönelterek karanlığı aydınlığa çevirir. Onun önemli bir kavram olduğu, internette yüzlerce tanımının dolaşmasından da anlaşılıyor. Şu beş tanımın anlamı bile umudun aydınlatıcı yönünü çağrıştırıyor:
-Umut, karanlıklar içinde yıldızdır. Onu gözünle değil, yüreğinle görürsün.
-Umut, yıkılan hayallerin ardından inşa edilen en sağlam köprüdür.
-Zor zamanlar geçer, umut kalır ve sana yeni kapılar açar.
-Yağmurun ardından çıkan gökkuşağı, umuda açılan penceredir.
-Umut, kalbin karanlık köşelerinde etrafını aydınlatan bir mumdur.
Umut kavramı üzerinde düşünürken onun bir gün çocuk gibi içimize dolup bizi darlıktan kurtacağını aklımızdan çıkarmayalım. Darda kaldığımızda ancak umudun bize çıkış yolu göstereceğini unutmayalım. Yeter ki umudu kavrayacak bilgiler edinmiş olalım. Çalışmak, kitap okumak bu yolda bize kılavuz olacaktır. Örneğin hiç beklemediğimiz bir anda, bir şiir dizesi, romanlarda anlatılan yerini bulmuş bir olay, “Mum Işıltıları”ndaki çocuk olup bize umut ışığını yakacaktır.